Son günlerde ülke afetlerle boğuşurken, diğer tarafta da geçmişin hesabını sormak için yapılan tartışmalar var. Öte yandan, artan trafik kazaları ve ölen vatandaşlar. Bir tarafta işsizlik gözümüze gözümüze sokulurken, TÜİK’in açıkladığı akıl almaz işsizlik rakamları var. Cinayetler de o kadar kolay işlenir oldu ki, bireysel silahlanmaya karşı yapılması gerekenler var. Ülke yolgeçen hanına dönmüş, sınır kapısından söz etmek mümkün olmadığı gibi, yaşanan göçe “kavimler göçü” mü desek ne desek bilemedim. Gerçekten bütün millet tedirgin ve endişeli. Ülkemiz birileri tarafından kullanılıyor mu sorusunu birbirlerine sorar oldular.

Gelelim bizim asıl meselemize; ekonominin en önemli sorunlarından biri olan işsizlik giderek büyüyor. Fakat TÜİK’in açıkladığı rakamlar sanki bizimle dalga geçmek için oluşturulmuş gibi ortalığa saçılıyor. O kadar çok işsiz var ki! Hangi iş kolunda olursa olsun karşınıza çalışanlar ve çalıştıranlar açısından sorunlarla karşılaşıyorsunuz.

Gençlerin mezun oldukları meslek alanlarında çalışabilmeleri imkânsız dururken, aynı konuyla ilgili işverenlerin gençleri yeterli bulmamaları ve henüz işe başlayacak gençlerden iş tecrübesi istemeleri ve bu iş tecrübesinin de beş yıl gibi bir sınırla gençlerin karşısına çıkması, gençlerin çalışma hayatına atılmalarını ve çalışmalarını zorlaştıran en büyük engellerden bir tanesi.

Memurlar kulaklarını kabarttılar gelecek zammı beklerken, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin hükümetin sendikalara ilk teklifini açıkladı. Bakan Bilgin, 2022 yılının ilk altı ayı için yüzde 5 artı enflasyon farkı, ikinci altı ay için de yüzde 6 artı enflasyon farkı teklifinde bulunduklarını belirtti.

Ülke gündemi yoğun, Türkiye’nin yükü giderek artıyor ve bununla birlikte endişeler de artıyor. Vatandaş markete, pazara giderken endişe duyuyor. Dar gelirli nüfusun, özellikle asgari ücret ve altındaki ücretle çalışanların artık ihtiyaçlarını gidermekte zorlandıklarına şahit oluyoruz. Üstelik bu ihtiyaçlar yaşamsal ihtiyaçların da ötesine geçecek ihtiyaçlar değil. Ne acı değil mi? bu ülkenin vatandaşı olun, her türlü hakka sahip olduğunuzu düşünün ama yaşamak için istediğiniz hakka ulaşamayın….

Konya önceden en yaşanabilir güvenli kentlerden biriydi. Fakat gelin görün ki son günlerde ardı ardına cinayet haberlerini duyuyorsunuz. Öte yandan hırsızlık artık en kolayı ve moda olanı. Çalınanı bulmak ta o kadar kolay değil. İlimizin asayişini sağlamak için çalışan asayiş büro ekiplerine Allah sabır versin. Konya artık güvenli bir şehir mi? burada kolay yaşanır mı? diye soruluyor. Diğer tarafta zaten öyle bir namımız var ki almış yürümüş. Erzurum’un zehir zemberek soğuğundan gelen bile Konya’ya soğuk burası zor yaşanır diyor sa bir durup düşünmek gerek. Ne yaptık değerlerimize mi sahip çıkamadık? Dışarıdan geleni neden bu kadar ürküttük ki her gelen Konya şöyle böyle diye bir sürü kulaktan dolma bilgiyle gelip burayı kötüler anlamadım.

Seller, yangınlar, kazalar, göçler ne çok şey yaşamımızı işgal altına aldı. Artık veliler de bir an önce okulların açılmasını ve çocukların hak ettikleri eğitimi almaları için hummalı bir çalışma başlattılar bile. Eylül ayı yeni bir hareketlenmenin ayı olacak diye bekliyoruz. Çünkü okulların açılması piyasaya, küçük esnafa can suyu olacak.