Ülkemizde öğretmen olmak!..Öğretmenlerimiz ilk cümleyi okur okumaz eminim iç çektiler. Bu dünyanın en değerli, en önemli, en statüyü hak eden mesleği öğretmenliktir. Ancak son yıllarda ülkemizde şahit olduklarım, duyduklarım, yaşadıklarım maalesef beni olduğu gibi tüm eğitim camiasındaki eğitim neferlerimizi üzmektedir.
Pekala öğretmenlerimizin sorunları nelerdir? Maddeler halinde onlarca şey yazabilirsiniz. Ancak ben bugün öğrenci ve veli ile yaşanılanlar üzerinde durmaya çalışacağım.
Milli Eğitim Sistemimizin bazı uygulamaları çok iyi niyetli olsa da işlevsel olamıyor maalesef. Örneğin, çoklu zekâ kuramının uygulanması konusunda öğretmenlerimize bildirim geldi. Ancak sorun şurada idi. Öğretmenlerimiz çoklu zekâ kuramını biliyor muydu? Cevap hayır. Kendi çabalarıyla okuyarak, kitaplardan vs ile bir şeyler yapmaya çalıştılar bazıları. Bazıları çoklu zekâ da ne imiş dedi? Bir formatör yetiştirildi mi? Hayır. Öğretmenlere gelip uygulamanın nasıl yapılacağı anlatıldı mı? Hayır.
Ancak hani öğretmenlerimizi savunmanın yanında, biraz da sert olacağını bilsem de eleştirilerim de olacak, pek aziz ve kıymetli öğretmenlerime.
Son dönemde bana yardım için danışmaya gelen öğrenci, öğrenci velileri ve öğretmenlerden sıklıkla duyduğum 2 şikâyet / çözüm / tedavi arayışı var. Bu iki problem hiperaktiflik ve dikkat eksikliğidir.
Anne-babalar, öğretmenler, herkes psikoloji de ihtisas yapmış durumda sanki. Herkes psikolog, herkes psikiyatr olmuş. Hangi bilgiyle, hangi uzmanlığınla bir tanılama yaparak çocuk hakkında hiperaktif ya da dikkat eksikliği var diyebiliyorsunuz sevgili anne-babalar ve öğretmenlerim. Her yerinde duramayan çocuğa hiperaktif diyemezsiniz, dememelisiniz.
Hiperaktivite ile başlayalım isterseniz. Öğretmenlerimizin, bu çocuk hiperaktif dedikleri çocukların nerdeyse yarısından fazlasının hiperaktiflik ile ilgisi yok. Siz değerli öğretmenlerimiz anne-babaya çocukla ilgili olarak hiperaktif diyerek, öğrenememesinin, eğitememenizin gerekçesini bulmuş oluyorsunuz.
Başa çıkamadığınız öğrenciyle ilgili olarak da, veliye, çocuğunuzu diğer sınıfa aldırın. Meral öğretmenin sınıfında okusun. O ilgilensin, ben sizin çocuğunuzla başa çıkamıyorum diyor benim sınıf öğretmenim ya da okul öncesi öğretmenim.
Ben bu söylemi psikoloji çerçevesinde ele alayım. Bakınız aslında öğretmen ne diyor. Ben senin çocuğunu eğitemedim, yetersizim, onunla başa çıkamıyorum ve Meral Öğretmen benden daha iyi bir öğretmen O'nun sınıfına verin çocuğunuzu demektir.
Hiperaktivite ile ilgili gelen vakalara baktığımızda bu çocukların büyük bir kısmı hiperaktif değil, Şımarık. Çocuk neden şımarık? Birçok faktör var. Ancak şımarık çocuklarda iki durum dikkatimizi çekmektedir. 1) bu çocukların genellikle anneanne ya da babaanne de kaldıkları ve ilk çocukluk dönemlerini buralarda geçirmeleri, 2) tek çocuklar. Bu iki durumda olan çocuklarda genellikle şımarık davranışları görmekteyiz.
Dikkat eksikliğine gelince yine yukarıdaki duruma benzer bir durum var. Öğretmen çocuğa öğretemeyince, dikkat eksikliği kavramını diline dolamış bir vaziyette atıp tutuyor. Son yıllarda neredeyse her başarısız çocukta dikkat eksikliği var nedense. Çocuk aslında ne biliyor musunuz? Tembel. Evet! bildiğiniz tembel. Çalışma disiplini yok çocukta, kazandırılmamış. Doğru ders çalışma alışkanlığını öğrenememiş, öğretilmemiş.
Öğretmenimiz bu durumda ne yapıyor? Çocuğun velisine çocuğunuz öğrenemiyor, çocuğunuzda dikkat eksikliği var damgasını yapıştırıyor. Gidin ve tedavi ettirin diyor. Elbette ki alanda uzman ve psikoloji ihtisası yaptığı için bu tanıyı koyabilir. Hakkı var.
Peki dikkat eksikliği var şüphesiyle bize gelen öğrencilerden edindiğimiz sonuçlar ne? Bakınız dikkat eksikliği var diye gelen çocukların birçoğunda da şu iki durum söz konusu.
- Alt yapı eksikliği, yani çocuğun temeli yok. Şu anki bulunduğu sınıfın seviyesinde değil bilgi olarak.
- Çocukta hafıza eksikliği var. Bakınız hafızada tutma öğrenme-öğretme sürecinde sıkıntılar var.
Tabii ki çocuktan kaynaklanan genetik ya da bireysel farklılıklar elbette var. Ancak biz genel çoğunluktan bahsediyoruz.
Son olarak sevgili öğretmenler, nasıl ki bundan yirmi yıl önce öğretmen denilince bile insanlar önlerini ilikliyorlardı. Sizlere saygı gösteriyorlardı. Ve şimdi bu saygınlık neredeyse yok. Ve siz bu saygınlığı, statüyü, değerli olmayı yeniden istiyorsunuz, işte o zaman sizlerde bazı şeyleri değiştirmelisiniz.
İdare gerekeni yapmalı, bakanlık gerekeni yapmalı, hükümet gerekeni yapmalı bunların hepsine varım. Sorunlarınız çözülmeli, buna da evet. Ancak sizler sorun olarak sadece maaş zammıyla gelirseniz, eğitim ve öğretim ile ilgili isteklerde bulunmazsanız bu durum da çözülmez.
Bir de hep idareden, bakanlıktan, hükümetten beklemek yerine, bazı şeyleri değiştirmek için siz ne / neler yapıyorsunuz?
Tüm saygıdeğer, emektar, cefakâr öğretmenlerime saygılar sunuyorum.
mehmetalperyolcu@gmail.com