Şüphe götürmez ki, Aykut Kocaman’ın gitmesinden, Emre Belözoğlu’nun gelmesinden sonra, ligin bu haftasına kadar en takdir gören takımı Başakşehir…

Doğru futbol hamleleri ile şemsiyeyi terse çevirdiler…

Maçtan önce Başakşehir takımıyla aramızda altı puan fark vardı…

Bu fark 3’e de düşebilir, 9’a da çıkabilirdi…

Maalesef en kötüsü oldu…

Konyaspor’da Abdulkerim’in varlığı değil, yokluğu sıkıntı olabilirdi, oldu da…

İlk kez 11’de şans bulan, hem de alışık olmadığı savunmanın merkezinde oynayan Musa Çağıran, Abdulkerim’i çok arattı…

Bir hata yaptı, o da pahalıya maloldu…

İlk yarıda iki takım da vasatın üzerine çıkamadılar…

Yanılmıyorsam, Sehiç’e ya 2 ya da 3 top geldi ilk 45 dakikada…

Hoş, bizim takım da çok gitmedi evsahibinin üzerine…

Daha kontrollü oynadık ilk yarıyı…

19’da Sukibiç’in kafa vuruşunda top Kaleci Volkan’ı zorlamadı bile…

İki takımda kontra toplarla tehdit oluşturma çabasına girdiler…

Başakşehir Ömer Ali ve Serdar Gürler ile Konyaspor ise Mhalak ve Bytygi ile, zaman zaman da Skubiç ile defansın arkasına atılan ya da kontrataklarla pozisyon üretmeye çalıştılar…

Böyle bir pozisyonda golü bulan da Konyaspor oldu…

37’de Mhalak’tan gelen topu Soner Dikmen, dinlendirmeden Bytygi’ye gönderdi, son haftaların durgun oyuncusu, bu sefer durmadı ve Volkan’ı avladı…

Konyaspor hem moral, hem de skor avantajı ile ilk 45’i tamamladı.

İkinci yarıya Başakşehir daha önde başladı, nitekim 49’da Ömer Ali’nin asistinde Gulbrandsen fırsatçılığını konuşturdu ve skoru 1-1’e taşıdı…

Maçın rölantide gittiği bu dakikalarda Musa Çağıran’ın kontrolsüz müdahalesi ile Başakşehir öne geçti ve evsahibi takım maçın bitimine kadar da bu golün üzerine yattı…

İlhan Hocanın hamleleri de işe yaramadı…

Karşılaşmanın son 10 dakikasında ecel terleri döken Başakşehir, Konyaspor’dan hem 3 puanı aldı, hem de ikinciliğine göz dikti…

İkinci yarının en kötü Başakşehir takımına yenildik…

Hem de kendi silahımızla…

Yazık oldu…

Elimizi kolumuzu sallaya sallaya alacağımız bir maçı verdik.

KAÇAN BALIK BÜYÜK OLDU!

Gel de yanma…

Hem Trabzonspor, hem Kasımpaşa hem de Başakşehir maçında kaybettiğimiz puanlara…

Hiç ağlayıp sızlamayalım; futbolla alakası olmayan, futbolu ve kulübü siyasi geleceğine en iyi yatırım olarak düşünen, dahası Konyaspor’u “amaç” değil, “araç” olarak kullanan yetersiz başkanları bu kulübe reva görenler de bizleriz!

Ucuzlattık başkanlığı ve yöneticiliği…

Sıradanlaştırdık…

Apartmanda yöneticilik yapamayacak adamları bu kulübe başkan ve yönetici yaptık…

İşin kolayına kaçtık…

Ve en kötüsü de biz istedik “siyasetin güdümünde olsun” diye!

Murat Kurum gibi bir Bakanı yakalama şansına ulaşmışken, maalesef yönetemedik hiç, çok hor kullandık süreci…

Diyeceksiniz ki Murat Kurum siyasi değil mi?

Eyvallah…

Peki, “Murat Kurum mu, Konyaspor’dan faydalanıyor, Konyaspor mu Murat Kurum’dan faydalanıyor?

Sahi sizce hangisi?

Sonuç olarak doğru bir futbol aklı ile doğru bir irade koyamadık ortaya…

Doğru bir futbol aklı ile hareket edilseydi ve devre arasında direk oynayabilecek 2 ya da 3 oyuncu transferi yapılabilseydi, bu uzun maratonun son 400 metresini bir tık önümüzdeki Trabzonspor’la birlikte koşabilir, belki de ipi göğüsleyen biz olurduk…

Anlayacağınız; 100. Yılda yakalanan tarihi fırsat, futbolla alakası olmayan, buna rağmen burnundan kıl aldırmayan Başkan tarafından kaçırıldı!

Akıl alacak gibi değil.

Transfer elzem değil öyle mi?

Trabzon takımı oyuncu zenginliği ve kalitesi anlamında senden fersah fersah öndeyken, bastırıp parayı Başakşehir’den Edin Visca gibi bir oyuncuyu kadrosuna katıyorsa, bu transferi yeşillik olsun diye değil, elzem olduğu için yapıyor…

Başakşehir’e 70 milyon, oyuncunun kendisine de 80 milyonu, hem de 32 yaşına gelmiş birine boşuna vermiyor…

Riske giriyor ve karşılığını da fazlasıyla alıyor…

Bu Trabzonspor, 1-2 milyar borcu varken, borç ödemek ya da transfer yapabilmek için, tesis, arsa, arazi, dükkan satmış mıdır acaba?

Anadolu takımı olduğu, hem coğrafi, hem nüfus, hem de sanayi anlamında Konya’dan 50 yıl geride olduğu için Trabzonspor’u örnek gösteriyorum…

İstanbul takımlarının durumu zaten ortada!

Dolayısıyla, “transfer elzem değil” demenin bir alıcısı olmadığı gibi, arsa satarak, tesis satarak “ben borç ödüyorum” demenin de bir alıcısı olmaz Bay Başkan!

Futbol aklı olan kimse, senin bu açıklamalarını yemez…

Taraftarların şikayetçi ve sitemkar olduğu bir durumdan, Bay Başkanın hiç şikayetçi bir tavır takınmaması, olayı kabullenmek ve şampiyonluğa inanmamak anlamına gelmez mi?

Nokta.