Her yıl yaz ayı geldiğinde haber kanallarında neredeyse her gün orman yangınlarıyla ilgili haberleri izliyoruz. Oksijen kaynağı ormanlarımız her yıl bilinçsiz bir şekilde yakılan mangal ateş vb. sebeplerden dolayı yanıyor. Orman Genel Müdürlüğü çalışanlarımız ve o ilin itfaiye teşkilatları yangınları söndürmek için büyük mücadele veriyor. Yanan ormanlarla birlikte çiftçinin gözü gibi baktığı, yetiştirdiği ürünler ile orman köylerinin geçim kaynağı olan hayvancılık sektörü de büyük zarar görüyor. Milletçe ciğerlerimizi ve emeklerimizi dikkatsizliğimiz sebebi ile heba ediyoruz. Bence millet olarak benciliz. Hepimiz kendi zevkimizi düşünürken geride ne bıraktığımızı ya da çevremize verdiğimiz zararları hiç düşünmüyoruz.

Yaşamakta olduğumuz pandemi döneminde ağaç, orman ve doğanın önemini bir kez daha anlamamıza rağmen ne yazık ki ormanlarımıza zarar vermeye devam ediyoruz. Yangın haberleri ile üzülüyoruz. Ama umutsuzluk asla yok. 10 yıllık verilere baktığımızda Türkiye yangınla mücadelede dünyanın en iyi ülkeleri arasında. Bu başarı ormanlık alanda rahatça mangal yakmamız anlamına gelmemeli. ORMANDA ATEŞ YAKMAYIN! Keşke milletçe mangalda eti yakmamak için gösterdiğimiz özeni, mangal ateşini söndürmek için de göstersek.

Orman terapisi denilen kavramı ne güzel anlatmış şair;  Bir derdin varsa açabilirsin ağaçlara. Ağaç yaprak verir, sır vermez rüzgâra. Cahit Sıtkı Tarancı. Orman yangınlarının önüne geçmek adına ormanlarımızı korumak adına hızlı bir şekilde çalışma yapılmalı. Vatandaşların yoğun kullandığı alanlarda denetimler sıklaşmalı. Ormanlarda mangal vb. işlemlere izin verilmemeli, orman yakan kişi ya da yangının kimden çıktığı tespit edilmesi halinde o kişilerden ağaçların paraları alınmalı ve o kişiler zorunlu olarak oralarda çalıştırılmalı. Lütfen ormanlık alanlara gittiğimizde ormanlarımıza koruyalım. Ormanlarımıza sahip çıkalım.

FAİZ ÖDEMEDEN BİR ŞEY SAHİBİ OLMAK MÜMKÜN OLMAYACAK MI?

Yüzde 99’u Müslüman olan ülkede ne yazık ki, haram olduğunu bildiğimiz halde yapılan her işlemde önümüze faiz çıkıyor. Yüzde 99’ı Müslüman olan ülkede acaba,  faiz ödemeden bir şey sahibi olmak mümkün olmayacak mı? Bütün medyada bas bas kredi (faiz) reklamı yapılıyor. Tatile mi gideceksin? Tatil kredisi... Bayram ihtiyacın mı var? Bayram kredisi... Düğün mü yapacaksın? Evlilik kredisi... Araç mı alacaksın? Taşıt kredisi… Konut sahibi mi olacaksın? Konut kredisi. Say sayabildiğin kadar… Halkı ve yöneticileri Müslüman olan bir beldede faize bulaşmadan bir şeylere sahibi olmak için yeni bir sistem tanzim edilemez mi? Devletimizin bu konuda adım atmasını bekliyoruz.

TATİL BELDELERİNDE VE SAHİLLERDE KORONA VİRÜSÜ UNUTTUK

Elhamdülillah Rabbimizin izni ve keremi ile bir Kurban Bayramını daha geride bıraktık. Rabbim bizleri, ailemiz ve sevdiklerimiz ile nice sağlıklı bayramlara ulaştırsın. Bu yıl yaşadığımız Ramazan ve Kurban bayramlarından milletçe korona virüs sebebiyle bir şey anlamadık. Büyüklerimizi ve akrabalarımızı ziyaret edemedik. Evlerimize misafirlerimizi kabul edemedik. Zaten son yıllarda bayram denilince akıllara hemen tatil geliyor ve çoğu kişi tatil beldelerine kaçarak bayramlarını orada geçiriyor. Artık akrabalarımız, dostlarımız ve sevdiklerimiz ile zaten günlük koşuşturmada bir araya gelemezsek, bir araya gelme günleri olan bayramlarda da tatil beldelerinde yer alıyoruz. Bizden önce annelerimizin, babalarımızın, anneannelerimizin, babaannelerimizin ve dedelerimizin bayram anıları ne yazık ki bizlerde ve bizden sonraki nesillerde olmayacak. Bu durum oldukça üzücü...

Dünya’nın korona virüsle mücadelesine 11 Mart’tan bu yana Türkiye olarak bizler de muhatabız. Türkiye olarak verdiğimiz mücadeleyi ne yazık ki gölgelemek adına adımlar atıyoruz. Kurallara uymuyor, tedbir almıyoruz. Bayramda tatil bölgelerinde ve sahillerdeki manzara bu durumu bir kez daha gösterdi. Korona virüs sürecinde ülkemizde bir sürü insan işsiz kaldı, pek çoğu ayda 1000 liraya mahkûm oldu. Bir sürü dükkânın işi azaldı, daha fazlası geçici olarak kapatıldı. İşyeri sahipleri gelirsiz kaldı. Çok sayıda sağlık çalışanı ölümle burun buruna çalıştı ve çalışmaya devam ediyor. Yine bu süreçte kuaförler kapatıldı. Halı saha sahipleri aylarca gelirsiz kaldı. İnsanlar evlenemedi. Askerlerin görev süresi uzatıldı. Doktorlar ve sağlık çalışanları öldü. Sağlık sektörüne yıllarını vermiş profesörler hastası yaşasın diye hayata veda etti. Ne uğruna? Bu toplum öldü mü? Zevk ve safahat için uyuştu mu? Yazık… Çember daralıyor. Verilen emeklerin boşa gitmemesi adına lütfen ama lütfen kurallara uyalım. Maske, sosyal mesafe ve hijyen kurallarına dikkat edelim. Kul hakkını hatırlayalım.