7 Haziran seçimleri geçti. Ramazan ayının ilk günleri. Af ve mağfiret ayı olan Ramazanın ülkemize ve tüm İslam âlemine hayırlar getirmesi dileğimle.

Seçmenin yönlendirilmesi bazı bölgelerde tehdit edilmesi ve muhalefetin gözü dönmüşçesine “Tayyip bey düşmanlığı”,olmaz dediğimiz kişilerin birbirlerine geçiş genliği, hiç alakası olmayan insanların AKP i dahası “Tayyip beyi indirme kindarlığı” işin içinden çıkılmaz sonuçları önümüze koydu.

Seçimlerden önce; “Diktatörlükle yönetilen, demokrasi ve insan haklarının olmadığı” ülkemiz HDP nin barajı geçivermesi ile normale dönüyordu. Ne kediler trafolara girip elektrik kesintileri yaşandı nede oy pusulaları çalındı. Bu arada “Suriyelilere seçimlerden önce Tayyip oy kullandırtacaktı” ama onlarda kullanmadı. AKP nin oyları yüzde 9 düştü dahası tek başına iktidar olamadı. Artık “demokrasimiz kurtuldu.”Ne kadar” sevinsek” azdır.

İlk turda AKP kuramazsa,  Sayın Kılıçtaroğlu saraya çıkacak ve hükümeti kurma görevini Sayın Cumhurbaşkanından alacak. Alacakta nasıl olacak bu?

Saray için onca laf söyledi. Şimdi hangi yüzle çıkacak? “Ne hırsızlığını” koydu, ne “diktatörlüğünü”.Hatta sarayı kullanmayacaklarını dahası kullandırtmayacaklardı. Mustafa Kemal'in hatırasına uygun şekilde kullanılacağını ifade etti. Birde klozet muhabbeti vardı ki sormayın gitsin. Sanırım huzura çıktığında ilk bakacağı yer klozetler olacaktır. Belki de Sayın Cumhurbaşkanı, klozetlerin olduğu yerde kabul edecektir Kılıçtaroğlunu.

Bazı akıllı CHP liler sarayda değil de pastanede buluşma teklif etmişler.”Çay pasta muhabbeti falan yaparız diye mi?” Şunlarda ki layüselliğe bak. Hem yanıp tutuşacak görev almak için hem de ayağına çağıracak. Sorumsuzlukta başka örneği bulunmayan bu insanlar maalesef bizim ülkemizde. Bunlara Devlet teslim edilir mi?

Bunların en meşhuru birde Muharremimiz var. Hani Ramazanda rakıları devirip, kameralara yakalanıp, gazetelerde magazin haberlerine düşen, resmi çıkan. Tanıdınız değil mi Muharremi? İşte oda; “AKP ülkeyi hükümetsiz bırakmak istemiyorsa biz kuralım sizde bizi dışarıdan destekleyin” diyor. Ne söyleyelim bunlara,”OLDU CANIM! ALINDA KAÇANMI?”demekten başka. Hoş, bizim bir şey söylememize gerek yok halk 20 senedir söylüyor zaten. Bu kafayla siz değil 20 sene, 100 senede geçse bir yere gelemezsiniz.

Artık darbe vesayet dönemi bitti. Darbeyi halk yaptı bunlara, farkında değiller.

Halk nezdinde hükümetin; AKP-MHP koalisyonunun kurulması gerektiği yönünde kanaat var. Benimde gönlümden geçende o. Her ne kadar tavanda uyuşmazlık varsa da, tabanları birbirlerine yakın insanlar. Ancak, en zor kurulacak koalisyon seçeneği bana göre. Aynı tabana hitap eden partilerin anlaşması çok zordur. Aynı babanın çocuklarının miras bölüşmesi gibi bir şey. En olmadık yerde arıza çıkartırlar.

Geçmişe bir bakalım: Abdülhamit'i tahttan indirmeyi hedefleyen Siyonizm; Tankla topla yapamayacağını anlayınca içeriden yıkmaya karar verdi. Yeni nesil siyasetçiler üretildi. Önce Fransız hayranı jön Türkler sonra Alman hayranı İttihatçılar.

O güne kadar sorun olmayan çoklu etnik kimlikli yapı, Turancılıkla birlikte mesele olmaya başladı. Osmanlının idaresinde olan Balkanlar, Irak, Suriye Mısır gibi vilayetlere Turancılığı savunan, yeni adıylamilliyetçiliği ön planda tutan kişiler Osmanlı valisi olarak tayin edildi. Onların Türk ırkını üstün tutan tavırları, Osmanlıya bağlı insanları yaraladı. Zaten İngilizlerin desteğiyle Siyonizm belası, Osmanlı aleyhine “Türkçülük yapıyorlar, sizler ikinci sınıf vatandaşsınız, sizler eziliyor ve sömürülüyorsunuz” diye bölge halklarını kandırdılar ve isyana teşvik ettiler. Turancı valilerin zulümleri de artınca, isyanlar başladı,Abdülhamit'in indirilmesi Osmanlının da sonunu getirmişti. İşte o dönemin öncüleri olan Ziya Gökalp ve arkadaşları milliyetçiliğin dahası Turancılığın öncüsü olmuşlardır. İttihatçılara katılıp Diyarı-Bekir şubesini kurmuştur. İdadideki hocası Dr Yorgi efendiden aldığı felsefe derslerinin etkisinde kalan ziya Gökalp ailesinden aldığı din bilgisi ile çelişkiye düşmüştür. Daha sonra Meclisi Mebus an'a milletvekili seçilmiş Türkçülük ve Türklük üzerine çalışmaları olmuştur. Çıkardığı dergi ve gazetelerle Abdülhamit'in tahttan indirilmesinde rol oynamıştır.

1960 Turancılığın temsilcisi olan, Sayın Alparslan Türkeş'te 14 ler cuntasının(Albaylar cuntası) içinde yer almış Başbakan Sayın Adnan Menderes'in Askeri darbe ile indirilmesinde, etkin olmuştur. İslamı referans alan partilere uzaklığını her platformda, icraatları ile dile getirmiştir. CHP ye uzak fikirler serdetse de CHP' nin her başı sıkıştığında, MHP liderleri yanında olmuşlardır.

1991 seçimlerinde MÇP(Milliyetçi Çalışma Partisi) baraj endişesinden RP(Refah Partisi) ve IDP(Islahatçı Demokrasi Partisi) ile birlikte ittifak yaparak 18 milletvekili ile parlamentoya girmiş, kritik konularda, birlikte seçildikleri RP'ye karşı Süleyman Demirel-Erdal İnönü hükümetini dışarıdan desteklemiştir.

1995 seçimlerinde halk ona parlamento dışını göstermiştir.

1999 da RP kapatılmış yerine FP(fazilet partisi) seçimlere girmiştir. Bu seçimlerde Devlet Bahçelinin liderliğindeki MHP büyük başarı göstererek 129 milletvekili ile 4 ü parti çıkmış kendisine Başbakanlık yolunu açan FP( Fazilet Partisi) Genel Başkanı Sayın Recai Kutanın, teklifini reddederek Sayın Bülent Ecevit'le koalisyon kurmayı tercih etmiştir.

Seçmen bir kez daha cezalandırarak,2002 de tekrar parlamentonun dışında bırakmıştır.

Demem o ki MHP; Tabanının tüm tepkisine rağmen, RP ve AKP eksenindeki partilere rezerv koyarken, CHP- ve Demirel vari sağ partilerle işbirliği yaparak hep parlamento dışı kalmıştır. Yani partisinin siyaset dışı kalması uğruna AKP ve RP gibi partilerin önüne rezerv koymuştur.

En yakın gibi gözüken MHP-AKP koalisyonu, tabanının ve benimde çok istememe rağmen maalesef kurulması çok zor gözüküyor. MHP nin İslami referansları önde tutan partilere karşı sanki gizli bir karşı duruşu vardır. MHP ve CHP darbe ve vesayet rejiminin veya eski Türkiye'nin, bir diğer adıyla statükonun sigortasıdır. Sayın Devlet Bahçeli'nin partisinin içinde sivrilen İslam referanslı kimselere de tavrı çok serttir. Tıpkı Meral Akşener hanımefendide olduğu gibi.

Sayın Davutoğlu görevi Cumhur Başkanından aldıktan sonra ilk durağı MHP olacaktır. Ancak MHP nin üst yönetimi kapıları peşinen kapatmıştır. MHP; AKP'ye, MİT Yasasının iptalini,17-25 Aralık operasyonlarının sözde yolsuzluk dosyalarını, ülkemizin bir nebzede nefes almamızı sağlayan, terörün bitmesini sağlayacak, çözüm sürecinin bitirilmesini ve en önemlisi de AKP'nin Cumhurbaşkanı ile ilişiğini kesmesi, Cumhurbaşkanını siyaseten iğdiş edip sarayda Noter görevi üstlenmesini, dayatarak olmazları göstermeyi şimdiden deklare etmiştir. Bu şartlar altında MHP ile koalisyon kurmak hayaldir. Sayın Devlet Bahçelide, AKP ile kurmamak için bu yolu seçmiştir. Tabanına da “ben istedim gördünüz gibi, AKP erken seçim için yanaşmadı” diyecektir. Sonrasında da ülke hükümetsiz kalmasın diye CHP ile azınlık hükümetini kurabilmenin yolu açılmış olacaktır.

AKP, tuvalet siyasetinden başka bir şey üretemeyen CHP ile kuramayacağına göre önünde tek seçenek kalmıştır HDP. İlk bakışta ürkütücü gibi duran bu seçenek aslında HDP nin de Türkiyelileşmesinin önünü açacaktır. Kandilin ne söylediğinin önemi yoktur. Muhatap HDP dir. Onlarda bunun farkındadır. Kurulması teklif edilen koalisyon seçeneklerinde HDP yer almamaktadır. Yani yok sayılmaktadır. Bu tehlikeli gidiştir. HDP yi tekrar dağ eşkıyasının kucağına oturtmaktır. Bu durum inkâr ve asimilasyon politikalarının odak merkezi olan CHP ve MHP nin değirmenine su taşımaktır.

1995 seçimlerinde RP(Refah Partisi) birinci parti çıkmıştır. O zaman yer yerinden oynamış, sanki kıyamet kopuyor.”Nasıl olurda dincilere hükümet kurdurursunuz” diye. Nitekim hükümeti kurma görevi alanErbakan hoca süresi içinde kuramadığı için görevi iade etmiştir. Yani demokrasi tıkır tıkır işlemiştir. ANAP-DYP(anayol) hükümeti, patronlar kulübü olan TÜSİAD'ın da baskısı sonucu kurulmuş 6 ay dayanabilmiş ve verilen gensoruyla hükümet düşmüştür. Görev yeniden RP ye verilmiş herkes ANAP'la koalisyonun kurulması gerektiğini yazıp çizmişler hatta RP kadroları ve teşkilatları, ANAP'ın dışında kurulmaması gerektiği görüşü dillendirmiştir. DYP genel başkanı Tansu Çiller, Erbakan hocaya o kadar hakaret etmiştir ki hatta bir seferinde “hoca eroin kaçakçısı” diyecek kadar ileri gitmiştir. ANAP'la eller sıkılmış, koalisyon protokolü son safhasına gelmiş bir şekilde kurban bayramına gidilmiştir. Dönüşte, ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'ın kulağını kim çekmişse ortaklık bozulmuş yerine, herkesin imkânsız dediği RP-DYP(Refah yol) hükümeti kurulmuştur.

Hocaya Tansu hanımın ağır sözleri hatırlatıldığında ;

Erbakan'ın soruya yanıtı şu olur.

“Devletin ve milletin âli menfaatleri mevzubahis olduğunda bir miktar unutkanlık iyidir!”diyerek iradesine sahip çıkmıştır.

 

Çokta uyumlu bir koalisyon kurulmuş ve hayırlı hizmetler yapılmıştır. Tarihin en başarılı hükümeti olmuştur.

Bu anekdotu AKP i seçmen ve yöneticilerine şunun için hatırlatmakta yarar görüyorum. Devletin ve milletin âli menfaatleri söz konusu olunca biraz unutkan olmak gerekiyor.

Siz zaten Oslo ve çözüm süreciyle o adımı attınız,hem demokrasi yönünde ciddi adımlar atmış bulunuyorsunuz.Kürtçe TV,Kürtçe; Radyo,kaset,konferans,Açık hava konseri ve miting yapabilme,Kürtçe Kuranı Kerim meali,anadilde isteyene eğitim,mahkemelerde ana dilde savunma,fikir ve düşünce özgürlüğü,kılık kıyafet serbestliği gibi.Hiç kimsenin cesaret edipte ağzına alamadığı,ve bunlardan bir tanesini yapanın yıllarca hapis yattığı,vatan hainliği ile suçlandığı bu sorunların tümünü siz serbest bıraktınız..Güney Doğudaki insanlar yokluk ve sefalet içinde iken oraları yaşanabilir modern şehirler haline getirdiniz.Şu Van depreminde çok kısa sürede yaraları sarıp bölge insanına birinci sınıf vatandaş olmanın hazzını tattırdınız.Ret,inkar ve asimilasyon politikalarının karşısında dimdik durdunuz. Bütün bunları siz yaptınız.

HDP ve dağ kadrosu bunların yapılmasını önlemek için elinden geleni yaptı. HDP proje partidir. Onun görevi Kürt halkı falan değil, İngilizlerin bölgedeki çıkarlarını korumak için uzaktan kumandalı bir oluşumdur. Artık bunu herkes biliyor. Ama bunun böyle olduğunu; şantajla baskı ile tehditle yıldırılmış ve de kandırılmış bölge halkına anlatma ve gösterme zamanıdır. Madem siz bu bölgenin ve Türkiye'nin partisisiniz haydi buyurun göreve denmelidir. Ağızlarındaki ret, inkâr ve asimilasyon argümanı ellerinden alınmalıdır.

Sizin karşınızdaki CHP, MHP ve diğerlerinden oluşan muhalefet bloğu Tayyip beyi seçim meydanlarında mağlup edememenin hırsı ve hırçınlığı ile onu iktidardan indiremeyince HDP i barajı aştırdılar. Sonrasında da tabanlarına şirin gözükmek için HDP i sözde koalisyon dışında tutacak formül üretmenin derdine düşmüş gibi yapmaktadırlar. Siz hükümeti kuramadığınız gün bütün bu rezervleri kaldırıp içeriden veya dışarıdan destekli CHP-MHP-HDP koalisyonu kurulacaktır.

Siz, bu oyuna gelmeyerek HDP' in Müslüman Kürt karşıtlığı yüzünü kendi potanız içinde eriterek halka gösterebilirsiniz. En azından kendi içinde şirketleşmiş HDP' in, son dönemdeki kazanımları kaybetmek istemeyen grubu size destek verecektir.

Ret, inkâr ve asimilasyon politikalarına inancınız gereği de karşı olan tek partisiniz.

 Ben; Sayın Devlet Bahçelinin son anda heybesindeki acil durumlar için sakladığı devlet adamlığının altına gizlediği bir planının olduğu kanaatini taşıyorum. Şartlar ne olursa olsun CHP ve MHP'n, TÜSİAD'ın verdiği direktifler doğrultusunda, hareket edeceği kanaati taşıyorum.

CHP ve MHP siyasi kök itibari ile ittihatçılardan gelmektedir. Onun için MHP nin üst kadrosunun bu seferde İslami referansı ağır basan bir gelenekten gelen AKP ye rezerv koyarak siyasi intihar edeceğini düşünüyorum.

ONUN İÇİN AKP ŞÖYLE YÂDA BÖYLE MUTLAKA HÜKÜMETİ KURMALIDIR. BUNLARA DEĞİL BİR DÖNEM BİR GÜN BİLE DEVLETİ EMANET ETMEMELİDİR. ŞİMDİ AKLISELİMLE HAREKET ETME ZAMANIDIR.

UMARIM BEN YANILIYORUMDUR. DEVLETİN VE MİLLETİN ALİ MENFAATLERİ İÇİN BEN HAKSIZ OLAYIM.