Geçen yazımızda emanet ve liyakatin birbirinin mütemmim cüzü olduğundan bahsetmiştik. Aslında emaneti ehline yani layık olana teslim etmek adalet etmektir. Aksi ise zulümdür ki kimse hayır göremez... Bu münasebetle adalet-emanet ve liyakatin üçlü saç ayağı olduğunun da altını önemle çizelim. Bu yazımızda ise liyakati bozan/ifsat eden zihniyeti irdelemeye gayret edeceğiz.

Ulu çınar Osmanlının da yıkılmasına sebep olan liyakatin bozulmasına yol açan halk arasında torpil diye nitelenen kayırmacılığın esaslı faktörlere baktığımızda:

1.Nepotizm:Kan bağına bağlı kayırma

2.Hemşehricilik, Bölgecilik

3.Mensubiyet (Belirli bir mesleğe, dine aidiyet)

4.İdeolojik yakınlık

ve bunların dışında "teminde kolaylık"

olarak ana hatlarını belirleyebiliriz.

En önemli ve öncelikli buhranlarımızdan olan işsizlik meselesinde toplumun ileri gelenlerinden çocuğumuzu işe koymak için torpil /kayırmacılık yapmasını bekliyoruz. Halbuki, liyakatin iki unsurunun inşa edilmesini beklediğimiz ve işbirliği yaptığımız takdirde bu sorun adil bir çözüme kavuşacaktır. Bu nedir? Önceki yazımızda formüle ettiğimiz gibi kabiliyet (Bilgi + beceri) ve Karakter (Ahlak).... Bu nasıl olur? Eğitimle... Bunun için Eğitim/Maarif , Talim ve Terbiye konusunda ısrarcı ve takipçi olmamız gerekmez mi? Realitede ise hepsini geçiyoruz, okul sonrası erişkin evladımız için işe yerleştirilmesini talep ederek adeta yanlışta işbirliği yapıyoruz gücümüz yetmezse de adaletsizlikten yakınıyoruz. Süreçte pek bir dahlimiz yok ancak sonuçta devreye giriyoruz. Benzetmek kabilse, tarlada -etkin, süreci belirleyici- izimiz yok ancak hasat da ortaya çıkıyoruz.

İşin temelinde eğitimle birlikte marifeti edinecek ve topluma katma değer sağlayacak insanlar yetiştirmek gerekir. Hali hazırdaki okul mezuniyetleri neticesi topluma münevver, girişimci, değer katan, öncü olan değil çoğunlukla kendini tanımayan, iş bilmeyen/beğenmeyen, işsizler ordusuna bir fert daha kazandırıyoruz. Ne yazık ki, mevcut okul seviyesi arttıkça iş bulma şansı azaldığı istatistiklerden çıkan sonuç. Okul, dinlenme /oyalanma istasyonu değil, hayata hazırlanma mekanı olmalı ve bu konuda halk ısrarcı olmalı aksi halde kısır döngüye girilir.

Geçmiş zamanların birinde Eğitim Fakültesinin yeni eğitim yılı açılışına zamanın Milli Eğitim Bakanı da katılmış. Fakülte Dekanı konuşmasında liseden gelen gençlerin kalitesizliğinden/yetersizliğinden dem vurarak çok sıkıntı çektiklerini söylemiş. Konuşma sırası Bakana gelmiş ve taşı gediğine yerleştirmiş: "Hocam, haklısınız, ancak lisedeki gençleri de sizin mezun ettiğiniz hocalar yetiştiriyor" demiş. İşte kısır döngü budur.

Belki radikal bir öneri olabilir ancak şahsi kanaatim: Önce sistem ve sonuç odaklı yaklaşım ile düzenlemeler yapılmalı ve kalitesiz yani piyasanın ihtiyaçlarına uygun olmayan çıktı vermenin önüne geçilmeli; okullar bu yolla kabilse ıslah edilmeye çalışılmalı ...En nihayetinde belirli kriterleri karşılamayan ve sahada karşılığı olmayan okullar kapatılmalı . Bazen işlevsel olmayan bir mekanizmanın yok olması var gibi görünmesinden daha yararlı olabilir.

Teminde kolaylık fikrinin geri planında bazı patronların "elimi sallasam ellisi" anlayışıyla ucuz işçilik ve kar maksimizasyonuyla eleman temin ettiklerini görüyorum. Eğer insanca yaşam standartlarını çalışanımıza sağlamaz isek aynı anlayış çalışanda da gelişir ve "nasıl olsa piyasada bu parayı nerde olsa alırım" diye düşünür. Kolay gelen, kolay gider ancak önceki yazımızda belirttiğimiz gibi şirketin itibarını da giderken yanında götürebilir. Öyle ise, her şeyden önce çalışanımızın insanca yaşayabileceği (Temel ihtiyaçlarını gözeten) ekonomik koşulları sağlamalıyız; sadece iş değil kalp bağı ile işverene bağlanması için gayret göstermeliyiz. Ezen değil, gözeten olmalıyız. Bunun için çalışanın zor anlarında, ailevi, ekonomik sıkıntılarında desteğinde olmalıyız. "İşine gelirse, yoksa kapıda yığınla adam bekliyor" anlayışı yarardan çok fazla zarar getiren bir düşüncedir.

İşveren ve çalışan hemhal olduğunda gerçekten dünya güzel olur. Bunun örnekleri kadim tarihimizde çoktur ki özünde iş sahibinin yediğinden yedirmesi, giydiğinden giydirmesi vardır. Hulasası, ahilik kültürüne tekrar dönmek gerek.