Bazı insanlar vardır ki, hayatlarını hak dava uğruna vakfetmişlerdir. Kendileri için değil, kardeşleri için isterler istediklerini. Bir davaları vardır ve bu dava uğruna gözlerini budaktan sakınmazlar. Bu dava uğruna yaşarlar. Bu dava uğruna hayatlarını şekillendirirler. Bu dava için ve bu dava ile hayatlarını nihayete erdirirler...

Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan gibi...

Çeçen lider Şamil Basayev gibi...

Trablus'un efsane lideri Ömer Muhtar gibi...

Azerbaycan halkının onuru Ebulfez Elçibey gibi...

Filistin'in umudu Şeyh Ahmet Yasin gibi...

Amerika gibi bir yerden dünyaya İslam'ı haykıran Malcom-x gibi...

Ve Balkan topraklarından bir güneş gibi parlayan, etrafını aydınlatan bir İslam neferi olan Aliya İzzet Begoviç gibi...

Evet, Bilge Kral Aliya İzzet Begoviç de İslam nurunun dalgalanması için var gücüyle çalışan bir liderdi. Onun halkı ve İslamiyet için yaptıkları asla unutulmayacaktır. 

Aliya İzzet Begoviç ki, İgman Dağı'nın eteklerinde lacivert bereli bir dev...

Faşizm ve komünizm yangınlarından sonra bir halk, modern batının ortasında bambaşka bir soykırıma maruz kalıyordu. Bir gece şehirler boşaltılmaya başladı. Bombalar yağıyordu. 

Silahsızdılar...

Üzerlerine yağan kurşunlar onları dünyanın en büyük dramlarından birinin cansız kahramanlarına dönüştürüyordu. Tarih 1992'yi gösteriyordu ve yer Bosna Hersek'ti. Sırplar, büyük bir soykırım uyguluyordu. 

Büyük acılar suskundur, dilsizdir. Onlar ancak insanların gözlerinden, buruk yüzlerinden, çocukların bez bebeklerinin hüznünden, annelerin ve ihtiyarların kırışmış alınlarından  ve umarsızca atılan onca kurşunun iz bıraktığı hüzünlü duvarlardan okunabilir. Tarih, zulümlerin en büyüklerinden birine daha şahittir. 

Böyle bir zaman diliminde cesaret, azamet ve iman timsali bir adam tüm tarihi, felsefi ve imani birikimiyle kendisinden sonra gelecek bütün zamanlara şahit olmak üzere ayağa kalkıyor ve feryat ediyordu.

Mazlum bir halk adına ayağa kalkan bu mavi bereli ihtiyar bilge, Aliya İzzet Begoviç'ten başkası değildir. 

“Ben şimdiye kadar daima Müslüman kaldım ve bundan sonra da Müslüman kalacağım. İslam için yaşıyorum ve hayatımın sonuna kadar da İslam için çalışacağım. Çünkü benim için İslam, yüce, iyi ve güzel olan her ne varsa, hepsinin diğer adıdır” diye, doğu-batı arasında feryat eden bu güzel adam 1925 yılında doğduğu topraklara, 2003 yılında veda ederek, çok sevdiği rabbine iltica etti.

'Bir alimin ölümü, tüm alemin ölümüdür' diyor Hz. Peygamber...

Onun başlattığı bu mücadele ile Balkanlarda bugün Müslümanlar halen var oldu. Onun başlattığı bu mücadele ile esaret dönemi sona erdi. Onun başlattığı bu mücadele ile Müslüman halk, dinini yaşayabilir oldu. Komünizm ve faşizmin uyguladığı zulüm, sayıları on binlerle belki de yüz binlerle ifade edilebilecek şehitlerin kanlarıyla sulanan Balkan topraklarında son buldu. Yerine umut yeşerdi. İyilikler yeşerdi. İnsanlığa iyiliği ve doğrulu emreden İslamiyet yeşerdi.

Dün, Bilge Kral Aliya İzzet Begoviç'in vefatının 13. yıldönümüydü. Bosna Hersek denilince akla gelebilecek yegane isim olan Aliya İzzet Begoviç'in verdiği mücadeleyi, ona duyulan hayranlığı, zulüm ile dolu olan savaş döneminin izlerini bugün halen yaşıyor ve yaşatıyor Bosna halkı. 

Ve şehrin en kalabalık ve en çok turist çeken yerlerinden birinde, Mostar Köprüsü'nün hemen yanı başındaki tarihi çarşının girişinde bir duvara yazdıkları, 'don't forget' yani 'sakın unutma' yazısı ile o günleri unutmadıkları gibi, unutturmuyorlar da...

Allah, yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'de 'İslam nurunu elbet tamamlayacaktır' diyerek zaten aydınlık günlerin müjdesini vermiyor muydu? Bu kutsal müjdeye abat olan bedenlere selam olsun...

Allah'ın rahmeti senin üzerine olsun, mekanın cennet olsun Bilge Kral...

“Kabile ve ulusun dar sınırlarından kurtulmak için kendinizi Müslüman olarak düşünmeye başlayın.”

Bilge Kral Aliya İzzet Begoviç...