Yem hayvancılıkta en önemli girdidir. Hayvancılık işletmesi ihtiyaç duyduğu yemin ne kadarını kendisi işletme içerisinde temin edebilirse kazancı o kadar yüksek olur. O nedenle hayvancılık işletmeleri kendi ihtiyaç duyduğu yemin tamamını veya hiç olmazsa bir kısmını kendileri karşılamalıdırlar. Sayın Esat Çağla’nın kaleme aldığı yazıda; SS Konya Bölgesi Hayvancılık Kooperatifler Birliği Başkanı Ali Gedikkaya’nın basın toplantısında “Kaba yem sorununun çözülmesini ve Kaba yem sorunun çözülmeden süt soruna neşter vurulamayacağını” ifade ettiğini belirtmiştir.  Bu doğru bir teşhis ancak maalesef çok eski ve hala problem olmaya devam eden, halledilemeyen bir meseledir. 1954 yılında Tarım Bakanlığı bütçesi görüşülürken Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden Tarım Bakanı Nedim Ökmen “Türkiye’nin Et Meselesi Ot Meselesidir” demiştir.

Peki Türkiye’nin Et Meselesi Sayın Bakanın bu güzel tespitinden 68 yıl geçmiş olmasına rağmen halledildi mi? Süt meselesi ve yem meselesi halledildi mi?. Maalesef cevabım, Hayır.

Yem, hayvancılık işletmelerinin giderlerinin en az %65-70’ini oluşturduğundan et ve süt maliyetinde maliyeti oluşturan en büyük girdidir. Meralar önemli kaba yem kaynağı olup diğer yem kaynaklarına göre dünyanın her yerinde en ucuz ve diğer kaynaklardan elde edilen yemlere göre en az 2,2 oranında daha ucuzdur. Çünkü biçme, kurutma, taşıma depolama ve yem dağıtma işlemleri yoktur. Otlayan hayvan meradaki farklı bitkilerden doğrudan faydalanmaktadır.

Türkiye’de 14,6 milyon hektar Çayır ve Meramız vardır. Konya’da 812.414 hektar mera bulunmakta olup ülkemizin mera varlığının %5,6’sı Konya ilindedir (2020).

İklimin uygun olduğu ülkelerde ve bölgelerde bitki büyümesinin görüldüğü belirli dönemlerde hayvanlar meradan yem ihtiyaçlarının büyük bir kısmını karşılayabilmektedir.  Türkiye’de meralar ıslah edilsin. Mera ıslahı konusunda çaba sarfedenlerden, gayret gösterenlerden ve birçok mera ıslah projelerinde Tarım Bakanlığı adına görev almış, Konya, Karaman, Aksaray ve Afyon illerinin Mera Islah Projeleri Koordinatörlüğünü 10 yıldan fazla süreyle yapmış biri olarak en çok ben isterim. Türkiye’nin birçok ilinin meralarını 1974 yılından bu yana bilen birisi olarak o yıllardaki meraları bende çok aramaktayım. Eskilerin “buralarda diz boyu ot olurdu” sözleri, bu meraların bugüne kadar mera amenajman tekniğine uygun faydalanılmaması ve aşırı ve zamansız kullanılması nedeniyle ot bitmez hale geldiğini görerek üzülmekteyiz.

“Bağcının Gözü Omca da olur” sözü gereği her gittiğim yerde meralara bakar, meralarla ilgili durumu çoğu zaman görüşebilirsem bir yetkili ile paylaşırım veya o ilin Tarım Orman İl Müdürü ve Valisine mera ile ilgili hususları dile getirir ve çözüm yollarını ilgilerle paylaşırım.

Et ve süt üretimini artırmak için yeni işletmeler kurmayı teşvik etmenin yanında bu işletmelerdeki hayvanın içeceği su ve yiyeceği yemin yetiştirileceği tarlayı sulamak için ihtiyaç duyulan sulama suyu mutlaka temin edilmelidir. Yem ihtiyacının karşılanabilmesi için sulanan alanları artırmalı ve sulanan alanlarda çok yıllık yem bitkileri ekimi yanında tek yıllık yem bitkilerini ara ürün, ikinci ürün olarak yetiştirmeliyiz. Böylece hayvan beslemede kullanılacak kaba yem miktarı artırılmalı, hem kaba yem temini hem de yem bitkilerinin toprağa sağladığı faydalardan yararlanılmalıdır. Kaba yem sadece tarla kültürü içerisinde veya çayır ve mera alanlarından elde edilen yemler değildir. Meralarımız 4342 sayılı mera kanunu hükümlerine uygun kullanılmadığından giderek verim gücü düşmektedir. Orta Anadolu Bölgesinde çok yerinde ahır hayvancılığında özellikle büyükbaş hayvanların meradan faydalanma oranı çok düşüktür. O nedenle ahır hayvancılığında ihtiyaç duyulan yemler tarla kültürü içerisinde yetiştirilen yem bitkilerinden, ticari(fabrika) ve benzeri yemlerinden karşılanmaktadır.  Fabrika yemleri diye isimlendirilen karma yemler de hayvan beslemede önemli bir yer tutmaktadır. Karma yem hammaddelerinin temini için serin iklim ve sıcak iklim tahıllarının, bakliyat, yağlı tohumlar ve şeker pancarı veya yem pancarı üretimimizi artırmanız gerekmektedir.

Türkiye’de süt/yem paritesi için belirlenen ideal oran 1.3’tür. Yani çiftçi sattığı 1 litre çiğ süt ile 1,3 kilo yem alabilmeli. Dünyada genel kabul gören süt / yem paritesinin 1,5 olduğu ülkemizde süt / yem paritesinin 1,5 değil 1,3’ünde altında kalmaktadır. Süt/ Yem paritesi 1.0’in altına düşerse işletmelerin çok zarar etmesi nedeniyle süt verimine uygun olan dişi hayvanlar kesime gönderilerek sektörde önemli gerilemeler yaşanabilir.

Ülke olarak yemde kullanılan hammaddelerden ürettiğimiz girdiler yanında mısırın bir kısmını ve soyanın çoğunluğunu yurt dışından almaktayız. Bu nedenle dışa bağımlı olduğumuz girdilerden dolayı bunların fiyatındaki değişkenlik kısa sürede yem fiyatlarına yansıtılmakta iken yemi yediren üreticinin et ve süt fiyatı o kadar çabuk yükseltilmemektedir. Bu durum üreticileri önemli oranda zorlamaktadır.

Çiftçi sattığı sütle veya et ile yem alamıyorsa hayvancılığı sürdüremez. Süt ve et olmayınca bunca yatırımla kurulan, binlerce işçiyi istihdam eden fabrikalar süt ve kesecek hayvan bulamayınca kapanır veya küçülürler. İşin en acı tarafı da dışarıdan süt ve et ürünleri almak zorunda kalırız. Böyle bir olumsuzluğun yaşanması halinde sadece çiftçi değil, onları işleyen sanayici ve bu ürünleri tüketen bizler de etkileniriz. Yem üreten sanayiciyi dışa bağımlılıktan kurtaracak olan ürünlerin ekimi özel teşvik edilerek hem bu bitkilerin hem de yem bitkileri üretimini artıracak önlemler alınmalıdır. Yem bitkilerinin yetiştirilmesini sağlayacak destekler devam ettirilmeli, ekilecek alanların sulanması ve hayvancılık için ihtiyaç duyulan su Konya Kapalı Havzasına dış havzalardan getirilmelidir.

Organize hayvancılık bölgelerini ve hayvancılığı teşvik eden bir devletin bu işletmelerin ayakta kalabilmesi için de tedbirler alması gerekmektedir. 1 milyon tonun üzerinde süt üretimi yapan Konya’mızda işletmeler ayakta kalabilmelidir. Hayvan besleyen, süt toplayan, süt işleyen ve satışını yapan kurumlar ayakta kalmalıdır. Et ve Süt üreticisi kazanç elde etmez ise üretimin azalması yanında hayvanlar kesime gidecek ve ilerde ülke olarak hayvan, et ve süt ürünleri ithal etmek zorunda kalınacaktır. Hayvancılıkta Türkiye’ye özgü bir sosyal yapı mevcuttur. Hayvancılık büyük çoğunlukla köylerde ve küçük işletme şeklinde yapılmaktadır. Bu yapının aile iş gücü kullanım getirisi olduğu gibi köylerimizde istihdama katkı sağlamaktadır.  Hayvancılık köyden kente göçün önlenmesinde ciddi ve olumlu bir rol oynamaktadır. Devletimiz bu üretim yapısının bozulmaması yönünde tedbirler almakta gecikmemelidir.

Çayır ve meralar ıslah edilmelidir. Islahı yapılan meralar ebedi iyi özelliklerini muhafaza edemezler. Bu nedenle bu alanlardan tekniğine uygun faydalanılmalı, mera sağlığını sürdürmeli ve verimliliklerini korumalıdır. Bölgemizde hayvanların meradan doğru faydalanmaları için her yıl Konya Tarım Orman İl Müdürlüğünce bazı kararlar alınmakta ve ilgililere duyurulmaktadır. Meralardan faydalanma süresi İl Müdürlüğünce “İl Otlatma Takvimine” bağlanmış olup bu takvime uyulmalıdır. Aksi takdirde her geçen gün meralar daha kötü hale geleceği bilinmelidir.

İl Otlatma Takvimine uyularak meralar iyileştirilmeli, verim ve ot kalitesi artırılmalıdır. Tarım alanlarında ana ve ara ürün olarak yem bitkileri yetiştirilerek toprağa sağlayacağı faydalardan yararlanılmalı ve toprağın yüzeyinin bitki ile kaplı olması ile oluşacak toz fırtınaları engellenmelidir. Toprağı yağışa ve rüzgâra karşı koruyan üzerindeki bitki örtüsüdür. Bitkide diğer canlılar gibi belirli yaşama dönemi olan, uygun şartlarda büyüyüp gelişen bir canlıdır. Bitkilerin kış öncesi kış ve kıştan sonraki büyümeleri için ihtiyaç duydukları yedek besin maddesi depolayabilmeleri içim sonbahar kritik periyodunda ve ilkbaharda uyanma yani çok yıllıkların büyümeye, tek yıllıkların çimlenip tutunmaya başladığı erken dönemde ilkbahar kritik periyodunda meraya havan sokulmamalıdır. Bu dönemler bitkilerin otlatılması açısından son derece tehlikelidir. İşte bu dönemlerde meraya çıkan koyun, keçi ve diğer hayvanlar meraya büyük zarar verdiklerinden meraya sokulmamalıdır.        

 “Görülen köy kılavuz istemez” sözünde olduğu gibi tehlike bellidir. Tarım ve Orman İl Müdürlüğünce her yıl belirlenen “İl Otlatma Takvimi” İlin yöneticileri tarafından mutlaka uygulamalıdır.

Mera ıslahı kısaca meranın iyileştirilmesi demek, iyileştirilmiş bir mera; mera amenajman tekniğine uygun faydalanılmaz ise hemen daha kötü hale gelebilir, bu husus unutulmamalıdır.   

            O halde herkes sorumluluğunu yerine getirmeli, meradan faydalanan çiftçilerimiz tarımı doğru ve bilinçli yapmaya gayret etmelidirler. Tarlalarında ana ve ara ürün yem bitkisi yetiştirmeli ve yetkililerin uyarılarına uymalıdırlar. İdarecilerimiz mutlaka mera kanununda yer alan mera amenajmanının dört temel esasından biri olan otlatma mevsimi uygulamasını ve diğer tedbirleri yerine getirmelidirler.

Bakanlık bünyesinde çayır ve mera birimleri güçlendirilmeli, idari görevliler sorumluluklarını yerine getirmeli ve meradan faydalanan insanlar bu alanları korumalı ve doğru kullanmalıdır. Bütün bu tedbirler alındığı takdirde meralardaki bitkiler kendini yenileme fırsatı bulacak ve yapılan ıslah çalışmaları ile meranın ot verimi ve ot kalitesi artacaktır.

Etsiz ve sütsüz kalmamak dileklerimle hoşça kalınız.

10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününü ve Zirai Öğretimin 176. yılını tebrik eder hayırlara vesile olmasını dilerim.