Oğuz Türklerinin bilinen en eski epik hikâyesi olan Dede Korkut hikâyeleri, göçebe Türk halklarının sosyal yaşam tarzlarını ve İslam öncesi inançlarını anlatarak, o dönem için en önemli unsur olan ahlak ve değerlerin anlatıldığı mecmua niteliğinde hikâyeler serisidir.

Somuta dayalı bir medeniyet ve yaşayış biçiminden, soyut kavram ve varlıkların fazlaca bulunduğu yeni bir medeniyete geçişin izlerini taşıyan Dede Korkut Hikâyeleri, eski Türk geleneklerini bizlere anlatarak, o dönemdeki yaşantıyı ve ahlaki değerleri epik bir anlatım şekliyle gözler önüne sermektedir. Sancılı olması kaçınılmaz görünen süreçlerin yeni kavram ve düşünce biçimini, uzak gelecekte dahi hayranlıkla olunacak zarif ve dâhiyane tahlil ve çözümlerini içeren hikâyelerin 2018 yılına kadar yalnızca Dresden ve Vatikan nüshaları biliniyordu. 

2018 yılında Türkmensahra Günbed bölgesinde bulunan yeni ve son nüsha ile Dede Korkut hikâyeleri farklı bir hüviyet kazandı. Diğer bulunan nüshalara nazaran daha geniş bir mukaddime içeren bu nüshada, ayrıca bir de 13. hikâye yer almaktaydı. Dresden ve Vatikan nüshaları ile ilgili 15. Yüzyıla ait oldukları düşünülürken, son bulunan Türkmensahra Günbed nüshasının 14. Yüzyıla ait olduğu tahmin edilmektedir.

AMAÇ TÜRK KÜLTÜRÜNE SAHİP ÇIKMAK

Dede Korkut hikâyelerinin bütün nüshalarını inceleyerek Dede Korkut’un tam metninin ve bütün hikâyelerinin olduğu ilk ve tek çalışmayı okura ulaştırdıklarını söyleyen Uluslararası Balkan Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Mehmet Dursun Erdem, “Öncelikle şunu ifade etmek isterim ki, var olmamızı sağlayan temel unsurlar açısından tehlike çanlarının çaldığı bir devirden geçmekteyiz. Refleksif kültürünüz neyse, siz oraya mensupsunuz demektir.  Kuzusuna şefkatli davranan bir kadına ‘Rizeli Heidi’ diye başlık atan birinin mensubiyeti Türk tarihi veya Türk kültürü olamaz! Tekrarlıyorum, entelektüel kültür olarak söylemiyorum bunu. Refleksif kültür olarak olsa dahi, vatandaşa ‘Bana aşklarıyla meşhur biz çift söyleyin’ diye sorulduğu zaman size ‘Romeo ve Juliet’ diye cevap veriyorsa, burada çok ciddi bir problem vardır.

Bizim masallarımız artık yok. Hikâyelerimiz kalmadı bizim. Bir millet masallarıyla, hikâyeleriyle, destanlarıyla var olur. Bir millet kendi mitleriyle millet olur. Başkasının mitleriyle olmaz bu. Coğrafyamızdaki bölük pörçüklük, aramızdaki müşterekliğin azalması, farklı milletlerin ortaya çıkması hep bundan kaynaklı. Anayasal olarak milletten bahsetmiyorum, anlam değerleri açısından millet! Romeo ve Juliet cevabını bugün, İngiliz edebiyatı çalışmış biri değil, ilkokul mezunu bir çift veriyorsa, burada çok ciddi bir sıkıntı var demektir.

TÜRK HİKÂYESİNE, KÜLTÜRÜNE SAHİP ÇIKMAK!

Dede Korkut ile ilgili yayımlanmış birçok çalışma mevcuttu. Hepsinin ortak özelliği bilinen iki nüshadan olmasıydı. Bu iki nüshadan birisi Almanya Dresden’deki kütüphanede, diğeri de Vatikan’daki kütüphanede idi. Her iki nüshada da 12 hikâye vardı ve mukaddimeleri, yani giriş bölümleri, son bulunan nüshadaki kadar geniş değildi. Ta ki 2018 yılına kadar. 2018 yılında Türkmensahra Günbed bölgesinde bulunan yeni nüshada bir 13. hikâye ve diğer iki nüshaya nazaran çok daha geniş bir mukaddime bulunmakta. Ve bizler de, Türkçe ile uğraşan herkesi oldukça heyecanlandıran bu yeni nüshayı da dâhil ederek, Türkiye Türkçesine uygun şekilde bütün hikâyeleri sadeleştirip eserin son halini kıymetli okurlarımıza sunduk. Bu kitabın bir diğer özelliği de, Türkmensahra Günbed nüshasını içeren şu ana kadarki ilk ve bildiğimiz kadarıyla da halen tek kitap.

Sözün özü; kültürümüz, tarihimiz ve Türkçemiz açısından belki de en önemli eserimiz olan Dede Korkut hikâyelerine gereken değeri göstererek üzerimize düşen vazifeyi yerine getirmeye gayret ettik. Unutmamak, unutturmamak ve dahi daha da büyük öneme haiz bırakmak adına, gece gündüz demeden bu eserin çıkması için uğraş verdik, çaba gösterdik.  Şu anda kitabımız da 3. baskısında ve okurlarımızın yoğun teveccühü var. Günümüze ve ileriye ışık tutacak bu eserin çıkmasında emeği geçen bütün herkese sonsuz şükranlarımı bir kere daha sunuyorum.” dedi.

HABER MERKEZİ

Editör: TE Bilişim