Son dönemde adını geleneksel okçulukta aldığı önemli başarılar ile duyuran Konyalı Hasan Koç ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Melikşah Geleneksel Okçuluk Kulübü adına turnuvalara da boy gösteren Hasan Koç, geleneksel okçuluk ve kendisi hakkında sorduğumuz soruları samimi bir dil ile cevapladı. Son olarak Kore'de düzenlenen geleneksel okçuluk yarışmasında dünya birincisi olarak Türkiye'yi ve Konya'yı gururlandıran Hasan Koç ile güzel ve keyifli sohbet gerçekleştirdik.
Sporcu kişiliğinizden ziyade Hasan Koç'u tanıyabilir miyiz?
1977 doğumlu ve 5 kardeşli bir ailenin çocuğuyum. Konya'da eğitimimi tamamladıktan sonra grafik tasarım ve reklam fotoğrafçılığı alanında çalışmaya başladım. Evli ve 4 çocuk babasıyım. İşimden arta kalan zamanlarım da kültürümüzün önemli bir parçası olan okçuluk sporunda Konya'yı ve Türkiye'yi uluslar arası arenada tanıtmaya çalışıyorum.
Okçuluğa olan merakınız nasıl başladı?
4.5 yıl öncesinde Konya'da okçuluk il temsilciliğini bir arkadaşımızdan ağabeyim Ömer Koç, aracılığı ile devraldık. Tabi bunun evveliyatında kendi köyümüzde bize ait olan bir derneğin, spor kulübü alanında da bir faaliyet göstermesini istediğimiz için Melikşah Geleneksel Türk Okçulu Kulübü'nü kurduk. Bunu dağcılık ve okçuluk alanında da tescil ederek yolumuza devam ettik.
Aynı zaman diliminde geleneksel okçulukta Konya'da düzenlediğimiz turnuva ile geleneksel Okçuluk ile de tanışmış olduk. Tabi bunun evveliyatında da bazı arkadaşlarımız geleneksel okçuluk ile uğraşmışlar ama çok fazla bir ilgi, canlılık yoktu. Daha yeni yeni filizlenen bir alandı ve kulüp olarak değil de topluluk olarak faaliyetler sürdürüyorlardı.
Son dönemde gelensel okçulukta önemli bir başarı yakaladınız. Bunu neye bağlıyorsunuz?
İlk bu kulübü kurduğumuz zaman 8-9 kişilik bir topluluktuk. Geçe-gündüz kar-kış demek, günde minimum 2.5-3 saat çalışma-idman sonrasında belli bir aşamaya geldik. Diğer taratan bazı arkadaşlarımızın aklına bu adam 38-39 yaşından sonra nasıl oldu da dünya şampiyonu oldu gibi bir soru gelirse de o sorunun cevabı da şurada gizli. Ben kendi işim itibari ile de çok yoğun çalışan bir insanım ama gece 02.30- 03.00'de kendi evimin bodrumunda, bahçesinde 20 metrelik bir alanda, beklide sabah namazına kadar hiç çıkmadan orda atış yaptığımı, antrenman yaptığımı bilirim. Antrenman sırasındanda bahçede çalışırken, oku attıktan sonra hedeften oku almaya gittiğim yol tıpkı bir keçi patikası gibi olmuştu. Belli bir süre sonra orada çim de çıkmaz oldu. Felsefecilerin-öğreticilerin benzetmesi gibi tıpkı bir 'okun yolu' oluştu.
Çok çalışmanın ve fedakarlığın sonunda Allah bize hem şehrimize ve ülkemize bu başarıları ve dereceleri nasip etti. Böyle bir başarıyı vesile kılmasından dolayı Allaha sonsuz şükran duyuyorum. Bizim elde ettiğiz başarıyı bizim yetiştirdiğimiz arkadaşlar ya da bu işler ile uğraşan arkadaşlar daha ileriye götürecekler inşallah.
Bütün başarılar yoğun bir çalışma ve ciddi bir fedakarlık sonrasında geliyor. Yeni ilgi duyacak arkadaşlar için zahmetli ve çok ciddi sabır gerektiren bir alan olduğunu söylemek lazım. Faydalı bir virüs gibi. Bir uçundan bu işe bulaşırsanız eğer, bırakması çok mümkün değil. Bir biçimde bu işi devam ettirirsiniz. Diğer spor branşlarından daha farklı ve o branşlara benzemiyor.
Geleneksel okçuluğun olimpik ve makaralı yaylardan farkı nedir?
Özellikle olimpik okçulukta yaylar malzemeler hem taşımak hem de icra bakımında taşımak zor. Ama geleneksel okçulukta yayı ve okları arabanızın arkasında taşıyabilirsiniz. Asılında vücudun formu ve atış tarzı bakımında birbirinden çok fazla ayrılmazlar. Klasik yaylar İngiliz yaylarının modernize olmuş halidir. Diğer makaralı yaylar daha çok av için üretilmiştir. Onlarda ki durumda ise klasik yay ve geleneksel yaylar çekildiği zaman, yaydaki direnç, o ağırlık kolda hisseder. Ama makaralı yaylarda çekiş ağırlığı kolda çok hissedilmez. Yayın ağırlığı 50 pound ise bu ağrılığın 3'te 1'ini hissedersiniz. Bu noktada avı takip ederken size sarat bir bekleme fırsatı verir.
Olimpik yaylarda modern bir takım nişan alamaya yarayan ve yayın stabilizasyonunu sağlayan bazı aparatları vardır. Üzerindeki yardımcı aparatlar daha iyi nişan almanızı sağlarlar.
Geleneksel yaylarda öyle bir aparalar söz konusu değil. Nişangahlı yaylarla yapabileceğiniz hassas atışları geleneksel yaylar ile de yapabilir hatta daha da hassas atışlar gerçekleştirilebilir.
Geleneksel okçuluğun olimpiyatlarda yer alamamasını neye bağlıyorsunuz?
Geleneksel yayların olimpiyatlarda yer alamaması politik olabilir. Geleneksel yaylar biraz folklorik bir gösterge olarak değerlendirilebilir. Ama yeni yeni bu değişiyor. Türkiye de bu işle meşgul olan, bu işle uğraşan ciddi örgütlenmiş yapılar var. 30-35 resmi kulüp geleneksel ve olimpik atışlar yapan sporculara sahip. Ama tabi bu kulüplerinin çoğu geleneksel okçuluk üzerine yoğunlaşmış durumda.
Bizim en büyük arzumuz klasik yayların olimpiyatlarda yer aldığı gibi geleneksel yaylarında olimpiyatlarda veya şampiyonalarda yer alması. İnşallah bunu görmek de nasip olur. Öyle bir durum olursa olimpiyatlarda ya da şampiyonlarda yarışmayı da arzu ederiz. Onun dışında dünyanın pek çok yerinde geleneksel okçuluk anlamında yarışmalar oluyor. Bizim istediğimiz bunun hem Spor Bakanlığı hem de dünya federasyonlarınca geleneksel okçuluğunda klasman, bir branş olarak tanınması bilinmesi ve bir olimpik spor olarak değerlendirilmesi.
Geleneksel okçuluk olimpik okçulukta olduğu gibi bir disiplini, kuralları var mıdır?
Bu noktada biz her iki klasmanında sağlıklı bir biçimde götürülmesi ve bir disiplin içerinde öğrenilmesini aynı zamanda geleneksel okçuluğunda olimpik disipline uygun bir biçimde kuralları kaideleri net olarak konulmuş, disiplini olan bir yapıda görülmesi gerektiği kanaatindeyiz.
Biz bu işe başlayacak arkadaşlarımızı olimpik yaylarla okçuluğa başlamalarını uygun görüyoruz. Zaten olimpik yaylarla başlayan arkadaşlarımızın geleneksel yaylarla başlayanlardan nispeten daha başarılı olduğunu da görüyoruz. Bu iş bir meleke sonucunda gelişiyor. Önce yardımcı aparatlar ile yayı oku tanımak ve bilmek lazım. Böyle başlarsanız daha sonrasında geleneksel yaya geçmek daha mantıklı olacaktır.
Buda zaman avantajına ve bu noktada bizim içinde zaman önemli değerli. Belli bir araşamaya gelince zaten bu aparatlara gerek yok.
Geleneksel okçuluğun Konya'da ki Türkiye'deki ve dünyadaki yeri nedir?
Olimpik okçuluk Türkiye'de iyi niyetle çaba gösterip çalışmalar var ama yeni yeni akademik çalışmalara yapılıyor. Yakın zamanda kulüpler bazında ve bireysel dereceler alınmaya başlandı. Bu noktada iyi antrenörlerin yetişmesi ve federasyonun desteği ile önümüzdeki dönemlerde daha iyi duruma doğru ilerleyecek ve gelecektir.
Konya'da hiç olmayan bir şeyi biz yeni yeni canlandırıp, belli bir seviyeye getirdik. Bir çok lisanslı sporcuya sahibiz. Seviye bakımında pek çok arkadaşımızdan fersah fersah ilerdeler ama daha çok kat edecekleri yol var. Çok yakın zamanda ciddi derecelerde alacağız Türkiye çapında.
Minimum Konya'da bizim kulüpte 70-80 kişi var. Bunun dışında diğer gruplarda var. Bu sayı tespit mahiyeti taşımasın ama tahmini olarak Konya'da 200-250 lisanslı sporcunun bu işle alakası var diyebilir.
Sizce okçulukta kendi malzemelerini yapmak neden önemli?
Diğer tafran yaptığım oklar kendime ait. Sadece oku yayla atmak değil. Burada edindiğiniz melekeler ile birlikte çalıştığınız malzemelerin doğru olması gerekiyor. Dünyanın en iyi malzemeleri ile çalışın ama iyi bir çalışma prensibiniz, doğru çalışma sisteminiz yoksa başarılı olmanız zor. Kendi çalıştığınız malzemeyi üretebilmek çok büyük bir avantaj. Siz kendiniz yapıyorsanız en iyisini yapana kadar uğraşırsınız. Diğer türlü konforlu bir şekilde bu işi icra edemezsiniz. Bu da başarılı olmanızın önünde bir engel. Bu enstrümanları iyi tanımak ve yapmak önemli. Geleneksel okçulukla ilgili olarak her türlü argümanı yapabilecek durumdayız. Bu bilgi ve birikimde Allah'ın bir lütfü ve bu bilgiyi de diğer arkadaşlarımız ile paylaşarak bu bilginin zekatını vermeye çalışıyor.
Başarınızın başka sırları var mı?
Yaptığım işi en iyi şekilde yapmaya gayret eden bir yapıya sahibim. Yaptığımız işi dini anlamda bir yere oturtacak olursak 'ihsan' diye bir şey vardır. Bir insan bir şeyi yaparken, Allah'ın seni gördüğünü bilerek hareket etmek gerekir. Böyle yaparsanız bu ilahı yardım size geliyor. Böyle hareket ettiğiniz zaman sonuca ulaşmak daha kolay oluyor. Enfal Suresi'nin mealinde dediği gibi 'Attınız zaman onu sen atmadın, onu Allah attı'. Çok iyi okçu olabilirsiniz ama bazen ok farklı bir yere gider. Bunların hepsi bir araya geldiği zaman rabbim sonuç olarak bunu ortaya koyuyor.
Burada bu işle meşgul olan arkadaşlarımız hepsi donanım olarak iyi bir birikim sahibi kişiler ile çalışmalarının yanında ne istediğini birlen bir yapıyla, sabırla ve sebatla çalışmaya devam etmeleri, sonucun gelmesi noktasında önemli. Bu iş ile ilgilenecek arkadaşlara naçizane tavsiyemiz olsun.
Kendi aranızda turnuvalar düzenliyor musunuz?
Konya yaptığımız faaliyetler daha çok antrenman mahiyetinde. Bunun dışında bizim her antrenmanımız yarışma mahiyetindedir. Ayrı yeten bunun dışında biz kendi aramızda yaptığımız yarışmalar oluyor. Tabi bu noktada bizim esas hedefimiz uluslar arası saha. Kendi aramızda Türkiye'de organizasyonlarımız oluyor ve arkadaşlarımız zaten burada kendilerini görüyor, sınıyorlar. Konya'da iki kulüp ve onun haricinde iki topluluk var. Bunun dışında kendi kendine meşgul olanlar var. Biz ilerleyen zamanlarda Konya yer alan kulüpler ve arkadaşlarımız ile birlikte organize hareket ederek, güçlü bir bölge kulübü olmak için bazı girişimlerimiz var.
Okçulukta Konya'nın önemi, ya da sizin için Konya'nın önemi nedir?
Burası malum Mevlana şehir. Konya her şeyden önce insanı ve ruhu ile hoş görünün şehridir. Buranın insanın da geneli bu yapıda. Konya'nın böyle bir kimliği ve ruhu olduğundan dolayı biz de kulüp olarak yolumuzu böyle seçtik. Toparlayıcı bir form olsun diye uğraşıyoruz. Diğer taraftan Türkiye genelindeki 30-35 kulübün bir araya gelerek oluşturacağı federasyonun merkezide Konya olsun diye uğraşıyoruz ve büyük ihtimalle böyle olacak.
Yapılan her iş bir yerlere değmeli, oturmalı. Burası bir Selçuklu şehirdir. Sıradan bir Selçuklu sehri değil, Selçuklu'nun payitahtı. Anadolu'nun İslamlaşması fonksiyonunu icra eden Anadolu Selçuklu devletinin merkezidir burası. Dolayısı ile biz konuşurken, ruhen kendimizi Selçuklu gibi hissettiğimiz için o hali her şeyimizde görmeyi gayret ediyoruz. Ahmet Hamdi Tampınar'ın meşhur sözü gibi 'bir başken, daima başkenttir'. Konya bu anlamda önemini hiçbir zaman yitirmeyecek. Kendi uhdesinde barındırdığı öğle yüce şahsiyetler var ki, doğal olarak o bilinç ve hissiyat ile bazı şeylere talip oluyoruz.
Osmanlı'nın kuruluşu bile Selçuklu'nun gönderdiği tuğ ve sancak ile olmuştur. Bir ağabeydir Selçuklu. Bu noktada biz Konya'nın bazı şeyleri farkında olarak yapması gerektiğini düşünüyoruz. Ben şahsi olarak, yapıp ettiğimiz Allah'ın lütfü ile kazandığımız başarıları bu şehre, o hakkı kazandırmaya gayret ettik. Allah'ta lütuf etti. Bu noktada biz bir yerde ilk kıvılcımı, marşı basmış olduk. Bundan sonra arkamızdan gelen, bayrağı taşıyacak kardeşlerimizde bunu daha ileriye taşıyacaklar inşallah.
Neden okçuluk daha fazla kişiye ulaşmalı?
Biz bu işi sade sportif anlamında değil, genel olarak ilkokul kapılarında akla gelebilecek bir çok olumsuzluğun tezgahlandığı veya lanse edildiği alanlar mevcut. Küçük çocukların savunma mekanizmaların daha zayıf olduğunu düşünürsek bu gibi tehlikelere daha fazla açık olduğunu görebiliriz. Bunun dışında boşu boşuna zaman geçirmesi bile bir kayıptır.
Diğer taraftan okçuluk bütünü ile bir konsantrasyon, bir odaklanma işidir. Bu noktada derslerinde başarılı olması ya da hobilerinde başarılı olması kuvvetle muhtemeldir. Pek çok spor branşsı böyle olmakla birlikte pek çok avantajı var okçuluğun. Biz yeni neslin başarılı sporcular olmasa bile, kenarda bir yerde bu işle meşgul olmasını istiyoruz.
Okçuluğun sizin için kutsi bir önemi var mı?
Yani dedeleri 3 kıtayı ok ve yay ile fetih etmiş bir neslin torunları oka ok, yaya yay demeli. Bunu bilmeden, öğrenmeden bu yanlışlığı yapması, böyle bir neslin torununa yakışmaz. Hiç değilse kendi özünden ve tarihinden bilgileneceğini düşünüyorum. Bizim burada ekstra çabalar sarf etmemize gerek yok. Hayatın her alanına bunu sokabiliriz. Bunun dışında bu spor dalının duyurulması ve halka ulaşması noktasında bazı kurum ve kuruluşların da üzerine düşeni yapmasını bekliyoruz.
Bugün bu çağda bu işle meşgul olan kişiler arasında yer alıyor ve seçkin kişiler arasında ismimiz zikrediliyor ise bu büyük bir lütuftur. Beraber anıldığınız isimlere dikkat etmek lazım. Saad Bin Ebu Vakkas, toz koparan İskender ki ismini bilmediğimiz nice okçu var. Bu yolun yolcuları ile hasbelkader kenarından -kıyısında yürüyorsunuz. Allah size bu yolda yürüme başarısı lütfü vermiş. Bu Türk okçuluğu adına bir başarı, Hasan Koç adına bir başarı değil. Sebep olarak Allah sizi kılmışsa, bunun kıymeti para ile ölçülemeyecek bir nimet. Biz öyle gördüğümüz için bir takım fedakarlıklar yapıyoruz. Yoksa hobi olarak yapsak, ava gider veya bahçemde atarsın.
Bu işle uğraşanların da bu şekilde düşünülmesi gerektiğini naçizane olarak düşünüyorum. İstanbul'da ok meydanı orijinal hali ile restore edildi ve camisi de var. Eskiden orada iki rekat namaz kılmadan meydana inmeyen bir nesil, tıpkı bir dini öğreti gibi görülüyor okçuluğu. Bu şuur ile hareket etmek lazım. Bu bir fetih aracı, cihat aracı olarak kullanılmış, o kadar kutsi bir şey. Eşyaya o kadar kutsiyet atfetmemek lazım ama kıymetli olduğunu da bilmek gerekiyor. Bu yolda bir şeyler yapılıyorsa önemli olduğunu bilmek lazım. 2023 hedeflerine yürüyen memleketimizde bu misyonu da özümüzde, var olmamızı sağlayan değerlere daha fazla sahip çıkarak ve hobi olarak değil de disiplin olarak da icra edilmesi önemli.
Bu güne kadar okçuluk konusunda sizi kamçılayan bir olay oldu mu?
Çin'de organize edilen çok büyük bir okçuluk turnuvasına gittik. Bu işi öylesine ciddiye alıyorlar ki biz orada bulunduğumuz zaman içerisinde Tibet bölgesinde 8 gün resmi tatil ilan edildi. Ve tribünlerde 60 bin seyirci vardı.
Biraz bizi üzen aynı zamanda bizi bileyen-törpüleyen bir olan yaşandı burada. Biz oraya gittiğimizde 7-8 aylık bir okçuluğumuz vardı. Oraya giden arkadaşlarımız da çok fazla bu önemsemediler galiba. Turnuva esnasında bizim bazı berbat-rezil atışlarımız oldu. Doğal olarak da adamlar bizimle dalga geçtiler. Bu hususta kendini yiyip bitiren bir tek ben vardım galiba. Gruptaki arkadaşlarımız, 'ya hocam bu kadar üzülmene gerek yok, biz buraya tecrübe etmeye geldik' dediler. Ben buraya bunun için gelmedim dedim. Öyle gelmiş olsam bile bu tezahüratlar benim ağrıma gitti. Adamlar orada Hasan diye gülmüyor ki Türk Türk diye gülüyor. Sen şimdi adamalara akınların ile kilometrelerce set çektireceksin ama şimdi adamlar sana gülecek. Böyle bir şey olabilir mi? benim için olamazdı. Ben o gün bu hususta bir takım şeylerin farklı olması gerektiğini düşündüm. Döndük ve bu deli-manyak gibi antrenman programı başladım. Bahsettiğim yükseliş trendi de böyle başladı. Yanlış hatırlamıyorsam son iki yıldır uluslar arası turnuvalarda birincilikler alıyorum. En son olarak ta Kore'deki turnuvada Allah'a şükürler olsun dünya şampiyonu olmayı başardım. Ama bu noktada ki başarılar beni ruhen mutlu ediyor.
Okçuluk sizin için ne ifade ediyor?
Çocukluğumda atıcılıklar ilgisi-alakası olan bir insandım. 8-9'lu yaşlarımda atıcılığa ilgim-alakam başladı. Mevlana Türbesi'nin oralarda eskiden avcı dükkanlarında fişek saçma gibi bir takım şeyler alırdım. Normalde böyle şeyler bir çocuğa vermezler ama beni severlerdi.
Atıcılık genimizde vardı. Okçuluk ile doğrudan bir bağlantı oluşturmayabilir ama genimizde var olan bir şeydi atıcılık. Bu noktada atıcılık ile bağlantımız hiç kopmadı ama okçuluk ile bağlantımızın 4-5 yıllık bir geçmişim var. Okçulukta ise biraz zamanınızın ve tecrübenizin olması gerekiyor. Buradan baktığınızda standart bir okçunun 20 yılda attığı oku ben, 4-5 yılda attım. Ve başarı ve dereceler kendiliğinden geldi. tabi burada değinilmesi gereken nokta ise bu başarıların muhakkak ki Allah'ın bir lütfü. Ama Allah lütfünü bir sebep işlerseniz size ulaştırır.
Ne gibi sıkıntılar ile karşılaşıyorsunuz?
Kendi yetiştirdiğim çocuk dünya ikinci oldu ama bir getiri yok. Ben ailesini nereye kadar zorlayacağım. Ben bu işle meşgul olacak adama ne sunacağım. Tarih bilinci sunuyorum ama günümüz dünyasının bazı ihtiyaçları var. Şimdi bu ihtiyaçları görmüyor ve bunlara katkısı olmuyorsa, bırak her şeyi gittiği okulda idareciler kıymetli birisi olduğunu hissettirmiyor ise o öğrenciye ben o kişiyi nasıl tutayım. Bizim destekten kastımız kalıcı bazı imtiyazlar sağlamak.
Bu işe yeni başlayacaklar ne yapmalı?
Profesyonel olarak ilgilenmek isteyenler için burada bir üst yaş sınırı yok. Konya'da bulunanlar için bize müracaat edebilirler. Diğer taraftan internet üzerinden müracaat edebilirler. Zaten Türkiye'nin bir çok ilinde bu kulüpler var. Diğer taraftan bu işle uğraşmaktan ziyade gelip izleyebilirler de. Kendimize ait standart bir yerin temini ile tesisleşme imkanına sahip olabilirsek, orada ayda bir ya da talebe bağlı olarak ayda 2-3 defa turnuva düzenleyerek, ilgiyi arttırabiliriz. Konya'daki sportif faaliyetler bir kapıda biz açmış oluruz. Bunları tabi gerçekleştirebilmek adına bazı sponsor desteğine de ihtiyacımız oluyor.
Son olarak ne gibi başarılarınız var?
Son iki yıldır önemli başarılara imza attı. Türkiye'de Gümüş Hacı Köy'de iki yıldır uluslararası birincilik, Biga'da 2 yıldır birincilik elde ettim. Geçen yaz döneminde Fetih Kupası'nı birincilik ile tamamladım Kış Ligi'nde bir birincilik ve bir de ikinciliğim var. Son olarak da Kore'de düzenlenen Dünya Şampiyonası'ndan geleneksel okçulukta dünya şampiyonu oldum.
RÖPORTAJ-UĞUR ERSOY