Kızıl Rüzgar

Abone Ol

Rüzgâr hızını kesse de esmeye, rüzgârla görevli melekler de estirmeye, sağı solu temizlemeye devam ediyorlar. Bakarsınız ardından bir de yağmur gelir, kar gelir ve çevremizi yıkayıp pırıl pırıl bir hale getirirler.

Yurdumuzun değişik bölgelerinde, beklenmedik zararlara yol açan şiddetli rüzgâr ve fırtına inşallah ucuz atlatılır ve daha büyük zararlara, felaketlere yol açmaz.

Şiddetli fırtına estiği yerleri silip süpürüyor. İnsanlığa kıyameti yaşatıyor. Denizin dalgalarını metrelerce uzatıp, gemileri kayıkları batırıyor. Denizle dağları, ovaları birbirine katıyor. Ağaçları kökünden söküyor, minareleri yıkıyor. Orman yangınlarının daha geniş alanlara yayılmasına sebep oluyor.

Allah beterinden korusun, insanlar ne kadar güçlü kuvvetli ve kudretli olsalar da fırtına ve sel felaketleri karşısında aciz kalıyor ve kurtulmak için çareyi kaçmakta, yer değiştirmekte buluyor.

Şairlere ve düşünen insanlara ilham kaynağı olan rüzgâr, bir anda adı poyraz olsun, karayel olsun, alîze, muson, meltem, lodos, hortum ne olursa olsun korkuların kaynağına dönüşebiliyor.

Bir de Kızıl Rüzgâr var. Şanlı Peygamberimizin hadisinde geçen, İslâm Ümmeti'nin başına geleceği haber verilen, kızıl rüzgâr, yere batma ve suret değiştirme cezalarından söz edilen hadisi var.

Evet, bu belâlar nedir ve bu belâların başımıza gelmesine sebep olacak kötü huylar,  toplumsal yozlaşmaya ve kokuşmaya neden olacak kötü davranışlar nelerdir?

Bahsettiğimiz hadiste Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyuruyor:

“Ümmetim şu on beş şeyi işlediğinde başına belâlar gelir:

1- Devlet malının ganimet bilinmesi ve çarçur edilmesi, 

2- Emanetin ganimet bilinip istismar edilmesi,

3- Zekât vermenin angarya kabul edilmesi,

4- Kişinin haksız olan karısına itaat etmesi,

5- Annesine isyan etmesi

6- Arkadaşını kayırması,

7- Babasına cefâ ve eziyet etmesi,

8- Camilerde gürültülerin ve boş sözlerin yükselmesi,

9- Halkın en aşağılık kimselerinin söz sahibi olmaları,

10- Kişiye şerrinden korkulduğu için iyilik edilmesi,

11- İçkilerin serbestçe içilmesi,

12- İpek elbiselerin giyilmesi,

13- Şarkıcı kızların çoğalması,

14- Çalgı âletlerinin yaygınlaşması,

15- Bu ümmetin sonradan gelenlerinin önceden gelenlere lânet okuması.

İşte o zaman kızıl rüzgâr, yere batma veya suret değiştirme belâlarını beklesinler”(1)

Bu hadiste, Allah'ın gazabına (gayretullah'a) sebep olacak dehşetli hatalardan haber veren Allah Resûlü (sav), bu hata ve haramların çoğunun yaygınlaşmasının başlı başına bir belâ olduğunu, Allah'ın Celâl isminin tecellisinin böyle hatalardan sonra can yakıcı biçimde vakî olabileceğini, bundan sakınılması gerektiğini bildirmektedir.

Bahsedilen kızıl rüzgâr, yere batma ve suret değiştirme belâlarını hakikî manalarında anlayabileceğimiz gibi, birer benzetme olarak zikredildiğini söylemek de mümkündür.

Burada geçen “kızıl rüzgâr”dan; kavurucu ve yakıcı rüzgârlar, sıcak atmosfer, volkanlar, yanardağlar, yangınlar, ateş ve hararet afetleri, şimşekler, yaygınlaşan ve saldırganlaşan şuursuzluk, övünülen ve çoğunluğu saran cahillik anlaşılabilir.

“Yere batma” belâsından, çoğalan depremler ve yer sarsıntıları, manevî olarak alçalma, çökme ve batmalar, Allah'ın, meleklerin ve müminlerin lânetine uğrama belâları anlaşılabilir. Nitekim bir deprem münasebetiyle Bediüzzaman diyor ki: “Ahir zaman fitnesinin müddeti uzundur; biz bir faslındayız.  Bu geçen zelzele, kıyametin en büyük zelzelesini haber verir gibi sarstı, fakat akılları başlarına gelmedi”(2)

“Sûret değiştirme” belâsından, ceset itibariyle dünyada veya kabirde çirkinleşme, çaresiz hastalıklara ve musîbetlere uğrama, maddî-manevî problemler altında bunalma, psikolojik gerginlikler ve depresyonlar geçirme, umduklarına ulaşmama, korktuklarının eliyle perişan olma, amelinden hayır ve fayda görmeme gibi musîbet ve belâları algılamak mümkündür.

Doğrusunu Allah ve Resulü bilir.

Şimdi bizler, ülkemiz insanları, çevremizdeki ülkeler, özellikle halkı Müslüman olan ülkeler, zaman zaman büyük ve küçük felaketler yaşıyor ve başımıza gelen belâ ve musibetlere şaşırıp kalıyoruz. Acaba neden?

Hadiste geçen onbeş kötü haslet, hepsi de eksiği yok fazlası var ve İslâm Âleminin hali ortada. Kulların itaat ve isyan edip etmediği de Allah'ın af ve gazap edip etmediği de ortada gözüküyor.

Rabbimiz, isyan içinde olan kullarını gerek peygamberleri eliyle, gerekse çeşitli musîbetler diliyle uyarıyor. Bu İlâhî uyarıları algılayarak tövbe ve istiğfar edenlerse her zaman kurtulmuş oluyor.

Kendini düzeltip, islâh eden toplumlara Rabbimiz, her zaman rahmet nazarıyla bakarken, azıtanları ve sapıtanları da bir şekilde uyarmış ve cezalandırmış oluyor. Bazen kurunun yanında yaş da yanmış oluyor.

Başımızdan eksik olmayan, bu fırtınalara, bu sel ve yangın felaketlerine, bu yer sarsıntılarına biraz da böyle baksak, ne dersiniz?

 Yüce Rabbim yine de üzerimizden, toplumumuzdan, İslâm âleminden ve insanlıktan rahmet nazarını eksik etmesin. Bizleri rüzgârların şiddetlisinden ve kızılından korusun.

 

Dipnotlar:

1- Câmiü's-Sağîr, 1/428; Tirmizî, Fiten, 31.

2- Lem'alar, s. 66.

                                  HEM NALINA HEM MIHINA

GEZİ ZEKÂLILAR

Lodos, İstanbul'da 229 ağacı devirmiş.

Afyon ve Manisa'da iki minare rüzgârın şiddetinden yıkılmış.

Samsun'da orman yangınları rüzgârla yayılmış, 7 ev, alevlere teslim olmuş.

Bütün bunlar iyi de Gezi'de eylem yapan Gezi zekâlılar nerede?

Baksanıza ağaçlar sökülüyor, evler yanıyor, minareler yıkılıyor. Şu esen Lodos'a karşı da bir eylem yapsanız ya!

 

                                                 GÜNÜN SÖZÜ

MUTLU OLMAYI YARINA BIRAKMAK, KARŞIYA GEÇMEK İÇİN NEHRİN DURMASINI BEKLEMEYE BENZER. VE BİLİRSİN, O NEHİR, ASLA DURMAZ.

Grange

Kamil Bircan    04.02.2015