İşletmelerimiz görünen ve görünmeyen verimlilik sorunları ile mücadele etmektedir. Bu durum Anadolu işletmelerinin kronik sorunudur. Hatta yıllar öncesinde Koç Holding’in üst düzey yöneticilerinden birisi Arnavutluk ziyaretinde; çok hantallaştık biz de özelleşeceğiz diyerek verimsizleşen yapılarına işaret etmişti.

İşletmeler büyürken, yeni yapılarına paralele davranışlar geliştirmekte zorlanıyorlar. Bu seviyeye gelirken elde etmiş oldukları başarı davranışlarını yeni durumda da geçerli olacakmış gibi düşünüyorlar.

Oysa her seviyenin dengeye gelmesi için yeni davranışlara ihtiyaç var.

Her davranış, her yerde, aynı ölçüde etkili olamaz.

İşletmeler dinamik yapılardır. Sürekli değişim içindedirler. Bu değişimden geliştirici sonuçlar çıkarabilmek için süreci rasyonel yönetmek lazım. Bu da sürecin doğru analiz edilmesine bağlıdır. Doğru analiz için doğru ölçümler yapılabilmesi gereklidir. Doğru ölçümler doğru ölçülerle yapılır.
Eğer işletmeler hesap verebilir, tahlil edilebilir ölçülere sahip değilse doğru analiz edilemez. Araya kişisel değerlendirmeler ve duygular karışır, gelişmeleri analiz edeceğim derken yanlış sonuçlara ulaşırız.
İşler yolunda iken elbette istenmeyen sonuçların farkına varmak, bu ölçüsüz şartlarda çok net fark edilemez ya da tesadüfen fark edilebilen olgulara dönüşür. Bu da doğru çözümler yolunda bizleri şaşırtır.
Bugün çoğu işletmeler çok güçlü katma değer meydana getirebilecek yapılarda olmalarına rağmen, doğru analiz edilemeyen yapılarından dolayı doğru pozisyonlara ulaşamıyorlar. Hatta maliyet sarmalından kurtulamıyor, yeni açılmalara başlayamıyorlar.

İşletmelerde verimlilik deyince ne anlaşılmalı?

Öncelikle makine, teçhizat, her türlü araç gereç, satın alma, depolama, üretim, satış, tahsilât gibi bütün süreçlerin işletmenin gelişimine katkı yapacak, etkili bir iş akışının kurulması demek.

Öyle ki verimliliği doğru ölçebilen işletmeler, ne kadar daha gelişebileceklerini ya da mevcut sistemle artık gelişmenin mümkün olmayacağını da önceden doğru algılayabilirler.

İnsanlar, kurumlar, işletmeler hatta devletler yeteneksizlik seviyesine kadar gelişirler. Eğer bu seviye önceden öngörülebilirse, değişen şartlara göre erken pozisyon ve aksiyon alınacağına göre yeni şartların davranış biçimlerine de önceden geçilmiş olur.

Elbette bu sadece bu davranış biçimini istemekle olmaz. Verimli çalışmalıyız, verimli olmalıyız sadece bir dilek olacağı gibi, astlarına verimli olun demek de yalın içi boş bir talimat olur.

Dediğimiz gibi öncelikle ölçülebilir ve hesap verebilir organizasyonlar olmazsa olmazımız.

Verimliliğin ana aktörü insan kaynaklarıdır. İnsan kaynakları doğru kullanılamayan, yönetilemeyen organizasyonlar verimlilik üretemez. Onlara sadece maaş alan ve karşılığında iş yapması gereken unsur olarak değerlendiren bakış açısı sadece görebildiği kadar yönetebilir.

Hâlbuki organizasyonların göremediğimiz alanları gördüğümüz alanlarından çok fazladır. O alanları yönetebilmek için işletmenin hesap verebilir, ölçülere bağlı analiz edilebilir sürecini tamamlamış olması lazım. Bu işin çoğunlukla fiziki alt yapısı ile ilgilidir.

Ama insan kaynaklarının bu sürece dâhil edilmesi ve verimliliği arttıran bir sistemi tamamlayabilmesi için işletme içinde iş gücünün doğru konumlandırılması lazım. İşi doğru tanımlanması, doğru işe doğru insanın yerleştirilmesi olmazsa olmazımız.
Sonra işletme ilkelerinin doğru konması ve tanımlanması lazım. Süreçlerin doğru anlatılması, iş akışının doğru yerleştirilmesi lazım… Yoksa bir zincirin ağırlığı kaldırırken, en zayıf halkasından kopar.
Verimlilik ve kalite birbirini tamamlayan topyekûn bir sürecin ismidir. Bu süreç ilkelerle donatılmalı bu ilkelere herkes kesinlikle uymalıdır. Bu işletmenin kültürünün de oluşturulması demektir. Diğer adı kurumsallıktır.

Bu arada kurumsallık pahalı ofisler, fabrikalar, danışmanlar, kalabalık organizasyon hiç değildir. Kurumsallık ilkesel davranabilmek demektir. İşin gereği ilkeleri içselleştirebilmek, hatta yaşam biçimi yapabilmektir. Bu aynı zamanda işletmenin iletişim dilidir.

Eğer bu dil kurulabilirse, artık organizasyonun işleyişinde ortak paydaların yerleşmesi, tamamlayıcılık, yardımlaşma, dayanışma ve ekip ruhu dediğimiz işletme özelliği ortaya çıkar.

Bu dilin ve kültürün tesis edilmesi ile doğru ve anlaşılabilir beklentilerden söz edebiliriz. Dil yoksa sadece hayal kırıklığı bol olan beklentilerle yönetmek kaderimizmiş gibi kalır.

Artık iş yerinde tahta işin kendisi oturmuştur. Öncelik iştir. Patron da çalışan da işletme için gayret ediyordur. Patron gayretinin ve sermayesinin karşılığı kar alırken, çalışan da gayretinin ve emeğinin karşılığını ücret olarak alacağından emin olmalıdır.

Öngörülebilir bir işletmede geleceği öngörebilen yönetim ve kariyer planı yapabilen çalışan elbette mutlu olacaktır.

Sonuçta herkes işi, kendi iş ve varlık sebeplerinden birisi olarak görmeye başlayacaktır.

Tersi bir durumu düşünün endişenin bilişim alanını ( düşünebilme, üretkenlik, keşif kapasitesi) daralttığı bilimsel bir gerçek.

Oysa ilkeli çalışma ortamı yani kurumsallaşmış bir organizasyonda insanlar yaptıklarının ölçülebileceğini değerlendirmelerin söylentilerle değil de ölçülerle yapılacağını anladıkları alanda motivasyonla bilişim alanlarını genişleteceklerdir. Tam tersi de geçerlidir. Çalışmayan duygusunu aklından önce kullanan, sık sık hatalar ve yanlışlar yapanlar da bu değerlendirmelere maruz kalacağını bildiklerinden daha dikkatli olacaklardır.

Böyle bir ortam yapmamız gerekip de yapmadıklarımızı ortaya koyduğu gibi yapmamamız gerektiği halde yaptığımız davranışları da önümüze koyacaktır.

İşletme içinde sadece kendi konumlarını düşünen işletmenin topyekûn davranışı ile ilgilenmeyen yapılar da ortaya çıkacaktır.

Çünkü yerleşen işletme kültürü cetvel gibi olacaktır. Doğrular ve eğriler kendisini apaçık ortada bulacaklardır.

Yapmamız gerekenleri çoğaltmaya başlayıp, yapmamamız gerekenleri azalttıkça kültürel zenginleşme derinleşecek, verimlilik artacak, kalite güçlenecek, iş akışı ahenkli bir hale gelecektir.

Bu bir bilinç çalışmasıdır. Bireysel ve kurumsal bilinç çalışması…

Öyle ki kültür çarpanı ile meydana gelen verimlilik ve toplam kalite vizyonu güçlendikçe,

İşe yakın çalışan sayısı daha da artacaktır.