Toplum üzerinde organ bağışı hakkındaki en büyük korkulardan biri, kişinin organ bağışçısı olduğunun öğrenilerek kötü niyetli kişiler tarafından bu bilginin kullanılmasıdır. Bu tür gerçek olmayan söylentiler yüzünden pek çok kişi organ bağışından vazgeçmektedir. Kişinin organ bağışçısı olup olmadığını yalnızca Sağlık Bakanlığı yetkilileri bilir. Dolayısıyla herhangi bir kişinin, organ bağışçısı olup olmadığının üçüncü şahıslar tarafından öğrenilmesi mümkün değildir. Organ nakli canlıdan canlıya ya da kadavradan yapılabilir. Canlıdan canlıya organ nakli genellikle böbrek, karaciğer ve akciğer gibi organlar için uygulanır. Çoğunlukla aile içindeki kişiler arasında yapılan bu nakil tipi, hastanın hayati tehlikesinin olduğu ve ilgili organın nakil yolu ile yenilenmesi sayesinde iyileşme olasılığının belirlenmesinden sonra yapılır. Bu durumda hastaya gönüllü olarak organ bağışlayacak olan kişi, sağlık taramalarından geçirilir. Kan ve doku uyumu kontrol edilir. Bağışçı, tek böbrek ile hayatını devam ettirebileceğinden böbreğinin biri hastaya nakledilir. Karaciğer ve akciğer gibi organlar ise bağışçıdan tamamen alınmaz. Bunun yerine ilgili organın bir bölümü alınarak hastaya nakledilir. Organ bağışının önemi bu noktada ortaya çıkar. Canlıdan canlıya yapılan nakillerde, az da olsa bağışçı için risk bulunur. Bu durum organ bağışının ne denli önemli olduğunun da bir kanıtıdır. Toplum bazında yeterince organ bağışı olması durumunda canlıdan canlıya doku ve organ nakli oranı oldukça alt seviyelere iner. Donörün hayattayken bağışçı olması durumunda ilgili doku ve organlar, organ nakli bekleyen hastalar için büyük bir umut olur. Özellikle kalp ve pankreas gibi hayati organların nakli canlıdan canlıya nakli mümkün değildir. Bu organlara ihtiyacı olan kişilerin hayata tutunmasının tek yolu bağışçılardır. Kişinin beyin ölümünün gerçekleşmemesi durumunda organlarının alınması ise mümkün değildir.