Ulu bir çınarın altında hacı, hoca, birkaç koca, oturmuş konuşuyorlardı. İçlerinden biri:
-Cemiyet bozuldu. Kıyamet alâmeti çoğaldı, dedi.
Aralarından hoca geçinen biri:
-İki dosttan biri vefat eden arkadaşının mezarını ziyaret edip de sağ olan, kabirde yatan dostuna gıbta ile: Keşke senin yerinde ben olsaydım. Dünyanın yaşanacak hali kalmadı. İnsanın insana güven ve inancı bitti, diyerek ölmeği yaşamağa tercih ettiği zaman kıyamet yakındır dedi.
İşte tam o sırada Nasreddin Hoca selam verip sohbete katıldı.
Sohbet meclisindekilerden biri hocayı görünce onunla sohbeti zenginleştirmek ve renklendirmek istedi:
-Hocam, kıyamet ne zaman kopacak? Diye sordu. Hoca:
-Hangi kıyamet? Diyerek suale sualle cevap verince, adam:
-Hocam Allah aşkına kaç kıyamet var ki, hangi kıyamet diyorsun.
Nasreddin Hoca fütursuz:
-İki kıyamet var. Eğer karım ölürse küçük kıyamet, ben ölürsem büyük kıyamet. Siz hangisini soruyorsunuz? Dedi.
NE YAPABİLİRİM?
Akşehirliler Timur ordusundan bezmiş usanmıştı. Askerlerine yiyecek, hayvanlarına saman ve yem yetiştirmek kolay değildi.
Ayrıca istila ordusunun çevreye gizli baskısı yeterde artardı. Tedirğinlik hat safhadaydı. Hele şehir ve kasabalara dağıtılan karınları doymak bilmeyen koca koca fillerin bakımı halkı iyice canından bezdirmişti.
Nasreddin Hoca bir gün Timur'un otağını ziyaret edip huzuruna çıktı. Tahtında azametle duran Emir Timur'a selam verdikten sonra:
-Ordunu Akşehir'den alıp gidecek misin, gitmeyecek misin? Diye sordu.
Timur, Nasreddin'in tehditvâri cesur sorusuna tebessümle:
-Gitmeyeceğim, ne yapabileceksin? Dedi.
Hoca aynı cüretle:
-Ne mi yapabileceğim, kasabalıyı alıp ben gideceğim dedi.
ALTI PARMAK
Nasreddin Hoca'nın delikanlılık yıllarıydı. Olacak oğlak misali daha toy bir delikanlı iken de taşı gediğine koymasını bilir, hiç laf altında kalmazdı.
Genç Nasreddin köyün anlı şanlı varlıklılarından birinin düğün yemeğindeydi. Kalaylı, üstü etli koca pilav tepsisi sofraya konmuş fakat kaşık koymak unutulmuştu.
Herkes beklerken delikanlı Nasreddin sabredemeyip elini etli pilava daldırıp avuç avuç yemeğe başladı.
Sofradakilerden biri Nasreddin'e eliyle yemesini kast ederek:
-Niye beş parmağınla yiyorsun? Dedi.
Nasreddin, kaşık vermediler dese birilerini suçlamış olacağını düşünerek:
-Altı parmağım olmadığı için, cevabını verdi.
***