Konyalı Saat'in Onursal Başkanlığı'nı yürüten Mustafa Nalçacı (85), "Lise yıllarımda saatçilik yapan bir ustanın yanında çıraklığa başladım. Bugün saat sektöründe bir marka haline geldik. Türkiye'nin ilk saat üreticisi olma unvanına kavuştum. Her zaman Konyalılığımla gurur duydum" dedi.
Mustafa Nalçacı, Türkiye çapında 500'ün üzerinde bayisiyle saat sektöründe hizmet veren Konyalı Saat'in Onursal Başkanı. Kendisiyle İstanbul İkitelli'deki Konyalı Saat'in Genel Merkezi'nde bir araya geldik. Mustafa Nalçacı'nın ağabeyinin, soyadından da anlaşılacağı üzere Selçuklu ilçesindeki Nalçacı Caddesi'nin isim babası olduğunu öğrendik. Nalçacı'nın bir diğer dikkat çeken yönü, dünyaca ünlü saat markalarının Türkiye'deki temsilcisi olması. Mustafa Nalçacı, "İşe Konya'da başladım, İstanbul'da devam ediyorum. Mağazalarımızın isminden de bilineceği üzere, Konyalılık yönümü hiç yitirmedim" diyor.
Mustafa Nalçacı kimdir?
1929 doğumluyum. Öğretmen Ali Rıza Nalçacı'nın 3 evlâdından en küçüğüyüm. Rahmetli babam Ali Rıza Nalçacı, Konya Hakimiyet- i Milliye İlkokulu'nda, 41 sene öğretmenlik yapmış, kendisini insan eğitmeye adamış birisi idi. Konya'da çok sevilen ve sayılan bir insandı. Dünyevi ve uhrevi yönü kuvvetliydi. Aziziye Camii'nde her sabah cemaate vaaz verirdi. Çok bilgiliydi. Ağabeyim, Konya'nın mimarı Ahmet Hilmi Nalçacı, 6 yıl Konya Belediye Başkanlığı'nı yapmıştır. 46 sene önce Avrupa Konseyi daimi üyesi bulunduğu Strasburg (Fransa) toplantısı dönüşünde, Ankara Yolu'nda üzücü bir trafik kazası sonucu hayatını kaybetmişti. Beni Konya'da Mukadder diye bilirler. Ama İstanbul'a taşındıktan sonra Mustafa ismini daha çok kullanıyorum. 1951'de Konya'da saatçilik sektörüne adım attım. O günlerden bugünlere çok şükür, sektörde büyüyerek geldik.
- 1951'de Konya'da, sektöre Konyalı Saat olarak mı başladınız?
Hayır. Saatçilik ticaretine 'Şen Saat' ismiyle başladım. Bugün hâlâ Konya'da Saray Çarşısı olarak bilinen yerde, aynı isimle saatçilik mesleği icra ediliyor. Tabii İstanbul'a geçtiğimizde dükkânı başkasına devretmiştik.
- Peki neden Konya'da devam etmeyip de İstanbul'a geçtiniz?
Hayalim, sektörde en iyisi olmak ve evlâtlarıma yabancı okullarda eğitim verdirmek arzusundaydım. Bunun için İstanbul'da 1968'de iyi bir saat mağazası satın aldım.
TÜRKİYE'NİN İLK SAAT ÜRETİCİSİ
- İstanbul'a geçtikten sonraki süreç hakkında biraz bilgi verir misiniz?
Saat ticaretine devam ettim. Bir yandan da sanayi sektörüne girdim. 1969'da saat üretmek amacı ile SASA Saat Sanayi Limited Şirketi'ni kurdum. Almanya'da Jakob Palmtag adlı fabrikada, üretimine devam edilmeyen teknik resimlerin kalıp ve tezgâhlarını satın aldım. Bekçi kontrol saatleri, haftalık kurmalı Bim-Bam çalarlı, sarkaçlı duvar saatlerini, yılda 25 bin adet gibi bir üretim kapasitesiyle ürettim. Türkiye'nin ilk saat üreticisi olma onuruna eriştim.
DEVLERLE ORTAK İŞ
Duvar saati üretimininde daha sonraki yıllarda makine mühendisi olan büyük oğlum İhsan ve elektronik mühendisi olan küçük oğlum İrfan Nalçacı'nın, şirkete katılmalarıyla La Vedette-Fransa ve Junghans-Almanya gibi dünya saat devleriyle ortaklaşa iş yaptık. Bir yandan da, Quartz duvar saati makinesi üretiminde, yılda 40 bin adet üretim yapmayı sürdürdüm.
DÜNYANIN EN BÜYÜK 5. SAATİNİ İNŞA ETTİLER
Bugünlerde özellikle meydan ve kule saatleri üretiminde dünyada sözü geçen şirketlerden birisiyiz. Dünyaca değerli Zenıth ve Movado kol saati markalarının uzun yıllardır Türkiye temsilcisiyiz. Türkiye çapında dağıtım teşkilatımız ve 550'nin üzerinde bayimiz var. Grup şirketlerimizden Erben Kontral Anonim Şirketi'nin öncülüğünde, 2012 yılında 15 metre çapında, dünyanın en büyük 5. saatini Rusya'nın Grozni şehrindeki 44 katlı binanın tepesine inşa ettik.
İTALYAN KAHVELERİ DE NALÇACI'DAN
10 yıl kadar önce kahve otomatı ve dağıtımı yapan bir şirket daha kurdum. Dünyaca ünlü İtalyan Lavazza kahvelerinin dağıtımını yapıyoruz. 'Lavazza - Best Coffe Shop' adında bir kahve zinciri kurduk. Geçen hafta 41. mağazamızı açtık. Bugün iki oğlumla ve ortaklarımız ile bu işleri yürütüyoruz. Toplam 5 şirketimizde 300 kişiye yakın çalışanımız ile büyük bir aileyiz.
- Saatçilik sektörüne ilk girişiniz nasıl oldu?
Lise yıllarımda başladım. Yaz tatillerinde boş kalmayayım diye babamın bir dostu olan saatçilik sanatının ustalarından Abdurrahim ustanın yanında mesleği öğrendim. Saatçiliği öğrendikten sonra bu mesleği devam ettirmem gerektiğine karar verdim ve 1951'de Şen Saatçi'yi açtım. Konya'da o zamanlar çok meşhurdum.
HACIVEYİSZADE'NİN 'HAYIRLI OLSUN' DUASI
- Peki neden 'Şen Saatçi' ismiyle dükkânı kurdunuz?
Dükkânı satın aldıktan sonra Aziziye Camii'nin merhum imamlarından Hacıveyiszade benim dükkânımın önünden geçti. 'Hayırlı olsun evlâdım. İşin şen olsun, şen dükkân olsun' dedi. O ifadeden sonra dükkânın ismini Şen koydum.
- Konya ile şu an bir bağınız var mı?
Maalesef çok yok. Sadece yeğenlerim, tüccar ve sanayici dostlarım var.
- Konya, doğup büyüdüğünüz bir yer. En nihayetinde baba toprağı. Zaman zaman, 'hiç ayrılmasaydım, hep orada kalsaydım' şeklinde bir pişmanlık duyuyor musunuz?
Hayır, hiç öyle bir şey olmadı. İstanbul'a gelmenin çok faydalarını gördüm. Hem mesleki olarak hem de çocuklarım açısından. Türkiye'de saat üretmek diye bir şey yoktu. Ben onu yaptım. Konya'da kalsaydım o günün şartlarında bunları yapamazdım. Tabii bugün Konya, çok büyüdü, gelişti. Türkiye'nin en önemli sanayi ve üretim merkezlerinden biri oldu.
- Peki Konya'ya ne ölçüde faydalı oldunuz?
Mesleğimin gerektirdiği kadar faydalı oldum. Orada yaptığım hayır hasenat halen devam ediyor zaten. Konyalı Saat adını Türkiye'de bir marka haline getirdim.
- Konya'ya gitmeye gayret eder misiniz?
Senede birkaç defa giderim. Ahbaplarım tarafından sünnet ve evlilik merasimlerine davet edilirim. Konya'da bulunan hayır kurumlarına üyeyimdir. Babam Cemiyet Hayriye Vakfı'nın kurucu üyesidir. Ben de bu üyeliğin varisiyimdir. Zaman buldukça toplantılara iştirak ederim. Konya ile bağımı koparmamaya özen gösteririm.
BİR KONYALI DA EN AZ İKİ LİSAN BİLMELİ
- Konya'dan İstanbul'a geçme kararı aldığınız zaman babanız hayatta mıydı?
Hayattaydı. Hatta buraya gelirken babamdan izin istedim. 'Oğlum' dedi, 'Meram'da çok şükür bağımız var, hamdolsun durumumuzda iyi. Niye gidiyorsun İstanbul'a?' diye karşı çıktı. 'Baba, gayrimüslim tebaanın çocuklarının hepsi iki üç lisan biliyor. Bizim burada çocukların lisan öğrenmesi mümkün değil. Fatih, İstanbul'u alalı 500 sene olmuş. Halen yabancılar orada istedikleri gibi çalışıyor, büyüyor. Bir Konyalı da gidip orada çalışmalı ve büyümeli' dedim. Ve İstanbul'a taşınmamıza izin verdi.
- Konya'dan uzaklaşıp İstanbul'a gelmenize rağmen Konyalılık yönünüzü kaybetmemişsiniz ki, mağazanızın ismi 'Konyalı Saat' olmuş.
E tabii ki. Konyalılığımı nasıl inkâr ederim? Konyalılık yönümü nasıl yitiririm? Asla.
- Bulunduğunuz ortamlarda, 'ben Konyalıyım' der misiniz?
Hem de gururla ifade ederim. Şirketimin ismi 'Konyalı' zaten. (Gülüyor).
- Konya'daki Nalçacı Caddesi'nin isim babası olduğunuzu öğrendik. Nasıl oldu bunun hikâyesi? Anlatır mısınız?
Ağabeyim, belediye başkanı olduğu dönemde Avrupa Konseyi daimi üyesiydi. İki ayda bir Avrupa'ya toplantıya giderdi. Dolayısıyla Avrupa'ya gidip geldikçe oradaki güzelliklerin, şaheserlerin aynısını Konya'ya uyarlamak istiyordu, şehri yenilemek arzusundaydı. Fakat düşündü ki, eski Konya'yı ıslah etmek zor.
"AĞABEYİME HÜRMETEN NALÇACI OLDU"
- Nasıl yani?
Eski evleri yıkıp, altından kanal geçiremezsin. Evleri belediye satın alsa, halk nezdinde birtakım hukuki problemler ve münakaşalar çıkar. Dolayısıyla, 'eski Konya'yı ıslah etmek mümkün değil' dedi. Bunun için Konya'nın hudutlarının dışına çıkıp yeni bir Konya inşa etmek istiyordu. Konya'yı daha güzel yapmak adına hudut dışına taşıdı. Belçika'dan mühendisler getirtti. Projeler çizildi. Bugün Konya her alanda büyüdüyse zamanındaki o projelere borçludur. Şimdi Konya'ya çok modern. Bu güzel şehir Allah rahmet eylesin Ahmet Hilmi Nalçacı'nın eseridir. Görevdeyken bir trafik kazası geçirdi. Ondan sonra onun hatırasına hürmeten Sille olan o caddenin ismini yeni encümen değiştirdi ve Nalçacı Caddesi yaptılar.
- Şu an Konya'da saat sektörüyle ilgili bir mağazanız yok, öyle değil mi?
Yok. Ama Nacar saatleri satan bayilerimiz var. Konyalı Saat Şirketi, Nacar saatlerinin Türkiye dağıtıcısı ve aynı zamanda markanın tüm dünyadaki isim ve üretim haklarına sahibiz.
- Konya'da sizin Konyalı Saat olarak Nacar saatlerinin dağıtıcısı olduğunuz pek bilinmiyor.
Eski kuşak bilir. Yeni kuşağa da reklâm ve tanıtım kampanyalarımız ile tanıtmaya çalışıyoruz.
- 'Konyalı Saat' diye bir mağaza açsaydınız, yeni kuşak sizden haberdar olurdu.
Açtık. Geçtiğimiz yıllarda Hilton Oteli'nin hemen yanındaki Masera alışveriş merkezinde açıldı ama maalesef halkın bu AVM'ye ilgi göstermemesi nedeniyle AVM kapanınca bizim mağazamız da kapandı. Ama bugün itibariyle Türkiye genelinde 20 tane 'Konyalı Saat' mağazamız var ve 2014 yılı sonuna kadar 24 adete ulaşacak. Bu mağazalar genellikle
AVM'ler de bulunuyor.
- 85 yılı geride bıraktınız. Türkiye'ye, dünyaya açılan bir şirketin onursal başkanlığını yapıyorsunuz. Başarınızı neye borçlusunuz?
Azimle, kararlılıkla yoluma devam ettim. Ülkeme güvendim. Her zaman yeni bir hedefim oldu. Hayatınızda en önemli şey hedef belirlemektir.
- Ümitsizliğe kapıldığınız anlar olmuş mudur?
Elbette ki. İnsanız sonuçta. Bütün mesele bıkmadan, usanmadan koyduğun hedefi gerçekleştirmektir.
- Uzun zaman sonra Konya'ya gittiğinizde hafızanızda neler canlanıyor? Neler hatırlıyorsunuz?
Çocukluğum oralarda geçti. Çocukluk günlerim hatırama geliyor. Konya dedemin, babamın ve benim doğduğum yerdir. "Aslını inkâr eden haramzadedir" deniliyor. Babam bize hep helal lokma yedirmiştir.