Dijital çağ ile birlikte teknoloji geliştikçe, toplumdaki para anlayışı da değişiklik gösterebiliyor. Bu konuda din bilimciler, kripto veya bitcoini toplumun tam anlamıyla benimsemediğini belirterek dolayısıyla bu yatırım araçlarının caiz ve meşru olmadığını söylüyor. Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Yaman, toplum bir kripto olguyu para olarak kabul eder ve onun manipülatif niteliği ortadan kalkarsa, o zaman hükmün değişeceğini ifade etti.
KRİPTO TAMAMEN SANAL BİR OLGU
Prof. Dr. Ahmet Yaman, toplumda belli bir kesimin bitcoin başta olmak üzere kripto veya halk arasındaki ismiyle sanal paraya yatırım yaptığını söyleyerek bu araçlarla, dijital paraların aynı şey olmadığına dikkat çekti. Dijital paranın, tıpkı cepteki para gibi belli bir merkez tarafından, bir başka ifadeyle devlet gibi bir otorite tarafından para olarak nitelenen resmî elektronik olduğunu kaydeden Prof. Dr. Ahmet Yaman, “Bu paralar geleneksel paraların özelliğini taşıyan internet tabanlı paralardır. Yani dijital/teknolojik para, cebinizdeki somut para gibi alım, satım, transfer, ödeme ve benzeri bütün işlemlerinizi kendi adınızla ve takip edilebilir bir biçimde resmen yapabileceğiniz paradır. Ama ne var ki, cebinizdekinin aksine fiziksel somut bir yapısı yoktur. İşte bunu kripto paralarla karıştırmamak lazım. Kriptolar, adı üzerinde karmaşık şifrelerle oluşturulmuş tamamıyla sanal bir olgudur ve merkezi bir otoriteye bağlı olmadığı için de takibi, kontrolü imkansıza yakındır. Dikkat ederseniz “sanal paradır” demedim, “sanal olgudur” dedim” ifadelerini kullandı.
BİTCOİN VEYA KRİPTO MEŞRU VE CAİZ DEĞİL
Bir nesneye ya da olguya para denebilmesi için onun, toplum tarafından ortak bir kabulle para olarak benimsenmesi, toplumsal yaşam, alışveriş ve her türüyle borç ilişkilerinin kurulması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Ahmet Yaman, bunun da zorunlu olarak bir değişim, ödeme ve tasarruf aracını gündeme getirdiğini belirtti. Yaman, “Eğer o toplum ortak bir kabulle ki İslam hukukçuları buna “ıstılah” derler, bir nesneyi bu işleri yapar konumda görürse işte o nesne, para olarak kabul edilir. Aksi durumda ise para niteliğinden bahsedilemez. Şimdi bu ilkeyi kripto olgulara uyguladığınızda “evet, bunlar toplumun ortak kabulüyle para olarak benimsenmiştir” diyebiliyor musunuz? Cevabınız “evet” ise benim size vereceğim fetva da olumlu olur. Diyemiyorsanız, benden “caizdir” cevabını alamazsınız” diye konuştu.
TOPLUM KRİPTOYU KABULLENENE KADAR SONUÇ DEĞİŞMEZ
Eylül 2024 itibarıyla kripto olguların manipülatif karakterinin hala çok baskın olduğuna işaret eden Yaman, bunların değerinin, ekonomik ve reel sebeplere bağlı olmadan farklı motivasyonlarla ivmelendiğini kaydetti. Bu olgularda gerçekçi olmayan ani düşüş ve yükselişlere dikkat çeken Yaman, “Bu da İslam hukukunun asla kabul etmeyeceği “ğarar” yani aşırı belirsizlik riskinin bu olgularda bulunduğunu gösteriyor. Son bir husus ise İslam hukukunda “ma’dûm”un satımının yasak olduğu kuralıdır. Bu kurala göre “şu anda olmayan, bir varlığı bulunmayan” şey satıma konu olamaz. Kriptolar da şu an itibariyle sadece şifrelerden ibaret olgular olması yönüyle bu kapsama giriyor. Ne zamanki toplum bir kripto olguyu para olarak kabul eder ve onun manipülatif niteliği ortadan kalkar, işte o zaman hüküm de değişir” şeklinde konuştu.
KAZANÇLAR HELAL VE MEŞRU KAYNAKLARDAN SAĞLANMALI
Toplumun genelinin ya da ciddi bir oranın kripto veya bitcoini, yatırım aracı olarak tercih etmediğini ifade eden Yaman, “Tercih edenler de kısa yoldan yüksek gelirler elde edebilme hayaliyle yöneliyorlar. Bu hayallerine kavuşanlar olabildiği gibi kavuşamayıp bütün mal varlıklarını yitirenler hatta intihar edenler de oluyor. Dolayısıyla hem dünyaları hem de ahiretleri için söyleyebileceğim şey aslında herkesin bildiği şu husustur: Tavsiyem gerçek varlıklar üzerine yatırım yapmaları, kazançlarını helal ve meşru kaynaklara dayandırıp yine meşru alanlara sarfetmeleridir” diye ekledi.