Zira Dr. Sema Küçükalioğlu Özkılıç’ın yaptığı araştırma, depremin merkezine ilişkin önemli veriler sunarken, İstanbul’un 250 senede bir mutlaka yıkıcı şekilde sarsıldığı tezini çürütüyor. ‘1894 Depremi ve İstanbul’ adlı kitabı kaleme alan Özkılıç, 131 yıl önce meydana gelen Marmara denizindeki sarsıntıların ve sonrasında yaşananların ne olduğunu anlattı.
Dr. Sema Küçükalioğlu Özkılıç şöyle devam etti:
“Deprem tahmini olarak saat 12.19’da ardı ardına gelen üç sarsıntıyla vuku bulur. İlki 4-5 saniye süren hafif bir sarsıntı; arkasından gelen ikinci sarsıntı daha şiddetli yaklaşık 8-9 saniye ve nihayet üçüncü sarsıntıyla birlikte toplamda 17-18 saniye kadar süren bir depremden bahsediyoruz. Depremin ardından çeşitli vilayetlerden ve kazalardan depreme dair haberlerin yer aldığı telgraflar gönderilir. Böylelikle depremin büyüklüğü giderek netleşmeye başlar; akabinde de depremzede olanlarla ilgili birtakım faaliyetler yürütülür. Birçok adım atılır; fakat bu noktada deprem sonrasında depremzedelere yardım amacıyla kurulan ve İane-i Musabin Komisyonu olarak anılan yardım sandığından bahsetmek yerinde olacaktır. Zira bu komisyon asli amacını yerine getirirken depremin bilançosunu da ortaya koymuştur. Bir yanda ölü ve yaralı sayısının tespiti diğer yanda da depremde hasar gören hanelerin rakamsal verisi ile hasar derecesi konusunda çok önemli veriler sunar.”
Dr. Sema Küçükalioğlu Özkılıç şöyle devam etti:
“Deprem tahmini olarak saat 12.19’da ardı ardına gelen üç sarsıntıyla vuku bulur. İlki 4-5 saniye süren hafif bir sarsıntı; arkasından gelen ikinci sarsıntı daha şiddetli yaklaşık 8-9 saniye ve nihayet üçüncü sarsıntıyla birlikte toplamda 17-18 saniye kadar süren bir depremden bahsediyoruz. Depremin ardından çeşitli vilayetlerden ve kazalardan depreme dair haberlerin yer aldığı telgraflar gönderilir. Böylelikle depremin büyüklüğü giderek netleşmeye başlar; akabinde de depremzede olanlarla ilgili birtakım faaliyetler yürütülür. Birçok adım atılır; fakat bu noktada deprem sonrasında depremzedelere yardım amacıyla kurulan ve İane-i Musabin Komisyonu olarak anılan yardım sandığından bahsetmek yerinde olacaktır. Zira bu komisyon asli amacını yerine getirirken depremin bilançosunu da ortaya koymuştur. Bir yanda ölü ve yaralı sayısının tespiti diğer yanda da depremde hasar gören hanelerin rakamsal verisi ile hasar derecesi konusunda çok önemli veriler sunar.”
Paniğin sonlandırılması için çalışmalar yapıldı
Deprem sonrası birtakım çalışmaların yapıldığını ancak bunların halkı teskin etmeye yönelik olduğunu belirten Dr. Sema Küçükalioğlu Özkılıç, Sultan II. Abdülhamid’in bu çalışmalardan tatmin olmadığını söyledi:
“Depremin ilk günlerinde bilimsel olmayan, daha çok halkı teskin etmeye yönelik, halkın evlerine girmesi, sosyal hayatın normalleştirilmesi ve panik halinin sonlandırılması gibi birtakım gayelerle ve düşüncelerle çalışmalar yapıldığını görüyoruz. Fakat padişah II. Abdülhamid hazırlanan rapor ve yürütülen çalışmalardan tatmin olmuyor.”
Sultan II. Abdülhamid bilimsel rapor hazırlattırıyor
Küçükalioğlu Özkılıç, Sultan II. Abdülhamid’in depremin meydana geliş nedenini ve etrafta spekülatif olarak dolaşan söylentilerin bilimsel bir zemine dayanıp dayanmadığını öğrenmek istediğini belirtiyor. Bu yüzden Atina Rasathanesi Müdürü Eginitis’i İstanbul’a davet ettiğini söylüyor.
“Eginitis, Yunanistan’daki depremleri araştırması nedeniyle bölgedeki depremlerin sistematiğini iyi bilen birisi. Bu nedenle tercih edilmiş olmalı. İstanbul’a gelen Eginitis, 1894 Depremi hakkında resmî olarak bilimsel bir rapor hazırlamakla görevlendirilir. Bunun üzerine depremin etkili olduğu sahada araştırmalar yapan Eginitis, bu çerçevede raporunu hazırlar; ardından da 15 Ağustos 1894’te padişaha takdim eder. Raporunu 20 Ağustos’ta Paris’te düzenlenen uluslararası bir kongrede de sunar. Sonrasında birtakım bilimsel çalışmalar yapılmasına rağmen bunlar genel olarak Eginitis’in verilerine dayanır; zaman zaman da ona atıfta bulunularak oluşturulur.
‘Veriler 1894 depreminin Adaların güneydoğusunda olduğunu gösteriyor’
Raporda geçen İzmit Körfezi ifadesinin yanılsamaya neden olduğunu açıklayan Dr. Sema Küçükalioğlu Özkılıç, 1894 Depreminin merkezine ilişkin önemli bilgiler paylaştı: “Eginitis, raporunda belli bir merkez üssünden bahsetmez. Hatta şöyle söyler: ‘Bu depremin merkezi belli bir nokta olmayıp, bu merkezi İzmit Körfezi ekseni içinde aramak gerekir.’ Çünkü Eginitis, depremin etki alanlarını bölgelere ayırarak bunun üzerinden bir eksen tayin etmiştir. Büyük eksen ve küçük eksen olarak tanımlar. Büyük eksen genellikle İzmit Körfezi çevresinde dolaşırken, küçük eksen daha batıya yani bugünkü Adalar tarafına doğrudur. Şimdi burada İzmit Körfezi ifadesi yanılsamaya da neden oluyor. Böyle bir raporda doğrudan geçmese de merkez üssüne ilişkin bu ifadelerin kullanılmış olması, bu noktada çok fazla detaylı araştırma yapmayan yahut bu bilimsel rapordaki her ifadeyi analiz etmeden değerlendiren araştırmacıları depremin merkez üssünün İzmit Körfezi tezine yöneltebiliyor. Oysa Eginitis’in raporu dikkatli incelenirse yapılan tespitlerde bu noktanın İzmit Körfezi’nin doğu ucu gibi ileri noktada değil, yani 1999 depreminin olduğu noktada değil, Adalar’ın güneydoğusunda bulunan bir noktada olmuş olmasına işaret etmektedir. Eginitis raporunda merkezin depremin etkilediği birinci bölgede ve küçük eksen olarak tanımladığı Esenköy-Maltepe arasındaki 39 km.lik alanda olabileceğine dikkat çeker. Buradaki temel gerekçelerimizden bir tanesi tabii olarak Eginitis’in raporundaki ifadeler. Ancak tek parametrenin bu olmadığını da söylemeliyiz; buna göre deprem öncesi belirtiler ve deprem sırasında ortaya konan bazı verileri de değerlendirmek gerekiyor. Dolayısıyla depremin yönü, hareketi burada önemli belirleyici hususlardan biri. Çünkü Eginitis, bu depremin kuzeybatı-güneydoğu yönünde ilerleyen dikey bir hareketle gerçekleştiğini ifade ediyor. Açıkçası ben bu hususun 1894 Depremin merkezinin tespiti konusunda anlamlı olabileceğini düşünüyorum. Tabii depremin merkezinin İzmit Körfezi’nin içi yerine daha batıda olabileceğini düşünmeme neden olan başka parametreler de var. Ancak ben yine de bu konuda son kararın ortaya çıkardığımız bu tarihi verileri değerlendirecek olan deprembilimcilere ait olduğu kanaatindeyim.”
1894’te en büyük hasar İstanbul ve Adalar’da oldu
İzmit’ten ziyade büyük hasarın İstanbul’da olduğunun altını çizen Küçükalioğlu Özkılıç, özellikle tarihî yarımadanın ve Adalar’ın geniş çapta olumsuz etkilendiğini belirtiyor.
"1894 depremi 250 yıl periyodunu ortadan kaldırıyor"
Dr. Sema Küçükalioğlu Özkılıç 1894 depreminin merkezinin tespitinin mühim bir konu olduğunun altını çiziyor. Zira bazı deprem uzmanları bu depremin merkezinin İzmit, hatta daha doğusunda olduğunu ve buradan hareketle de İstanbul’un 250 yılda bir mutlaka sarsıldığını savunuyor.
Küçükalioğlu Özkılıç, 1894 Depreminin merkezinin neresi olduğunun neden önemli olduğu ve 250 yıllık periyodun ne anlama geldiği sorusuna net cevap veriyor:
“Marmara Denizi’nde 6,2’lik depremin nerede olduğu neden önemliyse, 1894 Depreminin de nerede olduğu onun için önemli aslında. Çünkü bugün yapılan bütün tespitlerde belli noktalar üzerine yoğunlaşıyoruz; olası depremleri tespit etmek için. Dolayısıyla 1894 Depreminin yerini tespit etmek bundan sonra vuku bulacak bir depremin yerini belirlemek açısından son derece mühim. Diğer yandan depremler genel olarak belli periyodlarla vuku bulurlar ve bu periyodlar fay sisteminin yapısına göre şekillenir; yani her fay farklı özellikleri haizdir ve farklı periyodlarla vuku bulur. Marmara Denizi depremleri için ise 250 yıllık bir periyoda sahip olduğu görüşü genel olarak hâkimdir. Ancak ben bu görüşe pek katılamayacağımı ifade etmeliyim. Çünkü 1766 depremi ile 1894 depremi arasında 128 yıllık bir süre var. Bu süreç zaten 250 yıllık periyod görüşünü ortadan kaldırıyor.”