Bu haftaki yazımda biraz fikirsel olarak güç okyanusunda  bir yolculuk yapmak istiyorum.

Küresel güç diye bir kavram yaşamımızda her geçen gün daha etkili olmaya başlıyor. Daha doğrusu etkisini daha çok hissedebiliyoruz.

Etkisini hissediyoruz ama o etkinin bu güçlerden geldiğini çok da net kestiremiyoruz.

Aslında benim fikrimce irademizi çoktan bu güçlerin eline teslim ettik de farkında değiliz.

Ama bu konu biraz daha fazla konuşulur oldu.  Bu konuda düşünen, araştıran yazan insanlarımız daha çok arttı.

Ülkemizin en üst kesimlerinde de dillendirildiği gibi sade vatandaşlarımızın da dilinde diyebiliriz.

Bir taraftan bu güçlerin ülkemiz ve dünya üzerindeki  üstelik insanlık aleyhindeki etkilerini gözler görülür bir şekilde izlerken bir taraftan da küresel güç olmak için girişimlerde bulunuyoruz.

Bu güçler başlangıçta Amerika, SSCB, Çin,İngiltere ,  1900 ‘lü yıllara kadar Osmanlı gibi  devletler ve imparatorluklar şeklinde idi.
Soğuk savaş dönemi boyunca da böyle oldu.Şirketler ikinci planda idi.

Şimdi küresel güç olmak devletler ötesi bir duruma evrildi. Küresel şirketler  meydana geldi.
Devletler zaman zaman açıkça gücünü sağlamlaştırmak için stratejik adım atsa da artık  küresel şirketlerinin önünü açarak,imkanlar sağlayarak onlar vasıtası ile stratejik adımlarını atıyorlar.

Hatta öyle bir noktaya geldik ki küresel şirketler  devletlerin de önüne geçti.

Artık şirketler önce devletleri ekonomik,sosyal ve kültürel boyutlarda işgal ediyorlar.

Bu şirketler daha anne karnında iken çocukların geleceğini planlamakta, etki altına almaktadırlar.

Adeta anne rolünü bile üstlendiler. Anneler artık tehlikeli bir şekilde çocuklarını tabletlerle oyalarken kendileri sosyal medya üzerinde bu güçlerin etkisinde vakit geçirerek mutluluk oyunu oynamaktalar.

Görüldüğü gibi bir tarafta etken, bir tarafta edilgen bir yapı var.

Etken yapı kendine uygun insan kaynakları ile bilgi,teknoloji,deneyim üretiyor, edilgen yapı kullanarak taklit ederek onların dönen çarkının sürekliliğini sağlıyor.

Beğeniyor, harcıyor, satın alıyor,borçlanıyor, kullanıyor, tüketiyor ,tükeniyor.

Küresel güçten şikayetçi olmak biz de küresel güç olalım demek yetmiyor.

Sadece kullanarak taklit ve kopya ederek onlara hizmet ediyoruz.

Küresel güç olmak için  öncelikle   yer küreyi  ve uzayı her şeyiyle algılayabilecek bir bakış açısına ve zihni   davranışa,yani güçlü bir ferasete ve güçlü istişarelere, derin muhakemelere ihtiyacımız var.

Bunun içinde bu becerileri sağlayabilecek beyinleri toplum içinden seçip  onların gelişmelerinin  önünü açmamız lazım.

Küresel güçler  önce kendi ülkelerinde ve dünyanın çeşitli devletlerinde seçtikleri beyini, cazip ortamlar sağlayarak eğittiler ve sonra yetiştirdikleri bu kaynakları  kendi stratejilerini uygulamak için kullandılar.
Sonra ürettikleri teknolojilerle bütün insanlığı etkisi altına alacak şekilde hakim kıldılar.

Üstelik o ülkelerden devşirdikleri kaliteli insanlar aracılığı ile yine kendi ülkelerinin çok değerli bilgilerine de  eriştiler. Stratejik bilgiler de dahil.

Hatta bölgesel yöneticilikler vesilesi ile bölgeyi sosyal ekonomik ve psikolojik olarak çok iyi tanıyan insanlarla  başarılı ve etkili hamleler geliştirdiler.

Hatta kendi ülkelerindeki devlet yöneticilerinden  kendi işletmeleri adına güçlü imtiyazları sağlamak da çok daha kolay oldu.

Böyle bir kariyer karşılığında elbet o da başarılı olmak isteyecekti!

Çünkü hedef şirketinin küresel başarısı. Kendi devletinden öte olmalı!

Küresel devletlede, eğitim almak , kariyer yapmak isteyen öğrenci,hoca, asker, diplomat, bilim adamı, bürokrat da küresel başarıda rol almak adına seve seve  bu imkanlardan yararlanmak için başvurdu. İmkan yakalayamayanlar da üzüldü….

Bu devlet bunlar arasından  da ,seçilmişlere başını döndürecek iş ve kariyer imkanları sunarak istihdam ettiler.

Çünkü onları da çalıştırabilmek de üst düzey küresel bir bakış açısı gerektirirdi.

Bunlar ülkemize geldiğinde hayıflandık. Dışarıdan gelen yabancı gözüyle baktık. Özal, Ecevit, Erdoğan bu insanları tersine beyin göçü ile istihdam etmeye çalıştılar ama taşıma suyla değirmen dönmüyor.

Kendi iş adamlarımız içler acısı, hala akraba tanıdık, hemşeri ile işi yürütmeye çalışıyor.  Etkili uzun dönemli bakış açıları ve planları yok.

Devlet bir şey yapmaya çalışıyor.Son zamanlarda sanayi odaları,üniversiteler ve  yerel yönetimler de girişim içindeler ama çok yetersiz.

Küresel güç olmak isteyen sanayici ve iş adamı,üniversite gibi  değiller. Hala devletten kaynak sağlamaya çalışan kurnazlıklar var.

Küresel güç olmak için; insan kaynakları kalitesini köyden kente, atölyeden endüstriye, aileden devlete top yekun bir hareket ve bilinçlenmeye ihtiyaç var.

Daha güçlü inisiyatif,daha güçlü sorumluluk daha güçlü  öngörüye ihtiyaç var.

Bugünkü bürokratik yapımız, üniversitelerimiz, sanayicilerimiz, toplumsal yapımız küresel güçlerin kaliteli tüketicileri olmaktan başka bir şey değil. Bilinçlenme varsa da çok yetersiz.

Küresel  güç, küresel beyin, bakış açısı,bilinç,küresel insan kaynağı  ve küresel adımlarla olur