........ Paralel Yargı

Abone Ol

DOĞU VE GÜNEYDOĞU'DA PARALEL YARGI

Genel Kurmay Başkanlığı tarafından PKK'nın Ağrı'da mahkeme kurup halkı yargıladığı açıklandı. Basına yansıyan haberlere göre PKK alacak verecek meselelerinde bile vatandaşları mahkemeye çağırarak yargılıyor; hatta tutuklama kararları veriyor. Bir avukat, müvekkilinin PKK tarafından tutuklandığını söyleyerek suç duyurusunda bulundu. Hatta PKK'nın müvekkiline mahkeme celbi gönderdiğini ve bu celbin ellerinde olduğunu ifade etti.

Bu açıkça yargıda paralel bir yapılanmaya gitmek demektir. Ancak bu durum yeni değil. Şaşılacak bir durum da değil. Zira uzun zamandır PKK her konuda paralel bir yapılanma gayreti içindeydi. Paralel güvenlik kuvvetlerini oluşturdular. Yol kesip kimlik sondular. Paralel idari yapılar oluşturdular. Vergi toplama işine giriştiler. Son günlerde paralel okullar kurmaya başladılar. Bu okulların ruhsatsız olduğu gerekçesiyle valilikler tarafından kapatma kararı verilse de kimsenin umurunda olmadı. Kapatma kararlarından sonra Millî Eğitim'in okullarını yakmaya başladılar.

Gerçek niyetleri Kürtçe eğitim veren okul açmak olsaydı bunu ilgili makamlardan izin almak suretiyle yapabilirlerdi. Ama niyet başka! Onlar tanımadıkları “TC”den izin almak istemiyorlar. Açıkça Devlete meydan okuyorlar.

Bayrak indirme olayları da bu meydan okumanın tezahüründen başka bir şey değil.

Ve basına yansıyan son icraat paralel yargı oldu.

Hükümet, çözüm süreci zarar görmesin diye olayların üzerine gitmiyor. PKK ile birlikte onun şehir uzantısı olan KCK ve TBMM'deki sivil uzantıları her konuda tahrik edici davranışlar içine giriyor. Ancak hükümet bu olayları çözüm sürecini sabote etmeye yönelik davranışlar olarak nitelendiriyor.

Peki ama çözüm süreci PKK ve sözde liderleri terörist başı ile yapılan görüşmeler çerçevesinde yürütülüyorsa (ki hiç kimse bunun aksini iddia etmiyor) süreci kim sabote etmek istiyor?

Bir zamanlar süreci Ergenekoncuların, balyozcuların sabote ettikleri iddia ediliyordu. Şimdi ne Ergenekoncu kaldı ne balyozcu!

Olayları çıkaranların ise PKK'lılar olduğu açıkça ortada.

O zaman PKK kendisinin taraf olduğu bir süreci neden sabote etmek ister?

Yoksa PKK'nın niyeti çözüm süreci münasebetiyle ortaya çıkan yumuşama ikliminden istifade ederek paralel yapılanmayı tamamlamak mı?

Bu mesele, PKK ile birlikte sivil uzantılarının uzun zamandır dillendirdikleri özerklik talepleri ve bunun arkasında yatan bağımsızlık hayalleriyle birlikte değerlendirildiğinde, acaba PKK hükümeti uyutuyor mu diye düşünmekten edemiyor insan.

Eğer böyle bir uyutma politikası varsa durum vahim demektir. Çünkü uyandığımızda çok geç kalmış olabiliriz.

SERBEST BIRAKILAN KONSOLOSLUK GÖREVLİLERİ

Önceki gün sevindirici bir gelişme yaşandı. IŞİD tarafından rehin tutulan konsolosluk görevlileri serbest bırakıldı. Kendilerine ve ailelerine geçmiş olsun diyor, emeği geçenlere şükranlarımızı sunuyoruz.

Bir kısım kanallarda bu haber, konsolosluk görevlilerinin MİT'in başarılı bir operasyonu sonucunda kurtarıldığı şeklinde verildi.

Başkonsolos ile birlikte bazı rehineler ise kendilerinin IŞİD tarafından nasıl teslim edildiklerini anlattılar.

Belli ki bir kurtarma operasyonu değil algı operasyonu sözkonusu. Zira rehinelerin IŞİD tarafından teslim edildiği açıkça ortada.

Bazı gazeteler rehinelerin teslimi karşılığında ciddi tavizler verildiğini yazmaya başladılar. Hükümet ise hiçbir tavizin verilmediğini, fidye de ödenmediğini açıkladı.

Olayın aslını bilemiyoruz. Belki de uzun süre bu konu bir sır olacak kalacak. Umarız olay Sayın Başbakan'ın açıkladığı gibi cereyan etmiştir. Eğer öyle ise bu durum Sayın Davutoğlu'nun başarı hanesinde yazılacak büyük bir artıdır. Ancak diğer iddiaların haklılık kazanması hem Sayın Başbakan'ı hem de Türkiye'yi zor durumda bırakacaktır.