Konya Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği “Konya Kitap Günleri” her yıl olduğu gibi bu yıl da ilgiyle takip ediliyor. 1 milyondan fazla kitap, 250 yazar ve 250 yayınevinin katıldığı 11. Konya Kitap Günleri’nde kitap alışverişinin yanında; yazar buluşmaları, imza günleri, söyleşiler, paneller, atölye çalışmaları ve çocuklara yönelik etkinliklerin yer alacağı dolu dolu bir program kitapseverlerle buluşuyor. “Özgürlük İçin Oku” mottosuyla düzenlenen 11. Konya Kitap Günleri, 27 Ekim’e kadar 10.00-21.00 saatleri arasında Selçuklu Kongre Merkezi’nde ziyaret edebiliyor. Konya Kitap Günleri kapsamında Konya Yenigün Gazetesi yazarları Salih Sedat Ersöz, Anuş Gökce, Sadık Gökce ve Fatma Tutak okuyucuları ile buluştu.
SALİH SEDAT ERSÖZ KONYA KİTAP GÜNLERİ’NDE SÖYLEŞİ GERÇEKLEŞTİRDİ VE KİTAPLARINI İMZALADI
Eğitimci şair, yazar Salih Sedat Ersöz, 19 Ekim Cumartesi günü kitaplarını yayınlayan Çimke Yayınevi (Cim Kitap) standında kitapseverlerle buluştu ve kitaplarını imzaladı. Yayınlanmış 10 kitabı bulunan yazar Salih Sedat Ersöz, 22 Ekim Salı günü de “İslâm Medeniyeti ve Batı Uygarlığı” konulu söyleşisini gerçekleştirdi. Söyleşiye medeniyetin tarifini yaparak başlayan Ersöz şu görüşlere yer verdi: “Medeniyet; bir toplumun, bir milletin maddi ve manevi varlıklarının, düşünce, sanat, kültür, bilim, teknoloji gibi ürünlerinin ve tüm hayat tarzının tamamını ifade eder. Medeniyetin ilk harcını karan ve ilk temel taşını koyan, ilk insan ve ilk peygamber Hz. Âdem a.s’ dır. İlk vahyin Hz. Adem’e gelişiyle ilk medeniyetin temeli de atılmıştır. Bu medeniyet vahiy medeniyeti olduğu için İslam medeniyetinin temelidir. Yani insanın yaratılışı, İslam medeniyetinin de başlangıcıdır. Bu sebeple temelde medeniyet tekdir. Sonradan gelen toplumlar, yaşayış ve inançları doğrultusunda kendi medeniyetlerini inşa etmişlerdir. İnsanın vahiy çizgisinde inşa ettiği medeniyetin adı İslâm Medeniyeti, vahye karşı zıt bir duruş oluşturan medeniyet anlayışlarının adı da cahiliye medeniyetidir. İslâm Medeniyetini tam manasıyla teşekkül ettiren, son Peygamber Hz. Muhammed a.s’ dır. Hz. Muhammed a.s’ ın karşısında olanların oluşturdukları cahiliye medeniyeti bugünkü batı medeniyetinin temelini teşkil eder. İslâm Medeniyeti vahye dayalı, vahyi referans alan bir iman ve inanç medeniyetidir. Temelde vahye karşı olan cahiliye medeniyetinin bugünkü temsilcisi olan Batı Uygarlığı, İnsanın kendini öne çıkardığı, insanın kendini ilahlaştırdığı ve putlaştırdığı bir inkâr medeniyetidir. İslâm Medeniyeti; Allah'ın kulları için gönderdiği dinin, gösterdiği yolun, işaret ettiği yönün, yöntemin ve ölçünün kendisidir. Batı Uygarlığı; Nemrut’un Hz. İbrahim’e, Firavun’un Hz. Musa’ya, Ebu Cehlin Hz. Muhammed’e dayattığı inanış ve hayat tarzının çağımızdaki yansımasıdır.” İslâm Medeniyetinin insanları, toplumları maddi ve manevi anlamda yükseltmeyi ve yüceltmeyi hedeflediğini, bunun karşısında olan Batı Medeniyetinin seküler yani din dışı bir medeniyet olduğunu, sadece dünyayı hedeflediğini, bilimde, sanatta, teknolojide ilerleme sağlamasına rağmen, insanlığa huzur yerine kan, gözyaşı, katliam ve vahşet getirdiğini söyleyen Salih Sedat Ersöz, haçlı zulüm ve vahşetini örneklerle açıkladı. Ersöz sözlerini Mehmet Akif Ersoy’un Batı Medeniyetinin aleyhinde yazdığı bazı şiirlerini okuyarak tamamladı. Söyleşisinden sonra dinleyicilere kitaplarını imzalayan Ersöz, bugün saat 18.30’da yine Çimke (Cim Kitap) standında kitapseverlerle buluşacak ve kitaplarını imzalayacak. Şair ve yazar Salih Sedat Ersöz’ün 2 si şiir olmak üzere yayınlanmış 10 kitabının isimleri şöyle: 1- Bir Vatan Toprağı Suriye 2- Aydan Arı Günden Duru 3- Arzın Kalbine Yolculuk 4- Babam Veyis Ersöz ve Yaşadıklarımız 5- 1876’dan bugüne Siyasi Faaliyetler, Darbeler Muhtıralar 6- Çağlayan Duygular (Şiirler) 7- Akviranlı Topal Veyis (Roman) 8- FETÖ’nün içyüzü 9- Es Meltem Rüzgârı (Şiirler) 10- Filistin & Vefa
‘PRESTİJLİ BİR ORGANİZASYON’
Gazetemiz yazarlarından Tayyar Yıldırım da 11. Konya Kitap Günleri kapsamında Çimke Yayınevi standında eserleri imzaladı. 11. Konya Kitap Günlerinin Konya Büyükşehir Belediyesinin kültürümüz adına gerçekleştirdiği prestij faaliyetlerinin başında geldiğine dikkat çekerek, “ Dün itibariyle kitap günlerinin ortasına geldik. Geçtiğimiz 5 günde yoğun bir ziyaret yaşandı fuarda. Her şeye yani 'okumayan bir toplumuz' yaygın görüşüne rağmen ben bu düşüncede değilim. Hem ziyaret hem ticaret hem de asıl önemli yanıyla, okuma kültürüne katkısı bakımından çok faydalı bir fuar oluyor. Dünyada okuma oranı bakımından ülke olarak 18. sırada olduğumuzu okumuştum bir haberde. Bu sıralama gelecek açısından oldukça ümit vericidir diye düşünüyorum. Okullarımızın organizasyonlarıyla, öğrencilerini bu etkinlikle buluşturan milli eğitim camiamızı da tebrik ediyorum. Öğrencilerimiz, soruyorlar, sorguluyorlar ve merak ediyorlar. İmkanları oranında kitap da alıyorlar. Bu arada yazarlarımız ile düzenlenen söyleşi programları da birbirinden önemli ve ilgi çekici konuları halkımızla paylaşarak bir güzelliğe daha imza atılıyor. Bu yıl yerli yazarlarımızın billboardlarda, ilan haberlerinde ve imza günlerinde fazlaca yer bulması sevindirici bir gelişmedir. Benim ilgimi çeken ve olumsuz olarak yorumladığım bir konu da kültür ve sanat konularıyla iştigal eden ve hiçbir kuruma yük olmadan bu faaliyetlerini sürdüren STK ve derneklerin Konya Kitap Günlerinde yer almamalarıdır. Bu konu yüzlerce yazarımızı mağdur eden ve üzüntü veren bir uygulamadır. Daha güzel günlere inşallah.” İfadelerini kullandı.
KELİMELERİN GÜCÜ’NÜ ANLATTILAR
Konya Yenigün Gazetesi’nin Kültür sanat ekleri olan Şehrin Hafızası ve Dokuz Bin Yıllık Delikanlı Çumra ekini hazırlayan Sadık Gökce Anuş Gökce, Fatma Tutak 11. Konya Kitap Günleri kapsamında söyleşide Kelimelerin Gücü’nü anlattı.
‘TÜRKÇE KELİME HAZİNESİ BAKIMINDAN ÇOK ZENGİN BİR DİLDİR’
Yazar Anuş Gökce güzel dilimiz Türkçemizi doğru konuşalım ve yazalım tavsiyesinde bulundu. Gökce, “Söz, bir düşünceyi eksiksiz olarak anlatan kelime dizisi. Bir veya birkaç kelimeden oluşan ve anlamı olan ses birliği. Kelime kelimesi Türkçemize Arapçadan geçmiştir. Anlamlı olarak nesnelere verilen isim veya edatlar, zarflar, sıfatlardır. Kelimelerin birleşmesiyle cümleler oluşur. Bazen tek bir kelime bile bir cümle anlatabilir. Mesela nasılsın? Diye birisi bir şey sorduğunda “iyiyim” dediğinde aldığı çekim eklerinin yardımıyla tek kelimelik bir cümle kurulmuş olur. Türkçedeki karşılığı ise sözcüktür. Küçük söz anlamında. Biz duygu ve düşüncelerimizi, zevk ve özlemlerimizi kelimelerle ifade ederiz. Özenle seçilen kelimelerden oluşan cümlelerle meramımızı çok güzel anlatır, az sözle çok şey ifade edebiliriz. Ya da kelimeleri metin içinde birkaç anlamda kullanarak ifademize zenginlik katabiliriz. Bunun için kelimeleri yerli yerinde kullanmamız gerekir. Tasavvufi bir makale yazacak ya da şiir söyleyecek isek tasavvufa uygun kelimeleri kullanırız. Günlük konuşma dilindeki kelimeleri ya da argoyu tercih etmeyiz. Güzel dilimiz Türkçe kelime hazinesi bakımından çok zengin bir dildir. Cinaslı ve sesteş kelimeler, anlamdaş kelimeler o kadar fazla ki yazarlar tarafından ne kadar çok kullanılırsa o kadar anlamı güçlendiriyor. Yılların deneyiminden süzüle gelmiş atasözlerimiz az sözle çok şey ifade eden sözlerimizdir. Bir atasözünden belki sayfalarca metin yazılabilir. Atasözü, bir hüküm bildiren kısa ve özlü sözlerdir. Bunları söyleyen belli değildir. Söyleyeni belli olan atasözlerine vecize denir. Güzel dilimiz Türkçemizi doğru konuşalım ve yazalım. Okullarda çocuklara kendilerini ifade etmeleri için kompozisyon yazdıralım. Türkçenin söz dizisine ve imla kaidelerine, vurgusuna dikkat edelim. Çocuklarımıza kitap okuma ve sözlüğe bakma alışkanlığı kazandıralım.” İfadelerini kullandı.
‘KULLANDIĞIMIZ HER KELİME HAYATIMIZI OLUŞTURUR’
Yazar Fatma Tutak ise Kullandığınız her bir kelime hayatınızı oluşturduğunu ifade etti. Tutak, “Kullandığınız her bir kelime hayatınızı oluşturur. Kelimelerimiz müspet veya menfi ayırmaksızın beynimizce alınır, beyin buna uygun tepkiler vermek üzere harekete geçer. Eski kaynaklarda (kadim bilgide) ve dini öğretilerde şükrün nimeti artırdığına vurgu yapılır. Şikâyet edilen mevzularsa sürekli başımıza gelmeye devam eder. Buna benzer bir ibare Mesnevide de yer alır. Türkçe, kavramları, durumları olayları karşılayan etkili kelimelere sahip olmanın yanında ayrıca bir olguyu bir durumu tarif eden pek çok kelime üretebilen doğurgan bir dildir. Buna rağmen son dönemde yapılan bir istatistiğe göre bir Alman’ın günde ortalama bin iki yüz, bir İngiliz’in ortalama bin beş yüz kelime ile konuşmasına karşın bir Türk ortalama dört yüz kelime ile konuşmaktadır. Dilimizin bunca zengin oluşu karşısında insanımızın kelimeler konusunda bu kadar sığ kalışını neyle açıklayabiliriz? Nerede ve neyi yanlış yapıyoruz? Kelimeleri kıt olan bir zihin neyi üretebilir? Boş dönen bir değirmen gibi giderek kendini öğütüp tüketmez mi? İşte bilimde, teknolojide, hayal kurma konusunda gerileyişimizin altında yatan asıl neden. Dil iletişim aracı olduğu kadar bir düşünme aracıdır da. Dili düşünmeden, düşünmeyi dilden ayıramazsınız. Hepimiz dilimizin sınırları ölçüsünde düşünebiliriz. İnsan öncelikle kendi diliyle düşünür, öğrenir ve yazar. Anadilde yazılmış bir metin ile sonradan öğrenilen yabancı dille yazılmış metin anlaşılabilirlik açısından çok farklıdır. Yazarlar ve şairler de kelimelerin gücünü kullanır. Onların malzemesi sözlerdir. Sevdiğimiz kendimizle özdeşleştirdiğimiz şiirler veya şarkı sözleri yaşadığımız ancak kelimelere dökemediğimiz duyguları işleyen manzumelerdir. Burada duyulan hayret ve hayranlık şair ve eser ile okur arasındaki bağı kuvvetlendirir.”
‘KELİMELERİN RUHU VAR’
Gazeteci Yazar Sadık Gökce ise kelimelerin ruhu olduğuna inandığını belirtti. Gökce, “Cümlenin içerisine yanlış kelimeler koyduğumuz zaman inanın o kelimenin boynunun büküldüğünü, üzüldüğünü hissediyorum. Özellikle okuduğum kitaplarda yanlış kelimelerin yanlış cümle içinde kullanılmasını. Onun için insanın çok büyük bir kelime hazinesine sahip olması gerektiğini düşünüyorum. Yazar olabilmek için de kelime sayımızın çok olması gerekiyor. Toplumda saygı ve sevgiyi oluşturabilmek için kullanılan dil çok önemli. Öteleyici, iteleyici ve aşağılayıcı dil toplumda bölünmeleri artırır. Sevgi dili bizim ve toplumun kenetlenmesini sağlar. Biliyoruz ki tarih boyunca peygamberlerin kullandığı dil sevgi dilidir. Anadolu’ya göçerek geldik. Bu göç esnasında birçok dil ve kültürle tanıştık. Tanıştığımız her kültürden kelimeler aldık. Onların dilini konuştuk. Özellikle Osmanlı’nın 17 ve 18.ci yüzyılda çok ağır bir dil oluşmuştu. 20. Yüzyılın başlarında Yeni Lisan Hareketi başlatıldı. Bugün konuştuğumuz Türkçeye dönüş hareketi ile başladı.” İfadelerini kullandı.