Alak süresi Kuran-ı Kerim’deki sıralamada doksan altıncı, iniş sırasına göre birinci süredir. Kalem süresinden önce Mekke’de inmiştir. Baştan beş ayeti Hz. Peygamber’e gelen ilk vahiy olduğundan ilk inen süre kabul edilir.

Buhari ve Müslim’de Hz. Ayşe’ye isnat edilen rivayete göre Hz. Peygamber, içinde yalnız kalmayı âdet edindiği Hıra mağarasında iken Ramazan ayının 27. gecesi (Pazar-Pazartesi) tan yerinin ağarmaya başlamasından az önce ufukta nurdan bir şekil görmüş; o zamana kadar hiç karşılaşmadığı bu nuranî varlığın (Cebrail) kendisine seslendiğini duymuştur.

Hz. Peygamber olayı şöyle anlatır: “Melek bana okumamı emretti. Kendisine okuma bilmediğimi söyledim. Beni kollarının arasına alıp kuvvetle sıktı; sonra ‘oku!’ dedi. Ben yine, ‘Okuma bilmem’ dedim. Beni tekrar kollarının arasına aldı, kuvvetle sıktı ve ‘oku!’ diye tekrar etti. Ben yine ‘Okuma bilmem’ dedim. Üçüncü defa kollarının arasına alıp daha kuvvetlice sıktıktan sonra bıraktı ve şöyle dedi: “Yaratan rabbinin adıyla oku; O, insanı alaktan (asılıp tutunan zigottan) yarattı. Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir. O, kalemle (yazmayı) öğretendir. İnsana bilmediklerini öğretmiştir.”

***

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)‘nun ( 2020 yılı verilerine göre) yayınladığı kitap okuma alışkanlıklarını da ortaya koyan veriler hayal kırıklığına uğrattı. Okumanın, öğrenmenin erdem olduğu bir dünyada günde 3 saat televizyon izlenen, 7 saat internet kullanılan Türkiye’de kitap okumaya ayrılan vakit sadece bir dakika. TÜİK verilerine göre kitap okumak Türk insanının ihtiyaç listesinde 235. Sırada yer alırken yüz kişiden sadece dört kişi kitap okuyor.

Büyümenin ve gelişmenin çocuklarımızın daha çok okumasına bağlı olduğu Türkiye’de TÜİK ’in açıkladığı veriler son derece üzücü. Çıkan verilere göre Türkiye’de okuma oranı yüzde 0,1’ken, kişi başına düşen kitap sayısı 7 olarak belirlendi.

Cahillikten kurtulup refaha ermenin kitap okumaktan geçtiği bilinci gerçek hayatta karşılığını bulmadı. Fransa ve İngiltere’nin yüzde 21, Japonya’nın yüzde 14, Amerika’nın yüzde 12, oranla kitap okurken Türkiye’de okuma veridi yüzde 0,1 olarak gözlemlendi.

Günümüzde okumak, çocukların kültürel gelişimlerini tamamlamalarını ve dünyadaki bilgi çağını yakalamaları için su gibi, yemek gibi önemli bir ihtiyaç, kitap okumanın bu kadar popüler olduğu günümüzde Türkiye’nin okuma alışkanlığında dünyada 86.sırada olması kafalarda soru işareti bıraktı.

Sosyal medyada kitap paylaşımlarının ardı arkası kesilmezken TÜİK verileni şaşırttı. Aynı zamanda basılan kitap sayısıyla kişi başına düşen kitap sayısı arasında dağlar kadar fark var.

Türkiye’de geçtiğimiz yıl 50 binin üzerinde kitap basıldı. Fakat yapılan son araştırmalara göre; Türkiye dünyada en fazla kitap okuyan ülkeler arasında sonlarda.

Telif hakları genel müdürlüğünün sürekli olmayan yayınlardaki bandrol sayılarına göre Türkiye’de geçtiğimiz yıl kişi başına düşen kitap sayısı ne yazık ki 7,18 olarak belirlendi. Okunan kitaplarınsa yüzde 45’i aşk yüzde 43’ü din, yüzde 12’si masal, fıkra, siyaset, kişisel gelişim kitapları olarak belirlendi

***

İlk emri “Oku” olan dinin mensupları, nedense okuma konusunda sınıfta kaldılar. TÜİK ‘in 2020 verilerine göre okuma karnemizin ne kadar kötü olduğu ortaya çıkmaktadır.

Peki, biz neden okuma noktasında zayıfız.

Bu bir sosyolojik mesele olsa gelsek.

Okumanın bireye katkısı nedir? Hiç düşündük mü?

İşte bu hususta bazı tespitler…

Düşünmeyi sürdürmenin, yani insan olarak kalmanın “hücre yenileyici” gıdası okumaktır.

Okursan, ister istemez düşüneceksin, ama düşünmeyi yeterli görürsen, ya sadece düşüneceksin ya da düşünmediğin halde düşünüyor sanacaksın…

Okumasam düşünemem gibi geliyor bana. Ve düşünmezsem yaşayamam diyorum.

Okumasam düşünemem, sadece ezberlediklerimi tekrar ederim. Daha bu tekrarı, düşünmek sayabilirim.

Kitap zihin açar. Kitap gönül açar. Hayalleri zenginleştirir ve ufuklara yelken açar. Bazen farklı kültürlere ve medeniyetlere bazen de kendi iç dünyamıza yeni bir yol açar.

Okuduğumuz her kim, neresi ya da neyse onu tanımamıza, anlamamıza ve sevmemize imkân sağlar.

***

Önceden sohbet meclisleri olurdu. Kelam sahibi insanlar konuşur, hazirunda onları can kulağı ile dinler istifade ederelerdi.

Sohbet meclislerinin bir ahengi vardı, bir seviyesi vardı.

Günümüzde bu güzellikler git gide azaldı, hatta yok oldu.

İnsanlar bir araya geldiği zaman, bazılarını tenzih ederim ama ya malayani ya da onun bunun ardından mesnetsiz konuşmalar ile geçiyor.

Hele hele her şeyi bilen okumamış cahiller yok mu insanı bazen “fıtık” ediyor.

Birde işin işine kısır siyaset kavgası girdiği zaman işin tadı tuzu kalmıyor. Falan parti filan liderler için dostluklar bozulabiliyor.

Büyüklerimiz bizlere “Ya hayır konuşun ya da susun” derlerdi… Bu hassasiyetlerimizi gün geçtikçe kaybettik.

Ömründe okuduğu kitapları üst üste koysan diz boyunu geçmeyen bazı bilenler (!) var ya onlarda ayrı bir âlem.

Okumadan yazmaya kalkan aceze takımının sefaletinden Allaha sığınıyorum.

Malayani konuşmalardan, kısır döngü siyaset ve dedikodunun sarmaladığı dünyamızdan, daraldığınız zaman, sıkıldığınız zaman eline aldığınız bir kitap sizi çağlar ötesine götürdüğü gibi, bazen geçmişe dalıp sizi oranın iklimi ile buluşturuyor. Böylece kendinizi güvenilir bir liman içinde bulunuyorsunuz.

“Rahmetli Cemil Meriç “Kitap bir limandı benim için. Kitaplarda yaşadım. Kitap benim has bahçemdi. “ diyor.

Cemil Meriç’in satırlarındaki gibi, yüzlerce yıl öncesinden farklı coğrafyalarda farklı şahsiyetlerle bir arada olmayı mümkün kılar.

Bizi bu limandan mahrum etme Allah’ım…

Bütün kitaplar, tek kitabı Kuranı Kerimi anlamak için okunur şuuru ile okumaya devam edenlerden olmak ümidiyle.

Baki Selamlar

Not: Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından 14 -23 Ekim 2022 tarihlerinde düzenlenecek olan Konya Kitap Günleri Selçuklu Kongre Merkezinde kitapseverleri kitapla buluşturuyor. Bütün kitap dostları davetlidir. Buluşmak dileği ile…