Rahmetli Ziya Gökalp ve Yahya Kemal manzum şakalaşmaları ve Yahya Kemal’in dizelere döktüğü, Ziya Gökalp Yahya Kemal’e ; “Harabisin, harabati değilsin. Demiş. Yahya Kemal’de; “Ne Harabiyim ne harabatiyim, Kökü mazide olan atiyim.” Şeklinde yanıt vermiştir.

Atsız’da bu dört kelimelik mısra yaşamak kabiliyeti olan bütün milletler değişmez düsturdur. Maziyi unutsak, atsak, inkâr etsek bile kökümüz oradadır. Manevi kanımızda yani ruhumuzda olan istidatların, iyi kötü her şeyin genleri oradan gelmektedir. Onları bilmek kusurlu olanları düzeltmek milletteki yaşama inancının şartı, kanunudur.

Bunun yanında geçmişe takılıp kalmak değildir. Yenilikleri takip etmek gerekir. Yenileşmek milletleri dinamiğidir. Yenileşmeye uyum sağlamak geçmişi inkâr etmek değildir, tersine maziyi iyi bilmek ona göre yarına yönelmektir.

Prof. Dr. Sadık Kemal Tural; “Yarınların elinden tutmak olarak ifade ediyor.

Öyle ise temel hedef olarak bütünlük içerisinde gelişerek değişmektir. Bu süreç toplumun refahı demektir.

Bu bağlamda geçmişin verdiği tecrübelerden yararlanmadan doğru hedef ve ideallere dayandırılmış gelecek(ATİ) kurulamaz.

Sonuç olarak dünü inkar ederek yarınların elinde tutamazsınız. Ziya Gökalp ve Yahya Kemal’in ifade ettiği üzere “KÖKÜ MAZİDE OLAN ATİ MİYİZ?” Atiyiz diyebilmek için geçmişten gelen miraslarımızı bugünün yenilikleri örtüştürüp yarınları inşa etmek durumundayız öyle değil mi?

**

Buradan yola çıkarak hizmet adına daha yarınların elinden tutmak adına çocukluk ve öğrencilik dönemimiz dışında bugüne kadar hep göz önünde olduk. Hep cami önünde dana kuyruğu kestik. Gizlimiz saklımız ve ardıl düşünce başka türlü hesabımız olmadı.

Uzun yıllardır hep hizmet gayesi, Allah rızasına nail olma adına koştuk, çırpındık, ömrümüz böylesi koşuşturma ile geçti. Ne kendime ne yakınlarıma ne de çevreme menfaat temin etmeden çalıştık.

Hizmet etme hizmet üretme sevdası gece gündüz demeden çalışarak birçok hayırlı işlere vesile olduk. Böylesi sadakaı cariye hükmünde hizmetleri yaparken ne hediye aldık ne de hediye verdik. Daha ötesinde kendi cebimizden harcadık.

Bugün vesile olduğumuz hizmetlerin işleyişini, devamlılığını görünce mutlu ve bahtiyar oluyoruz.

Biz böyle gördük ve bugünlere böyle geldik. Ya şimdikilerin menfaatsiz kılını kıpırdatmayanları görünce elbette üzülüyorum. Bununla birlikte yapmış olduklarımdan asla pişman değilim. Geriye dönmek mümkün olsa aynısını yine yaparım.

Üzüldüğüm yıllarca bir beraber olduğumu sandıklarımın bugün başka başka yollara saparak buralarda yol başılık yapmalarına dahası dününü inkâr etmelerine üzülüyorum. Hakarete varan sözcüklerle dün beraber olduklarına yaklaşımların hayretle, ibretle bakıyorum. Sonuçta bunları Cenabı Allah’a havale ediyorum. Ve la havle vela kuvvete illa billahil aliyyiil azim! Ne buyurdunuz?

**

Yazımıza böylesi bir girizgâhla başladıktan sonra sohbetinden hoşlandığım, bilgisinden faydalandığım esnaflarımızdan Ömer Özköylü Ağabeyin 24 Ekim2014 yılında sosyal paylaşım sitesindeki yazısını hatırladım. Bugün tekrar okudum. Sizlerle paylaşıyor ve sizleri Allah’a emanet ediyorum…

“Hiçbir şeyi doğru, tadında ve başkalarını rahatsız etmeden yapamıyoruz.

Mensubiyetlerimizi ve taraftarlığımızı kişiliğimizden, hatta insanlığımızdan önde tutuyoruz. Seçimlerimizi, önde tuttuklarımızı, dostluklarımızı bile ait olduğumuz siyasi ya da basit düşünsel eğilimlerimiz belirliyor.

Sonrasında da ciğeri beş para etmez partililer, beyinsiz devrimciler, kişilikten sınıfta kalmış Kemalistler, insan hakkı gözetmeyen dindarlar, hale göre şekil alan ama gerçekte şekilsiz şucu bucu'larla doluyor ortalık... Hukukun ilk adımı, başkalarının hakkını yüce tutmaktır. Bunu bilmeden hepimiz hukuktan bahseder olduk...

Su katılmamış taraftar olmak için harcadığımız eforu, kaliteli insan olmak için hiç kullanmadık, kullanmıyoruz. Varlığımızla çevremizdekilere huzur vermeyi, sevilen ve takdir edilen meziyetlere sahip olmayı, diğer tüm rozetleri çöpe atıp "insan" olmayı hiç önemsemedik. Sevmeyi henüz öğrenip başarmadan, kendi egolarımızın istediği yönde hazıra konmuş, "tepeden inme sevilmek" istedik...

Okullarda hep bir şeyler öğrendik ama eğitilmedik.

Bugün etrafımızda zararlı gördüğümüz insanların hepsi biziz aslında...

Saygısız, sevgisiz, mesuliyetsiz, farklı düşünenlere tahammülsüz insanlarız.

Kimse bu yaftayı başkasına yapıştırmaya kalkmasın; o biz'iz...

Çocuğuna, yakınlarına kendisi gibi olmayı dayatan, hiç onların "iyi insan" olması için çalışmayan biz'iz; başkası değil!..

Özel insanlar olmaya çalışalım dostlar.

Şuna inanın ki, hepimizi özel yapan şey ne inançlarımız, ne giysilerimiz, ne siyasi taraftarlığımız, ne de cebimizi doldurmasını istediğimiz şeylerdir...

Bu da bize bir şekilde giydirilen üniformalarla düşünmek değil, yalın düşünmeyi başarabilmek, dayatılanlara direnç gösterebilmekle olur.””,

Ahmet Yıldız 13 Haziran 2022 Çumra