Demli bir çay, deniz kenarında çam ağaçlarının altında veya bir dağ başında ıssız bir yerde, kitapla birlikte sakin bir ortamı çoğu zaman düşlemişizdir.

Çoğumuz kitap okumasak bile öyle bir yerde kitap okunabileceğini tahayyül etmiştir.

Bir anda kendi ıssız köşemizde kitabın sayfaları arasında gezinirken Ayder yaylasında derenin kenarında, ağaçların altında, Ayder muhtarı ile kendimizi buluvermişiz gibi... Elimizde kitap, yanı başında soğumuş çay ve ruhumuz binlerce kilometre uzaklarda geziye çıkmıştır.

Sadece mekân mı;  binlerce yıl ötelerde, tarihin derinliklerinde, Mimar Sinan ile Edirne’de Selimiye Camii’nin Şadırvan’ında, mimarinin ilkeleri ve yaşamın ilkeleri konusunda öğrenci oluvermişiz. Zamanı öyle unutmuşuz ki;  an’a döndüğümüze kızmış,  efsane mimarla geri dönemediğimize üzülmüşüzdür.

Kitapların hepimize açtığı pencereden birçoğumuz, az veya çok, kanatlanıp uçmuşuzdur.

Bir de okuduğumuz kitabı başkalarına okuttuğumuz ya da onlarla aynı kitabı okuduğumuz olmuştur. Ben bu tip okumaları çok seviyorum.

Okuduğum bir kitabı başkalarına okutup onlarla konuşmanın zevkini ve yaşamıma katkısını hiçbir etkinlikte bulamam.

Zenginleşirim, kitabı algılama derinliğim artar, hele karşılık sohbetlerde sorulan sorularla insan kurmadığı cümleleri kurmaya başlayınca, yaşamın farklı boyutlarına geçer ve yaşamın içindeki yerim konusunda izler yakalarım.

Bir de birlikte grup olarak kitabı okuma etkinlikleri var. 

Seçilen bir kitabı bütün grup üyeleri okuyor. Sonra bir araya gelip o kitabın içeriğinden yaşama pencereler açılıyor.

Silifke Yeşilovacık’ta çok programlı lisede bir hocamız, arkadaşları ve değişik liselerden öğrenciler; okudukları kitap üzerinden fikir alış verişi ve tartışmaların ötesinde etkinlikte yaşananları kitap haline getirdiler. Kitabı okuyanlar yazdıkları kitapla kitap dünyasının bir parçası oldular. Öğretmenler ve öğrenciler birlikte kitap okuyup irdeleyerek kitabın içine girdiler. Dönüşüm bir kitapla başlamış oldu.  Okudukları kitap mı? Kafka’nın’’ Dönüşüm’’ kitabı.

Bu ve benzeri etkinliklerin son zamanlarda yurdumuzun dört bir tarafında değişik okullarda yapıldığını ve artarak devam ettiğini ilgi ile izliyor ve memnun oluyorum.

Üniversiteli gençlerin kurduğu SİMURG adlı dernek üyesi öğrenciler de her ay böyle bir etkinlik yapıyor. Şu an 25 civarında üniversiteden 90 civarı öğrenci üyesi olan derneğin her ay yaklaşık 15 üyesi kitap etkinliği yapıyorlar.

Şu ana kadar beş kitap okumuşlar. Bu ay altıncısını okuyacaklar.  Dijital ortamda bir araya geliyorlar.

Ne gibi oluşumları fark ediyorsunuz?  Diye başlayan sohbetimize;

Öncelikle ortak değerlerimizin farkına varıyoruz ve bu değerlerin güçlendiğini hissediyoruz,

Dopamin etkisi yapıyor diyorlar.  Dopamin;  vücutta doğal olarak bulunan kimyasal bir maddedir. Vücuttan beyne sinyaller gönderir, kişinin duygusal tepki ve eylemlerin kontrolünde önemli bir rol oynar. Ne işe yarar sorusuna psikologlar:

  • Hareket koordinasyonunu sağlamaya yardımcı olur,
  • Hafıza ve öğrenme üzerinde etkilidir,
  • Dikkat ve odaklanma üzerinde etkisi vardır,
  • Algılamayı etkiler,
  • Stres ve heyecan anlarında etkilidir,
  • Ruh hali üzerinde belirleyici etkisi vardır,
  • Uyum üzerinde etkilidir,
  • Motivasyonu etkiler ve
  • Yaratıcılığa etkisi vardır diyorlar.

Gençler de okuma etkinliğinde tam da  bunları fazlası ile deneyimleymişler...

Onlar da:

  • Ortak hedefler oluşturulması,
  • Yaşam içinde tercihlerin netleştirilmesi,
  • Üşengeçlik, erteleme, vazgeçme gibi olumsuz eylemlerden uzaklaşılması,
  • Duygu ve düşüncelerin beslenerek tatmin olması,
  • Sorgulama kabiliyetinin gelişmesi,
  • Kitabın içeriğinin bireysele göre daha derin manalar içererek çeşitliliği hissettirmesi,
  • Aynı konunun farklı açılardan dinlendiğinde keşiflerin yapılması,
  • Kolektif okuma veya tüketme gibi eylemleri yaparken en değerli eylem olan dinleme kabiliyetinin gelişmesi,
  • Ben böyle düşünmemiştim cümlesinin daha sık duyulması,
  • Zaman ve mekân kavramının kaybolduğu anların yaşanması,
  • Entelektüel merakımızın kuvvetlenmesi,
  • Farklı doğrultularda yeni okuma amaçlarının edinilmesi...

Gibi etkiler gözlemlemişler.

Hatta bir okumaya bir kitabın yazarları da katılmış. O daha ilginçti diyorlar.

Kitabı okurken zaten yazarı ile konuşuyor gibi oluyorduk.  Onun duygu ve fikirlerine yaklaştığımızı hissediyorduk ama yazar yanımızda beraber olunca yazarla beraber yazılanın ötesinde fikir ve manaları konuşuyor durumuna gelmek çok ilginçti diyorlar.

Kimse yazan gibi okuyamaz ama yazar bile bu açıdan düşünmemiştim dediğinde, kitabın ve bu tip toplu okumaların yazara da farklı bakış açıları kazandırdığına şahit olduk diye ekliyorlar.

Kendi aramızda okuduk, yazarla okuduk, kitapla beraber insanların ve yaşamın çok daha fazla ortak paydalara sahip olduğunu gördük diyerek bizimle deneyimlerini paylaşıyorlar.

Gaziantep’te Bibliofil Kulübü uzun zamandır bu etkinliği düzenliyor. Ben de katılmak istedim kısmet olmadı. Etkinliklerini izledim. Paylaşımlarından etkilendim.

Öncelikle kitap okuma etkinliği insanı kendi diyarından uzak diyarlara uğurlar gibi. Ya da hep beraber farklı bir şehre ve zamana gidip kendi gözlerimizle yaşamı izler gibi. Başkalarının gözünden hayata derinlemesine manalar yüklediğimiz fikir düşünce, izlenimlerimiz ışığında birbirimizi ve kendimizi yeniden tanımlamış gibi oluyoruz.

Bence bu tip etkinlikler her okulda özendirilmeli. Projeler haline getirilmeli.

İnsanlar okudukça, farklılaştıklarını hissetçikçe ve yaşamı okuduklarının farkına vardıkça yaşamanın da anlamı derin olacaktır.

Hele yaşamı okurken kendini yaşamla muhabbet halinde bulmak;  yaşamın, başköşesinde seni ağırladığını hissetmek belki de var oluşumuzun en değerli makamı olsa gerek.