Selçuklulara karşı mahcubuz.

Her nutukta, “Osmanlı, Viyana ve mimar Sinan” ifadelerini duydukça bu mahcubiyet duygumuz daha da artar.

Selçuklu unutulmuştur.

Halbuki ÖNCE SELÇUKLU VARDI

Bu coğrafya, Selçuklulara VATAN oldu, Anadolu oldu.

Konya'da yaşıyoruz, Konya'da yaşamanın gereklerini yerine getirerek, içinde “ EBU!” geçen bir cümle kuralım.

Ebu'l Ala Mevdudî, “Selçukîler Tarihi”ni yazmış ve onları övmüştür.

Ne zaman?

Ta 1954'te.

Selçukluları unuttuğumuz için, hatta Konya'daki Selçuklu Kulesi'nden sildiğimiz için, bu kitabı kimse bilmez.

Hatta, ünlü Mevdudî'nin 1954 yılında “Selçukîler Tarihi” yazdığı da bilinmez.

Bilinseydi “SELÇUKLU KULESİ” ismi, bu diyarda yaşardı.

Haçlı Seferleri denilince, tarih olarak 1095 ve 1270 yılları verilir.

Yani Malazgirt sonrası!

Haçlı Seferleri nasıl durdurulmuştur, diye bir soru aklınıza gelirse, SELÇUKLULAR'ı unutamazsınız.

Selçuklular devrini yazan en önemli ilim adamlarından, merhum FARUK SÜMER hoca da bu topraklarda pek bilinmez.

Selçuklular bilinmeyince elbette hocası da bilinmez, Ebul Ala Mevdudi'nin Selçuklu dediği de!

Kıymetli okuyucular, bütün bu konuları Koyunoğlu Müzemizde 2 Nisan Çarşamba günü(bugün) düzenlenecek Prof. Dr. FARUK SÜMER'i anma programı için hatırladık.

Koyunoğlu Müzesine ve onun gayretli müdürü Hasan Yaşar beye gönülden teşekkürler.

1992 yılında Selçuklu toplantıları için Konya'mıza davet edilen Prof. Dr Faruk SÜMER hocayı biz de dinlemiş, notlar almıştık.

Neler mi yazmıştı?

Buyurun bazı satırlarını 22 sene sonra beraber hatırlayalım:

“1924 Bozkır doğumluyum. Dedem bozkır müftüsü, babam da memurdu.

Oğuzları yazmaya bir ömür verdim.

Oğuzlar, Malazgirt, Karakoyunlular, Akkoyunlular, Türklerde Atçılık ve Binicilik ve Yabanlu Pazarı gibi konularda çalıştım.

Emekli olunca ABD Kaliforniya Berkeley Üniversitesi Türkoloji Bölüm Başkanlığını teklif ettiler. Bu topraklardan, bu güzel insanlardan uzun süreli ayrılamazdım.

Kabul etmedim, burada kaldım ve eserlerimi yazmak için çalıştım.

Türklerde Atçılık ve Binicilik için burada kalmanız, dağ köylerinde kendi paranızla EĞER veya Koşum takımları almanız gerekiyordu.

O kitap öyle yazıldı.

Gem, yular, gerdanlık, terki heybesi, yem torbası, kamçı ve köstek kayboluyordu.

Türklerde Atçılık ve Binicilik eserimizde bunlar kayıt altına alındı.

!

Azerbaycan'a gittiğimde ELÇİBEY derhal sarıldı ve şöyle dedi:

“Oğuzların yazarı Faruk SÜMER hocaya sarıldım ya, ölsem de gam yemem!”

Türkmenistan'da ise Türkmenbaşı özel olarak davet etti, MAHDUMKULU ÖDÜLÜ'nü bizzat verdi, pasaport ve imkân vaad etti, devlet televizyonunda ise “Türklerin Yeni Dede Korkut'u” olarak defalarca tanıtıldım.

Türkmenistan İçişleri Bakanı Ankara'ya gelince bir ara buradaki mevkidaşına, “Beni Faruk SÜMER'E götür” demiş.

Teklifini tekrarlayınca “Kim bu Faruk SÜMER?” cevabını almış.

Kıymetli okuyucular, 1992 tarihli notlarımızdan bazı başlıklar bunlar.

2 Nisan 2014 Çarşamba günü(bugün) saat 14.00'de Koyunoğlu Müzesi'nde olur musunuz?

Unutmayalım ki önce SELÇUKLULAR vardı!