ÖNCE KONYALI'DAN BAŞLAMIŞLARDI

Abone Ol

“Kim başlamıştı, neye başlamıştı?” der gibisiniz.
 Anlatacağız ama bu konu nereden aklımıza düştü önce onu söyleyerek girelim konuya.
 Gezi olayları sırasında Kabataş'ta yaşandığı iddia edilen türbanlı kadına saldırı olayının yalan olduğunun ortaya çıktığı kasetlerin yayınlanmasından sonra bu ülkenin koskoca Başbakan'ı “ Adli tıp raporlarını nerenize koyacaksınız?” diye sorunca doğal olarak hani şu milletin orasına burasına galiz küfürler eden müteahhit aklımıza geldi.
 Evet evet o müteahhit önce Konya'dan başlamıştı 'işe.'
 Anladınız aslında kimden bahsettiğimi.
 Başbakan Erdoğan'ın talimatı ile eski Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın Ankara PTT Ahlatlıbel tesislerinde toplayıp kendilerine bağlı medya organlarının finansmanını sağlamak üzere oluşturulan havuza zoraki para koyan o müteahhitlerden Cengiz inşaatın sahibi ve bugünkü iktidarın parlayan yıldızı Mehmet Cengiz'ten bahsediyorum.
 Milletimiz balık hafızalıdır çabuk unutur biraz geriye doğru gideceğiz bugün.
 Cumhuriyet tarihinin en büyük hırsızlık-yolsuzluklarının yaşandığı bugünlerden biraz geriye, yaklaşık 10 yıl öncesine.
 Gideceğiz ki, taa o zamanlardan milletin orasına-burasına göz diktiklerini hatırlatacağız.
 AKP hükümetinin en önemli hedeflerinden biri de özelleştirmeydi.
 Açıkçası bu politika beni heyecanlandırıyordu.
 Kamunun fabrikası, ticarethanesi olmamalıydı.
Çünkü hiçbir yönetici peygamber ahlakında olmazdı.
 Siyasetle gelen siyasetin doğasına göre hareket ederdi ve sonuçta millet zarar ederdi.
 O yüzden kamuya ait kurumlar mutlaka özelleştirilmeliydi.
 Yargı, güvenlik ve asayiş meselesinin dışında her şey özelleştirilebilirdi.
 Ancak tek şart, kamu menfaati gözetilerek olmalıydı bu satışlar.
 Seydişehir Alüminyum tesislerinin satışı gündeme gelince de sevinmedim değil şahsen.
 İyi bir özelleştirmeyle tesisler daha çok üretir, daha çok katma değer yaratır daha çok vergi geliriyle ülke kazanırdı.
 Ama o da ne?
 Satış bitti, tam bir peşkeş çekme hadisesiydi özelleştirme işi.
 Seydişehir Alüminyum tesisleri, bölgeye elektrik veren Oymapınar Barajı, Antalya Limanı'nın işletim hakkı ve bölgedeki alüminyum madenlerinin hepsi 330 milyon dolara satılmıştı.
 Olacak şey değildi ama olmuştu.
 Bu satıştan kısa süre sonra özelleştirmenin bağlı olduğu Kemal Unakıtan'la Meclis kulisinin girişinde karşılaşmıştık.
 Konya çocuğu olunca içimiz burkulmuştu.
 Sorduk her şeyi 'babalar' gibi satmasıyla ünlü bakana, “ bu nasıl bir satış?” diye.
 Hani fabrikayı anladık da maden ruhsatlarını niye satıyordu?
 “Eeee alan firma ne işleyecek fabrikada?!” diye buyurdu Unakıtan.
 Canım sıkılmıştı bu soruya karşılık verilen soru gibi cevaba.
 “Ne yani sayın bakan, Et-Balık Kurumu'nu özelleştirince Türkiye'deki tüm inekleri de mi vereceksiniz o zaman” dedim.
 Çok bozuldu bu cevaba.
 “Sen bu işi çok iyi biliyorsun galiba!” deyip yürüyüp gitti Unakıtan.
Ardından iş yargıya düştü, Danıştay bu satışta kamu zararı olduğu gerekçesiyle satışın yürütmesini durdurdu fakat duran olmadı.
 Cengiz kardeşler mahkeme sürerken bir başka şirket kurup, fabrikayı aldıkları şirkettin hisselerini kendilerine ait bir diğer şirkete sattılar. Olmadı her şeyi 'sandık' gören zihniyet Meclis'te bir yasa çıkartıp Danıştay'ı özelleştirme meselesinde devre dışı bıraktı.
 Anlayacağınız Tayyip Erdoğan'ın Cengiz İnşaat sevgisi sadece bugüne mahsus değildi.
 Cengiz İnşaat'ın sahibi 'oraya-buraya yerleştirmeye' güzel Konya'mızdan başlamıştı 10 sene önce.
 Maşallah yerleştir yerleştir bitiremedi 10 senedir milletimize!
 İlginç olanı milletimiz memnundu hadiseden.
 Kimsenin gıkı çıkmadı.
 Ne diyelim yerleştiren memnun yerleştirilen memnun, başka söze hacet var mı?