Depremi Gaziantep’te yaşayan Taşdemir ailesi, deprem sonrası Konya’ya gelerek yurtta kalmaya başladı. Konya’nın maneviyatı dolayısıyla kendilerine yakın hissettiklerini ve Konya’ya geldiklerini ifade eden Sinan Taşdemir, Konya’da karşısına çıkan herkesten iyilik gördüğünü vurguladı. Depremden aile olarak çok etkilendiklerini ve unutmak istediklerini belirten Taşdemir, “5 litre su alabilmek için saatlerce marketin önünde sıra beklediğimi hatırlıyorum. Sonra zaten yavaş yavaş bölgeye yardım malzemeleri gelmeye başlamıştı.” ifadelerini kullandı.

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

Ben Sinan Taşdemir. Gaziantepliyim. Beden eğitim ve spor öğretmenliği mezunuyum ancak farklı meslek dallarında çalıştım. Yaklaşık dokuz yıl Gaziantep’te belediyelerle çalıştım, proje fikir çalışmalarında bulundum. Yönetici asistanlığı ve eğitmenlik yapmışlığım var. Aynı zamanda çocuk kitapları ve proje yazarıyım; şimdi de şiddete karşı eğitsel bir kitap yazıyorum. Nasip olursa burada da güzel işler yapmak, Konya’ya olan borcumu bu şekilde ödemek istiyorum.

Neden Konya’ya borçlu olduğunuzu düşünüyorsunuz?

Yolda gittiğimde, alışveriş yaptığımda karşıma çıkan bütün Konya halkı bana ‘iyi ki Konya’ya gelmişiz’ dedirtti. Burada gerçekten çok iyi, cömert insanlarla karşılaştım. Onlara karşı bir vefa borcu hissediyorum. Projelerimin bir kısmını Konya’da hayata geçirerek Konya geleceğine, gençliğine faydalı olmak istiyorum. Vefa borcumu en azından böyle ödeyebileceğimi düşünüyorum.

Peki en başa dönecek olursak sizleri Konya’ya getiren o depremi bizlere anlatır mısınız, neler yaşadınız?

O anı hatırlamamak için anlatmak istemiyorum, unutmaya çalışıyorum aslında. O günün sabahı ve sonraki 3 gün soğukta kaldığımızı hatırlıyorum. Yerler kar, o anki panikle ayakkabı almadan çorapla dışarı çıktığımı ve ayaklarımın karda üşüdüğünü hatırlıyorum. Yaşlı annem, babamla birlikte ıslandık ve sığınacak yer aradık. Aracımız yoktu, bir süre aracı olan bir komşumuza sığındık.

Daha sonra sokağımızda bulunan taksici abimiz sağ olsun taksi durağına bizleri çağırdı. Taksici abilerin aileleri ve biz taksi durağında dip dibe oturmuşuz. Orada da bir süre kaldık ancak su, yiyecek yoktu. Ailelerin rahatsız olmaması adına oradan da ayrılarak sosyal tesis, cami gibi insanların toplandığı alanlarda yer aradık.

Yara alan, vefat eden yakınınız oldu mu?

Elhamdülillah olmadı. Ailem travma yaşadı, hala etkisindeler ancak inşallah bu günlerin de geride kalacağını biliyoruz.

Bölgede kaç gün kaldınız?

Sosyal tesislerde yer bulmuştuk, 2 gün orada kaldık. Zaten bir süre sonra mahrem diye bir şey kalmıyor. Tanımadığınız insanlarla yan yana uyuyorduk. Bazı hayırseverlerin çorba getirip dağıttığını hatırlıyorum. Daha sonraki günlerde 5 litre su alabilmek için saatlerce marketin önünde sıra beklediğimi hatırlıyorum. Sonra zaten yavaş yavaş bölgeye yardım malzemeleri gelmeye başlamıştı. Üçüncü gün camiye gittik, bir süre de orada kaldık. Sağ olsunlar, oradaki kişiler ellerinde olan ekmek, bisküvi ne varsa onu bizimle paylaştılar.

Daha sonra baktık durum, burada kalacak gibi değil; karar aldık ve gitmeye karar verdik. Bir arkadaşım vardı Konya’da, onu aradım ve yurtlarda yer olduğunu söyledi. Ancak nasıl gideceğimizi düşünüyoruz çünkü bölgeden çıkacak araç yok. Gaziantep’teki kardeşlerimi topladım bir camiye ve 10 kişi ücret karşılığında bir araç tutarak yola çıktık. Tabi evli olan ablalarımdan ailesiyle Gaziantep’te kalanlar da oldu. Aileme ‘Ankara ya da Konya. Birini tercih edin’ dedim. Ankara’nın biraz karışık olacağını düşünerek Konya’ya geldik. Konya’nın manevi dokusunun da bize iyi geleceğini düşündük; Konya o an bize daha sıcak geldi. Yollar kalabalıktı, yavaş yavaş dördüncü gün ancak geldik. Konya’ya da kar yağıyordu. AFAD’ı arayarak bir yurda yerleştirildik.

Konya’da sizi kimler karşıladı; Konya’nın insanını çok sevdiğini sık sık dile getirmiş biri olarak Konya’da karşılaştığınız o insanlardan biraz bahseder misiniz?

Yurt görevlileri bizi kapıda karşılayarak elimizden valizlerimizi aldılar. Zaten soğuktan gelip sıcak bir odaya girdiğimizde bir ‘oh’ demiştik. Duş, sıcak oda, su, temiz kıyafetin önemini burada anladık. Daha sonra odamız değişmişti, o odada kalan kız öğrenciler bize mesaj ve ellerinden ne geliyorsa ihtiyaç olabilecek bir şeyler alıp bırakmışlar.

Daha sonra alışveriş için markete gittim. Gelirken ellerim dolu olunca otobüse bindim. Konya kartım olmayınca kredi kartı tutmak istedim, sağ olsun o şoföre yurdu da sorunca Antep’ten geldiğimiz anlaşıldı. Sohbet ettik, numarasını verdi, ‘ne zaman istersen ara’ dedi. Bu olaylar hiçbir şey yapılmasa bile insana manevi yönden iyi geliyor. Gittiğimiz yerlerde farklı şehirden geldiğimizi anlayan herkes bir şeyler yapamaya çalışıyordu.

Bir kere taksiye binecektik; arayıp taksi istedik. Yurtta indik, ücreti ödedik. Şoför daha sonra beni numaramdan arayarak: ‘Abi siz sanırım depremzedesiniz. Ben de çalışanım, sizden ücret almak zorunda kaldım ama içim hiç rahat etmedi. Bir ihtiyacınız olursa lütfen beni arayın.’ dedi. Konya bana, ‘İyi insanlar da varmış’ dedirtti. Gerçekten çok duygulandım. Bunu gibi birçok insanla karşılaştık. Ben gerçekten burada karşılaştığım, yardımcı olmaya çalışan ya da hâl hatır soran herkese çok teşekkür ediyorum. Allah hepsinden razı olsun.

Teşekkür ederiz.

HACER CEYLAN 

Editör: TE Bilişim