Öncelikle şunu ifade edelim ki ülkemizdeki enflasyonun en büyük sebebi ve oransal bağlamda büyüklüğünün olduğu kısım, yüksek kur kaynaklıdır. Bu birincisi. Başka sebepler yok mu?  Elbette ki var. Küresel ticarette hem gıda arzında hem de diğer koşullardaki etkenler var.

SORU:

Yüksek kur olmasaydı ve sadece küresel sebepler olsaydı. Gerek TÜFE gerekse ÜFE bu kadar yüksek olur muydu?

CEVAP:

  • Enflasyonda tüm ülkelerde olduğu kadar (İngiltere-ABD ve AB ülkelerinde olduğu kadar olurdu.) Yani ülkemiz ölçeğinde küçük oranlarda bir artış meydana gelirdi
  • Enflasyonun çok yüksek olmasının asıl sebebi ise ülkemiz özelinde yüksek kurdur.
  • Yüksek kur önce maliyet enflasyonu olarak üretim süreçlerinde kendini gösterir ve sonrasında ise tüketiciye gecikmeli olarak yansır.

O ZAMAN

Enflasyon ile mücadele edebilmenin ön koşulu; yüksek kur ile mücadele edebilmektir.

YANİ

Ülkemiz özelinde yüksek kur politikasının benimsenmesi (rekabetçi kur) bu arada rekabetçi kurun kime ve neye göre rekabetçi olduğu tartışmalı bir alandır. Hesaplanması ve ülke özelinde ayrı değerlendirilmesi gereken apayrı bir unsurdur.

DEMEM O Kİ

Özellikle yüksek kurun meydana getirdiği Enflasyon;

  • Üretim süreçlerinde maliyet
  • Benzin ve doğalgaz ithalatçısı olan ülkemizde ayrı maliyet
  • Gıda ve tarımda üretim sürecinde (gübrelerde ayrı maliyet)
  • İnşaatta kullanılan girdilerde maliyet vb.

Olarak yansır ve maalesef ki gittiği yerde tutunur.

DOLALYISIYLA

Bir siyasetçi veya akademisyen eğer “enflasyon düşecek” ifadesini kullanıyorsa, bu şu demektir. Fiyatlar düşmez. Sadece fiyatlar genel düzeyinin artış oranı düşer. Demektedir. Detaya vakıf olmayan vatandaş ise demek ki fiyatlar düşecekmiş hissine kapılır. Ama gerçekte böyle bir şey olması (sezonluk ürünler haricinde) pek de mümkün değildir.

SUNİ ÇÖZÜMLER

Başta çözüm gibi görünse de sorunu biraz erteler, sonuçları itibariyle de yeni problemler oluşturur.

YANİ

Kur Korumalı TL Mevduatlar bağlamında getirilen yapı;

  • Kısa vade de bile döviz artışını durduramadı (şu an itibariyle 1USD; 16TL’yi çoktan geçmiş durumda)
  • Devlet bütçesine ek maliyet getirilmiş durumda
  • Üretim yapan firmayı ve bireysel vatandaşı (üretim ve tüketimden vazgeçirmesi)
  • Sade vatandaşın vergilerinin, faize para yatıranlara aktarılması
  • Para yatıramayacak vatandaşın bu şekli ile cezalandırılması ve parası olup da üretim ve tüketim yapmayan vatandaşın faize para yatırma karşılığında ödüllendirilmesi
  • Maalesef ki faizi azaltalım derken, firma ve vatandaşları faize yönlendirmesi vb.

sonuçlar doğurdu.

Bu arada Katılım Banklarının enstrümanlarının çoğunun da İslami kurallar bağlamında tartışmalı olduğunda altını çizmek lazım. Yani bu konuda bir konsensüs yok.

İNŞAAT KISMINA GELİNCE

Öncelikle kendi şahsi düşüncemi ifade etmek isterim. (Yani hatalı bir görüş olabilir) En son gelen düşük faizli konut kredileri ise;

  • Yeni inşaat yapımından ziyade stok (kastım başlanmış fakat henüz bitirilmemiş) kısmı için olduğu hissi uyandırmakla beraber
  • Maalesef ki vatandaş yine de faize yönlendirilmekte. (Faiz belası yine teşvik edilmekte)

ŞU DENİRSE EĞER

Ne kadar eleştirirsen eleştir. “Yüksek kurun” yani (Rekabetçi kurun) olması;

  • İhracatta rekorlar kırdırıyor (ihracatı artırdı)
  • İş gücünü ucuz hale getirerek dış yatırım çekmek amaçlandı (işgücü ucuzladı) derseniz

CEVAP OLARAK

İhracat arttı ama

  • Kalite düştü. Dış ticaret hadleri; 1. Çeyrekte; dış ticaret haddi 19 puan düşerek 74,9 olarak gerçekleşmiş
  • Dış ticaret açığı; 1. Çeyrekte; 2021 yılında 6,9 milyar dolar iken, 2022 ilk çeyrekte 21 milyar dolar olmuş
  • Cari açık ise 1. Çeyrekte; 2021 yılında 7,5milyar dolar iken, 2022 ilk çeyrekte 18 milyar olmuş

Yabancı yatırımcı için;

Dolar karşısında işgücü ucuzladı dış yatırımı böylelikle çekmek amaçlandı dediğinizde ise

  • Yabancı yatırımcı gelmedi (Çin modeli hem ihracat hem de dış yatırımcı bağlamında tutmadı)
  • Esas önemlisi ise ucuz işgücü karşısında (hesap edilemeyen enflasyon ile) vatandaş enflasyona karşısında ezdirildi.

KISA VADELİ ÇÖZÜMÜNÜZ VAR MI?  DERSENİZ

Gerek 2018 kur saldırıları döneminde artan kur karşısında önerdiğim ve faiz düşürme politikaları karşısında kurun etkilenmemesi için önerdiğim. Olağanüstü durumlar karşısında geçici olarakSabit Kur Rejiminin” getirilmesi.

GEÇİCİ OLMASI ÖNEMLİ

Çünkü olağanüstü ortamlarda uygulanabilecek bir kur politikası ve olağanüstü durum bitince de tekrardan dalgalı kur rejimine geçileceğinin ifade edilmesi önemli bir vurgu.

BENCE

  • 2018 yılındaki kur saldırıları karşısında sabit kur rejimi uygulansa, Merkez Bankası rezervlerini eritmemize gerek kalmayacak
  • En son yaşadığımız bana göre yanlış ekonomi politikalarının uygulanması sonucu oluşan yüksek kurun önüne geçerek, enflasyonun yüksek oranda oluşmasını engelleyebilirdik

SONUÇ: Daha önceki yazılarımda da ifade ettiğim üzere “zararın neresinden dönülse kardır.”