Her sağlıklı, sağlam kişi her an bir engelli olmaya aday olduğu gibi, Allah ömür verirse her genç de yaşlı olmaya adaydır. Ömrü olanın yaşlılıktan kaçması mümkün değildir. İşin garibi günümüzde; örfümüzde, âdetimizde, töremizde ve dinimizde olmayan bir şekilde yaşlılar itilmekte, hor görülmekte nice analar, babalar darülaceze, düşkünler yurtlarına evlatları tarafından bırakılmakta ve çokları bir daha aranıp sorulmamaktadırlar. Yaşlılara hürmet etmek, onlara değer vermek, onlara hizmet ederek dualarını almak veya belli mesellerde yaşlıların tecrübelerinden istifade etmek için, onlara danışmak ve istişare etmek nerede kaldı? Üzülerek ifade etmek isterim ki, bugün ülkemizin birçok yerinde dini celili İslam’a hizmet etmek için gayret gösteren birçok dernek, vakıf, cemaat, grup ve tarikat gruplarında kıyasıya bir gençler ve yaşlılar savaşı sürmektedir. İlim erbabı arasında da mektepli-alaylı kavgası, çekişmesi sürüp gitmektedir. Uzun yıllar ülkemizde mali, ekonomik, siyasi ve dini sahada çok başarılı hizmet edip yaşlananlar bir çırpıda kenara itiliyor, unutuluyor, gereken hürmet ve ihtimam kendilerine yapılmıyor, hep genç kalacaklarını düşünen bir kısım gençler tarafından bir nevi yaşlılar cezalandırılıyorlar…

Gençler, yarın kendilerinin de ihtiyarlık koltuğuna oturacaklarını hiç düşünmeden kendilerinin yetişmesine vesile olan yaşlı ağabeylerini ne yazık ki kaldırıp atabiliyorlar. Atmakla da kalmıyorlar, yaşlıları bir nevi bunak, bir şeyden anlamaz gibi görüyorlar. Tabii herkes böyledir demek istemiyorum, ama acı da olsa gerçek bu. Yaşlılara saygı hemen hemen yok gibi. Kaldırıp atıyorlar bir daha arayıp sormuyorlar bile… Lütfen Türkiye genelindeki düşkünler yurtlarını inceleyelim. Zamanın ünlü isimleri, doktorlar, sanatçılar, öğretmenler, âlimler, iş adamları, askerler, hâkimler, savcılar her meslekten eli öpülesi, yaşlı ana ve babalarla doludurlar. İçlerinde belli hizmetleri ifa edebilecek, tecrübelerinden, fikirlerinden istifade edilecek çok sayıda insanlar da var. Huzur ve bereket isteyenler büyüklerine, yaşlılarına sahip çıkmalı, onların dua ve gönüllerini kazanmak için gençler ellerinden gelen itina ve titizliği göstermelidirler. Güzel bir atasözümüzle bitirelim: “Ne ekersen onu biçersin.” Gençlerimiz yaşlılara nasıl davranırlarsa, gençlere de yaşlılıkları halinde o zamanın gençleri öyle davranılacağı kesindir. Meşhur bir kıssa var: Yaşlı babasını bir sepete koyup uçurumdan aşağı atmak isteyen oğluna, ihtiyar baba: “Oğlum beni at ama sepeti atma. Vakti gelince oğlun da seni sepetle atacak. Bari ikinci bir sepet parası vermeyesin” der.

Rabbim anamıza, babamıza, büyüklerimize, hocalarımıza ve yaşlılarımıza, Hz. Allah’ın (C.C.) ve Resulümüzün emrettiği şekilde hizmet etmeyi, hürmet göstermeyi hepimize nasip eylesin. Âmin. Cümleniz Mevla’ya emanet olunuz.