İnsanlığın neredeyse yok olduğu, sadece fayda, güç,  sahip olma, satın alma gibi güdülerle insanın küresel bir makinenin parçası haline geldiği bir anda bir musibet her şeyi değiştirdi. Hatta öyle bir hale gelmiştik ki insanlık özelliği taşıyan adına erdem dediğimiz davranışlarımız hayalî bir hal almıştı.  İnsanların bu erdemlere inancı kaybolmuş,  adeta rol yapar hale gelmiştik.

En uygar dediğimiz toplumları, milyonlarca insanın ölümü, göçü, denizlerde telef oluşu, aylan bebeklerin kıyıya vuruşu bile uyandıramamıştı. Gemisini yüzdüren kaptan, bana dokunmayan yılan bin yaşasın ruh haleti ile sömürü düzeni ile sahip oldukları refah kalelerinde mutlu yaşamlarının bozulmasını istemiyorlardı.

Başta biz olmak üzere diğer toplumlar da bu sözüm ona uygarlık ve modern yaşam denen konuma gelmek için var gücümüzle çalışıyorduk. Kendi kültürümüzü, benliğimizi kaybederek yaşam içinde yol alıyorduk. Umursamayarak. Umursayanlarımız da gerici oluyorlardı. İnsanı ve insanlığı hiçbir şekilde düşünmeden,  ölçü olarak almadan sadece sahip olma düşüncesi ile yaşıyorduk. Namuslu, ilkeli, insanlığın farkında bir birey olmaya çalışmak aptallık, işini yürütmek, çaktırmadan çalmak, gasp etmek, bunun için ekonomik, sosyal, aşiretsel, siyasi, sözüm ona sivil organizasyonlarla kurnazca işimizi yürütmek akıllılık,  gelişmişlik gibi algılanmaya çoktan başlanmıştı.

İnsanlık azınlıkta, insanlar çoğunlukta idi. Şimdi insanlar virüs karşısında azınlığa düştü ve azınlık psikolojisi ile dayanışma, empati, ötekileştirmeme, işbirliği, iletişim gibi özelliklerimiz ön plana çıktı.

Bir virüs geldi hayatımız değişti. Bütün dünyanın hayatı bir daha eskisi gibi olmamak üzere değişiyor.

Yaklaşık 7,8 milyar insan aynı anda ölümü düşünmeye başladı. Oysa ölmeyecek gibi bir dünyanın varlığına inanmıştık. Her gün seçim sonucu izler gibi, borsa verileri takip eder gibi dünyadaki vakıa sayısı, ölüm sayısı, günlük ve birikmiş olarak açıklanıyor. İnsanlar da bugün kaç oldu diyerek açıklama saatini bekliyoruz.

Ölenlerin sayısı ile ve yakınlarımıza geldikçe ölüm daha yakın bir komşu haline geliyor.
Bu ortamda biz de ölebiliriz ruhsal haliyle hırs seviyemiz oldukça düştü. İstesek de lüks anlamsız hale geldi. Sahip olduğumuz ve bekçisi haline geldiğimiz her şey anlamsızlık noktasına doğru yol alıyor.

İnsanlar çok güçlü ve sık tefekkür eder hale geldi. İyi ki sosyal medya var.  Sosyal medya bile daha kaliteli hale geldi. Yediğini, içtiğini, giydiğini, satın aldığını paylaşan insanlar daha çok düşünce, duygu, tefekkür, muhakeme, iletişim, dolu, insanlığı tarif eden paylaşımlar yoğunlaştı.

Eskiden fiziksel yakınlık çok önemli idi şimdi ruhsal, düşünsel yakınlık çok daha önemli hale geldi.

Apartmanın asansörüne asmışlar. ‘’Risk grubundaki komşularım, lütfen çekinmeyin, Allah rızası için bir ihyacınız olursa beni arayın.’’ Telefonunu da yazmış. Ne kadar duygulandım.

Su istemiştik. Suyu getiren arkadaş ağabey biz dışarıdayız, ihtiyacını olursa getirelim, diyor,  ne kadar güzel bir teklif.

İnsanların acelesi yok. Bir yere yetişmeye çalışmıyor. Tabir caiz ise insanları yarış atına çeviren vahşi kapitalizm ve onun güçlü temsilcileri atların kontrolünü kaybediyor.

Her gün işten gelip kedisini yatak odasında karantina altına alan doktor arkadaşım eşi ve iki çocuğu ile aynı evde görüşmüyor. Kavuşma için eşi ve çocukları ile  gün sayıyorlar. Yaşadığı ortamı bizlerle paylaşarak çok değerli, işin ciddiyetini hepimize yaşayarak anlatıyor.

Öğretmen eşim tıpkı mesai varmış gibi hatta gün boyu uzaktan eğitime katılıp öğrenci ve velilerini de eğitiminin aksamaması için gösterdiği gayreti de aynı şekilde duygulandığım bir davranış.  Sordum herkes senin gibi mi diye, evet yüzde yetmiş böyle dedi,sevindim. Öğrenci ve ailelerle kurduğu iki grupla tam kapasite eğitim öğretim devam ediyor. Ödevler veriliyor, geri dönülüyor sesli, görüntülü, fotoğraf paylaşarak eğitimi aksatmamaya çalışıyorlar.

Bu dönemin kahraman insanları sağlık personelidir. Yangının tam göbeğinde en güçlü temas seviyesinde çalışıyorlar. Tıp bilimine uygun tedbirleri alıyorlar ama risk çok güçlü.

Emniyet, askerlerimiz devlet görevlilerimiz her biri yaşamın en az kayıpla devamı için mücadele ediyor.

Bu arada salgın anında siyasette, eğitimde, bilimde her işte liyakat sahibi insanların değeri de ortaya çıktı. Asalak insan, çalışanları şimdilik elemek zorunda kaldılar. Bu davranış biçimi daha da önemli hale gelecek. Yapmayanlar bu krizin en çok zarar görenleri olacak.

Bir de diğer alanlarda da;

Acil eylem planları yapılmalı.  Mesela tarım ile ilgili. Üretimin aksamaması, toplumun bekası için çok önemli. Çiftçilerimiz ile  uzaktan eğitim ve iletişimi de kullanarak  , yerel örgütler; tarım kredi, ziraat odaları, tarım il ve ilçe müdürlükleri çok iyi organize olmalılar.

Bugünkü köşesinde Sözcü Gazetesi Yazarı Yılmaz Özdil, konuya dikkat çekmiş. Dünya Gazetesi yazarı Ali Ekber Yıldırım,’’ Fabrikayı kapatabilirsiniz ama ineğin memesini kapatamazsınız’’ diyor, köşesinde dikkate almak lazım.

Gıda ve tarım özellikle bu salgın anında ve sonrasında en stratejik ve güçlü olmamız gereken yanımız. Bu sadece bizim için değil bütün dünya insanı için gerekli.

Sağlıkçılar, güvenlik birimleri devlet cephede savaşırken arka planda da diğer sektörlerimiz de aynı ciddiyetle çalışmalı.

Bilim kurulları kurulmalı, acil ve sonrası eylem planları yapılmalı.

Evden çalışma, uzaktan eğitim ve iletişim ile her sektör acil önlem planı alınmalı.

Belki de bu sıra dışı toplumsal dayanışma, istişare toplumsal akılı güçlendirecek, hak, adalet ve refah masal olmaktan çıkacak.

Toplum ve devletler, ,işletmeler yeni tip girişimler organizasyonlar ile insanlığı merkeze koyacak bir pozisyon alacaklar, hiç olmazsa yakın zamanlar için.

Eğer bu salgından güçlü değerlerle çıkabilirsek, insanlık adına kazanımlarımız çok olacak.  Toplumlar inanmakta zorluk çektikleri erdemleri belki yeniden yaşayacaklar.

Her şeyden önemlisi; insan olduğumuzu hatırlayacağız. Kendimizi keşfetmekte olduğumuza dair çok güzel işaretler var. Sosyal medyada paylaşımlar daha kaliteli. Okumalar daha yoğun.

Ölüm gerçeği burnumuzun dibinde unutmadan yaşamı değerlendirmek bilincimiz ve irademizin elinde.