Depreme Hatay’da yakalandıklarını ifade eden Hatice Yıldız Oral, deprem sonrası ailesiyle birlikte Konya’ya geldiklerini belirtti. Depremden sonra hastanede yatan babasını almak için hastaneye gittiklerinde insanların çaresizlikle araçlardan yardım istediğini belirten Oral, “Yol boyu çaresiz insanlarla karşılaştık, bizde çaresizdik. Almak istiyoruz ama yerimiz yok. Bu olay beni çok etkiledi.” ifadelerini kullandı.

Sizi tanıyabilir miyiz?

Hatice Yıldız Oral. Antakyalıyım. İlkokul öğretmeniyim.

Deprem anında Hatay’da mıydınız?

Okuyamadı ancak  ‘okumak’ hayatı oldu! Okuyamadı ancak ‘okumak’ hayatı oldu!

Evet, 5 katlı bir apartmanın üçüncü katında, 3 oğlum ve eşimle birlikte yaşıyorduk. Çocuklar okula gidiyor. Ben bir öğretmen olarak okula gidiyorum ve kayınbabam hastanede olduğu için onun yanına uğrayacağım diye depremden önceki gece hazırlık yapmıştım. Gece 3 buçuk gibi uyudum derken bir sarsıntıyla tekrar uyandım. Zaten o an çocuklar da geldi, birbirimize sarıldık. Sarsıntının geçmesini bekledik. Gardırobun üstünde eşyalar vardı, onlar yere düştü. Alçılar döküldü, bir taraftan gürültü vardı. Hiç bitmeyecek gibiydi. Bir umutsuzluk anına kapılmıştık ki durduktan sonra koşarak aşağı indik.

Dışarıda kimsenin gözü kimseyi görmüyordu. Araca bindik, tekrar bir sarsıntı başladı. Tabi bir taraftan da aklımız, hastanede yatan kayınbabamdaydı. Hastaneye giderken araçta yer var diye, tanımadığımız bebeği olan bir aileyi araca aldık. Arabada kapasite yok ama insanlar gördükleri araçlara saldırarak ‘bizi de alın’ diyorlardı. Hastaneye gittiğimiz yol boyu çaresiz insanlarla karşılaştık, bizde çaresizdik. Almak istiyoruz ama yerimiz yok. Bu olay beni çok etkiledi. Zaten 15 dakikalık yolu 2 saatte gidebildik. Hastaneye ulaştığımızda elektrik yok, hastanedekileri tahliye etmeye çalışmışlar; hasta insanlar dışarıda. İletişim kuramıyoruz, şebekeler yoktu. İki saatlik aramanın sonucunda kayınbabama ulaştık ancak giderken yollardaki insanların durumu da çok kötüydü.,

Daha sonra kalacak bir yer bulabildiniz mi?

Hastaneden çıkışta, kayınbabamların evi müstakil, sağlamdır düşüncesiyle oraya yola çıktık. Benzin istasyonuna yakıt almaya gittiğimizde, zaten uzun bir yakıt sırası vardı. Bir de benzin istasyonunun alev aldığı bilgisi geldi. İnsanlar bu sefer de sıradan çıkmak için birbirlerine çarparak ilerlemeye başladı. Trafik ilerlemiyor. Ya arabadan inip kaçacaksın ya da olası bir patlamayı bekleyeceksin. İçimden ‘depremden kaçtık bu sefer patlamada öleceğiz’ dedim ancak çok şükür alevler patlamaya dönüşmedi.

Kayınvalidemlerle annemlerin evi birbirine çok yakın. Annemleri görmeye gittim, abimlerle arabada oturduklarını ve duvarların yıkılmış olduğunu gördüm. Kayınvalidemlerin evi de yıkılmamış ancak kimse eve girme cesaretinde bulunamadı. Hep beraber kayınvalidemlerin bahçedeki müştemilatına gittik. Hızlıca soba kuruldu ve eşimin ailesi, benim ailem, kardeşlerimiz, 3 gün hepimiz bir arada kaldık. Tabi bu sürede sürekli sarsıntılar oldu. Kendimizi bıraktık, çocukları yaşlıları düşündük. Korku, endişe, kaygı hepsini aynı anda yaşadık.

Yiyecek konusunda sıkıntı yaşadınız mı?

Kayınvalidem müştemilata yaptığı ekmeklerden koymuş, ilk günler oradaki yiyeceklerle idare ettik. Sonraki günler, hiç tanımadığımız insanlar gelip bize ihtiyaçlarımızı sordu. Çevremden arayanlar oldu. Bu konuda bir sıkıntı yaşamadık.

Vefat eden yakınlarınız oldu mu?

Aileden olmadı fakat akrabalardan çok kaybımız var.

Konya’ya gelmeye nasıl karar verdiniz?

3 günü zor geçirdik. Deprem anında o kadar aile için bir sığınak yetiyor ancak bittikten sonra da ne yapacağınızı düşünmeniz gerekiyor. Zaten artçılar da devam ettiği için bölgeden ayrılmamız gerektiğini düşündük. Mersin ya da Antalya’ya gitmeyi düşünüyorduk. İstanbul’da çok sevdiğim bir hocamı aradığımda Konya’da akrabalarının olduğunu söyledi ve ‘Yanında kaç kişi varsa hepiniz bölgeden kurtulun ve Konya’ya gidin’ dedi. 6 araç yola çıktık.

Babam, Hatay aşığı bir insandır ve 22 yaşında köye muhtar olmuş ve köy için, Hatay için çok fazla çabalamış bir insandır. Okulum için Antakya’dan İskenderun’a gittiğimizde bile Antakya’yı özleyen bir insan. Depremden birkaç ay öncede bir kitabı yayımlandı, ‘22’sinde Muhtar, 82’sinde yazar’ diye ve depremden sonra da Antakya’nın şimdiki halini bir şiir olarak yazdı. O, bu durumdan çok etkilendi. Doktor, ağır travma geçirdiğini söyledi. Bu süreç babam için ayrı bir zor oldu.

Konya’da nasıl karşılandınız?

Zaten yolda sürekli, gittiğimiz evde bu kadar kişi ne yapacağımızı düşünmeye başlamıştım. Biz zaten insanlardan bir şey istemekten imtina ediyorduk ama sağ olsun insanlar biz istemeden bizim için birtakım çalışmalara başlamışlardı bile. Ev arayanlar, oturmayacakları evi bir yıl vermek isteyenler, arayıp soranlar, yiyecek içecek konusunda destek olanlar oldu. Bu şekilde yavaş yavaş bir evin içindeki 3-4 aile kendi düzenlerini kurmaya başladı.

Tekrar bölgeye gittiniz mi?

Evet belki eşyalarımızı alabiliriz diyerek eşim gitmişti ancak oğlumun çantasını evin girişinde, okula gitmek için hazır vaziyette görünce o da kötü olmuş. Annemin rahatsızlığından dolayı tayin istemek için bölgeye gitmek durumunda kaldık. Etkilenmemek için şehre hiç bakmak istemedim, sürekli yere baktım ama apartman önünde bir küçük çocuk ayakkabısı gördüm onda bile farklı senaryolar kurdum; kötü oldum. 

Depremle ilgili neler söylemek istersiniz?

Kurumların depremle ilgili daha ciddi tedbirler alması gerekiyor. Depreme daha hazırlıklı olmalı ve kimsenin aklında ‘acaba daha az vefat olur muydu’ sorusunun kalmaması gerekiyor. İnsanların da depremde daha bilinçli ve soğukkanlı olması gerekiyor. Bunun için gerekli eğitimlerin verilip en azından insanların hayatına mâl olan yanlışları yapmamaları gerekiyor.

Teşekkür ederiz.

HACER CEYLAN 

Editör: TE Bilişim