Hayata, olaylara, insanlara eleştirel bir gözle baktığım az buçuk tanıyanlarımın malumudur. Eleştirel bakış dedimse açığını arayıp en ufak bir kusurda mal bulmuş mağrîbi gibi saldırmaktan ya da zayıf anında yakalayıp yerden yere vurmaktan söz etmiyorum. Kabullenip geçmek yerine nasıl, neden, niçin gibi sorularla eşyanın arkasındaki hakikati aramaktır kastımız.
Hal böyle olunca, eğri, çirkin veya kötü giden işleri olduğu kadar doğru, güzel ya da iyi giden işleri de gündeme getirmek boynumuzun borcu. Bugün yakın zamanlarda Konya'da olup biten güzel şeylere değinmeye çalışacağım.
***
Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi'nin artık klasikleşen Kültürel Etkinlikleri kapsamında geçen Cumartesi günü Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden Prof. Dr. Ahmet Kazım Ürün hocanın İslâm'ın Şiir ve Edebiyata Bakışı konulu konferansına katıldım.
Arap dili üzerine yazdığı bilimsel eserleri yanı sıra gezi yazıları ve doğup büyüdüğü Yunak ilçesine ait çalışmalarıyla tanıdığımız Ürün, Türk Dil Kurumu Bilim Kurulu'nun yirmi üyesinden biri. Bilirsiniz, bazı kurul üyelikleri şu veya bu nedenle üyeye verilmiş bir armağandır. Yapılan iş olağan toplantılara katılmak ve parmak kaldırıp indirmekten ibarettir. Ürün hocamızınki böylesine bir üyelik değil. Kendisinin hem yüzyıllarca aynı kelimeleri paylaştığımız Arap diline hem de Türkçe'ye vukufiyeti tamdır.
Hızla gelişen teknolojinin dilde ve düşüncede yol açtığı gelişmelerin her gün bir yenisine şahit oluyoruz. Dijital fotoğraf makinelerinin, özellikle de akıllı telefon tabir edilen ve bilgisayar sistemine ek olarak bir kamerası da olan cep telefonlarının gelişmesiyle İngiltere'de selfie kelimesi ortaya çıktı. 2013'te İngilizce sözlüklere giren bu kelimeye 2014 yılında Türk Dil Kurumu tarafından verilen özçekim karşılığı Ahmet Kazım Ürün hocamızın kıvrak zekâsının bir ürünüdür.
***
İslam Dünyasında şiir konusunun netameli olması Kur'an-ı Kerim'de yer alan Şairlere azgınlar uyar mealindeki ayet (Şuara Suresi, 24) nedeniyledir. Bu ayetin tefsiri hakkında bir şeyler yazmak haddimi aşar. Ancak şu iki noktaya dikkat çekmeden geçmek de olmaz: 1. Ayette söz konusu edilen şiir değil şairdir. 2. Ayetin meallerine ve tefsirlerine bakacak olursak, kast edilenlerin eğri, çirkin veya kötü düşüncelerin ve eylemlerin üreticisi, yayıcısı ve savunucusu olan şairler olduğuna dair uzun uzun açıklamaları fark etmemek mümkün değildir.
Kuşkusuz teoriye ait tartışmalar ehli tarafından her zaman yapılmış ve yapılmaya devam edilecektir. Bir de işin pratik yönü vardır ve teori kâğıt üzerinde, zihinlerde, bilimsel ortamlarda su gibi akıcılığını korurken pratik onu şu ya da bu biçimde kaba dökerek somutlaşmasını sağlayacaktır. İslam Dünyasında şiirin pratiğine göz atarsak Peygamber AS devrinden bu güne kadar şiirin var olduğunu ve insanların gönüllerine hitap ettiğini görürüz.
***
Şiirle ilgili çekinik duruş genellikle özelde şiirin, genelde de sanatın yapısını, anlamını, işlevini bilmemekten ileri gelmektedir. Ahmet Kazım Ürün hocamız mezkûr konferansında Arapça bir şiir okudu ve dinleyiciler için Türkçe çevirisini yaptı. Şiirin başlangıç kısmı şöyle idi:
Suad ayrıldı. Bundan dolayı kalbim bitkin ve çaresizdir. Onun arkasından, ondan kurtulmayacak derecede bağlanmıştır.
Suad, göç ettikleri zaman, ayrılık sabahı üzüntülü sesler çıkaran, sürmeli ve mahmur gözlü bir ceylan gibiydi.
Ne kısa ne de uzundur. Önden narin geriden yaşlı gözükür.
Gülümserse, şarabın ilkiyle sulanmış ve sulanmakta devam ediyormuş gibi beyaz dişlerini gösterir."
Şiir sanatının özelliklerini ve bir metindeki anlam katmanlarını bilmezseniz Peygamber AS'ın sırtından hırkasını çıkararak ödüllendirdiği bu şiiri, Banet Su'ad Kasidesi'ni, nam-ı diğer Kaside-i Bürde'yi içinde kadın, şarap vs. geçiyor diye İslam adına yasaklamaya ya da sansürlemeye kalkışır ve Peygamberden daha Müslüman olma iddiası gibi absürt duruma düşersiniz.
***
Yazmaya başladığımda Necmettin Erbakan Üniversitesi'nin fahri doktora verdiği sanatçılarımızdan, geçen hafta sonlanan İslam Medeniyeti'nde Zaman Sempozyumundan, halen devam eden II. Uluslararası İslam Ticaret Hukuku Kongresinden ve Cumartesi günü başlayacak olan İslam Medeniyetini Kuran Düşünürler Sempozyumundan da bahsetmeyi planlamıştım ama görüyorsunuz ki bir güzel etkinliği bile enine boyuna değerlendiremedim.
Zaman ve zemin, ne yazık ki kısıtlı...
***
Bu dünya yapıp ettiklerimizin yankılanıp bize döneceği bir dağdır. (Mevlana)