Organizasyon gücü

Abone Ol

Uzun zamandır üzerinde kafa yorduğum konulardan biri “organizasyon gücü” konusudur. Benim gibi bir abd-i aciz için zor bir konu! farkındayım. Lakin kafa yormaya değer diye düşünüyorum.

Batı dünyasının madde planındaki yadsınamaz üstünlüğü karşısında, çoğu zamanda “şehirliye özenen köylü kızı” basitliğine düşerek; marka olmalıyız, marka üretmeliyiz gibi böyük(!) laflar sarf ederiz.

Bu duygusal girdaplar genellikle batı medyasında özenle hazırlanmış haberler sonrasında daha bir depreşirler.

Şöyle bir haber; mesela...

 Forbes'in her yıl güncellediği yılın en değerli şirket listesi yayınlandı. Listede tahmin edebileceğiniz üzere yine birinci sırada Apple var. 2014 yılında yeni ürünleriyle değerini %19 arttırarak 124 milyar dolarlık değere sahip Apple, listenin ikinci ve üçüncü sırasında yer alan Microsoft ve Google'ı ikiye katlamış durumda. Dünyanın en değerli şirketi Apple İki yeni iPhone modeliyle beraber iPad modellerini yenileyen ve yeni bir ödeme sistemi olan Apple Pay'i tanıtan şirket satış rakamlarıyla da oldukça başarılı bir yıl geçiriyor diyebiliriz. Geçtiğimiz çeyrekte 39.3 milyon iPhone modeli satan Apple'ın 2014'ün son üç ayında 60 milyona yakın iPhone satmış olabileceği ön görülüyor. Öte yandan listenin ikinci sırasında gelen Microsoft, 63 milyar dolarlık bir değere sahipken, üçüncü sıradaki Google'ın değeri tam 56.6 milyar dolar. Listede daha sonra Coca-Cola, IBM ve McDonald's gibi firmaları görüyoruz.

Ulen adamlara bak, koskoca bir memleket gâvurların bir şirketi etmiyor abi; cümlesi; bir öykünmenin bilinçaltını yansıttığı kadar, karmaşık bir zihin yapısını da ele verir. Müslüman olduğunu iddia eden kitlelerin sağlam bir dünya görüşüne sahip olmadıkları ortaya çıkar dramatik bir şekilde.

Öncelikle şunu ifade etmeliyiz. Batıdaki kurumsal yapıların görece küresel başarılar elde etmeleri, büyük bir küresel ağ sayesinde olabilmektedir. Yani herhangi bir şirket bu küresel ağın dışında kalarak başarı sağlayamaz.

Bize Facebook u kuran üç beş sivri zekâlı çocuğun beş kuruşları yokken bilmem kaç milyar dolarlık şirkete sahip oldukları masalı anlatılır; biz de yutarız.

Hatta neredeyse bütün gençlerimiz böyle köşe dönme hayalleri ile ömürlerini tüketip giderler.

Özetle söylemeye çalıştığım şey şu: batı orijinli yapıların küresel başarılarından söz ediyorsak, bu batının küresel organizasyonu ile mümkün olabilen bir şeydir. Bu anlamda emperyalist batı düşüncesi küresel bir organizasyon kurmuştur ve bu sistem işlemektedir. Elbette onlarca yıldır yoğun çabalar sarf etmişler, milyonlarca detay üzerinde kafa yormuşlar, işin felsefesini yapmışlar, ideolojisini oluşturmuşlar.

İşin temelinde “protestan ahlakı, Weberyen ahlak” felsefesi vardır. Özünde aklı esas alan bir  düşünce biçimidir. Bu ahlak anlayışına göre mesela, bir kapitalist hileli mal satmaz.  Çünkü bu çıkarına uygun değildir. Uzun dönem kârını kaybetmesine  neden olur.

Ben ömrüm boyunca batıya öykünmedim. Bu satırlar da asla bir öykünme içermez. Sadece şunu fark ettiğimi düşünüyorum; duygusal  tepkiler ve hikmetsiz analizler ile varabileceğimiz  bir medeniyet ülkesi yoktur.

Allah'ın arzını imar edip bir mutluluk yurduna dönüştürebilme kapasitesi sadece aziz İslâm'da vardır.  Vahyi esas alan bir dünya görüşü ile çalışmak, ilahi yasaları keşfedip bu yasalara uygun üretim yapmak ve bütün bir insanlığın felahını düşünmek; evet bu sadece “hak”ka inananların yapabileceği bir şeydir ve bu küresel bir organizasyon ve küresel bir güç demektir.