Türk Dil Kurum Sözlüğünde bu ifade; “Nankörce davranış, küfran, küfranlık” şeklinde tanımlanmış. İnsanlığın var oluşundan günümüze bu tür davranışlar olagelmiştir.

Menfaatleri boyunca hep güler yüzle, iyilikle mukabele etmiş, menfaatin bittiği yerde sırtını dönüp birlikte olduğu yılların kirli çamaşırlarını ortaya sermiş nice insanlar biliriz hepimiz.

Karı-Koca iken ‘güllüm-yağlım’ geçinip gidenlerin bile bu birliktelik bittikten sonra nasıl bir yol izlediklerini, nasıl bir ahlaki sapkınlık içine girdikleri hep gerçek birer vakıa olarak karşımıza çıkmış ve birlikte iken yaşadıkları iyiliklerin üzerine beton döküvermişlerdir.

“Gün gelir adı, yapmasaydın olur” sözü bunlar için söylenmiş çok güzel deyimlerdir. Zaman olur, onların iyilikleri için kapı kapı dolaşır adeta dilencilik edersin, kendi faydanı terk eder, onu faydalandırmak için çabalarsın, beslersin, büyütürsün, hayata tutundurursun, maddi ve manevi zarara uğrarsın, yemez yedirir, içmez içirir, giymez giydirirsin ve tam senin ona muhtaç bir hale geldiğin anda nankörlüğün alasını görürsün.

Seni huzurevine kapatmaya çalışılar mesela. Mesela iteler, kakalarlar seni... Seni bir odaya kapatır, birlikte yemek dahi yemek istemezler seninle. Önüne bir tepsi sürerler ve “al zıkkımlan” dercesine bir başına bırakıverirler...

Böylesi gerçek, yaşanmışlık içeren hikâyeleri hepimiz duyuyor, duymaktan öte görüyor, biliyoruz.

“İyilikten maraz doğar” sözü de bu nankörler için söylenmiştir. “Düşene bir tekme de sen vuracaksın” sözü de...

Ben yine de düşenlerin elinden tutup kaldırma tarafındayım. Ben yine de yapılan iyiliklerin asla ve asla “bir gün bu yaptıklarımın bana getirisi olabilir, bir gün ben de yaptıklarımın ecrini görebilirim” diye yapmıyorum. İyilik yapmaya, iyilikle iç içe yaşamaya iyilik ortamlarında bulunmaya, kötülüklerle savaşmaya, menfaat beklentisi olmadan dosdoğru bir çizgide yürümeye kurdum kendimi.

Başarabilirsem ne ala, başaramazsam da ne ala...