Boğa güreşlerini hepimiz az çok biliriz. İspanya ve Meksika’da düzenlenen bir gösteri.

Ortam, stadyuma benzer bir arena.  Matadoru tutan seyirciler. Boğa, Kırmızı Pelerin ve Mutela.

Ortam çok tozlu, taraftarların  tezahüratları ile meydana gelen gürültü ve boğanın zafiyetleri üzerine ustalaşmış bir matador ve onun kullandığı mutela  ve kırmızı pelerinle yaptığı hareketler.

Birçok insanın boğanın kırmızı renkte pelerini görünce çılgına döndüğünü sanır. Halbuki yapılan araştırmalara göre boğa renk ayırt etmez.

Onu çileden çıkaran, matadorun pelerini sallayarak, mutela ile tahrik ederek, hatta canını yakması, seyircilerin aşırı gürültülü tezahüratı ve hareket arttıkça toza bulanan arenanın atmosferidir. Aslında burada en önemli olan boğanın irade, akıl diye bir yeteneğe sahip olmaması.

Yoksa kendi ağırlığının  yaklaşık altıda biri bir matadora boğa yenilir mi?

Matador her türlü bilgi ve tecrübeye sahip. Deneyimli. Boğanın zaaflarını çok iyi biliyor.

Boğa  iyi beslenmiş, belki hareketli ama matadora karşı bir beceri birikimi yok.

Arena sahibi ise  binlerce yıl kendini geliştiren, bilgi ve becerisini biriktirerek oyun kuran işletmeci.

Ve seyirciler…..

Matador  boğayı tahrik ederek harekete geçiriyor, kızan boğa  tamamen dikkatini matadorun hareketine  veriyor.   Matadorun belirlediği davranışı yapmak üzere saldırıya geçiyor.

Seyirciler ruhlarındaki bütün stresi boşlatırcasına  çılgınca bağırıyor. Arena artan ağırlıkta hareketleniyor. Arenanın çevresinde de hareketlilik artıyor. Toz, duman, ses  hayvansal sükuneti kontrolsüz harekete çevirirken arena kıvama geliyor.

Farz edelim ki boğa bir an sakinleşti. Ve bir anlık düşünme kabiliyetine sahip olduğunu düşünelim.
Boğa ne yapardı?

Önce durur. Sakinleşir. Ve gösterilen harekete değil de direkt  kendisinden kat be kat zayıf matadora yönelip işini bitirmez miydi?

Boğanın böyle bir özelliği olma ihtimali dahi olsaydı hiçbir  matador arenaya çıkamazdı. Hatta böyle bir gösteri de olmazdı.

Şimdi yaşam arenasına dönelim.

Öncelikle  topluma bakarsak. Boğalar,  matadorlar, ve arenadaki seyirciler ve bu gösteriden kazanan insanlar.

Burada algı yönetimini icra eden matadorlar, bunlar tüketimi arttıran her türlü aktör,  savaşlar, terör örgütleri,  karışıklıklar,   korku imparatorlukları,  kendi faydasına yoğunlaşmış yöneticiler, politikacılar, bürokratlar, arena sahipleri tarafından beslenen her türlü aydınlar.

Boğa;  iradesini kullanmayan,   nefret ve aşırı sevgiden kaynaklı bağımlılıkla karar veren, ihtiyacından çok şımartılmış aruzlardan kaynaklı isteklerimizle akıldan çok duygularımızı harekete geçiren bizler.

Bilincimizi kullanmayı, serinkanlılığı unutup bin bir zafiyetle donatılmış insanoğlu.

Zafiyetlerimizi iyi bilen matadorun hareketi karşısında gerekirse bir birimizi yiyecek kıvama gelmişiz.

Emperyalizmi temsil eden ülkeler seyircilerimiz. Onlar da kendi rahatları ve keyfi için insanlığın vahşete düşmesini izleyen canavar ruhlu medeniyet temsilcileri.

Ve arena sahipleri küresel güçler. Kürenin bütün kaynaklarını bu sayede istedikleri gibi paylaşıyor istedikleri gibi kullanıyorlar. Devletler kuruyor devletler batırıyor. İnsanlığa ömür biçiyorlar.

Onlar için kaç boğanın telef olduğu çok önemli değil.

Burada bizlere düşen ne?

Basit birkaç formül ile incelersek. Biraz matematik de lazım ama kolay.

3 adet 2 birim gücünde insan toplumu temsil etsin.

  1. 2, 2, 2=                               : Kendi haline  yaşayan insanlar. Vasıf kazanmamış, ne yaptıklarını da ölçmeyen insanların durumu
  2. 2+2+2=6                            : Her biri kendi başına bir şeyler yapmış. Ama ne yaptıklarını ölçmüşler.
  3. 2²+2²+2²=4+4+4=12        :Her bir kişi,  iki beceri kazanarak  kendi hallerine çalışıp,  12 birim güç üretmiş.
  4. (2+2+2)²=(6)²= 36             : 3 kişi bir araya gelmiş  becerilerini de birleştirerek organize olmuşlar. Aynı kişiler bilgi, beceri, bilinç, dayanışma, barış, organize olma, irade, feraset, istişare  gibi birçok değişik vasıfları bir araya getirerek  toplumsal sinerjiyi  yani bereketin de  formülünü oluşturmuş oluyorlar.

Eğer duygusal tepkilerle yaşarsak, edep, akıl, bilinç, empati, paylaşım,  bilgi, bilim ile insan ve toplum yaşamını zenginleştirerek güçlenmezsek bizden zayıf toplumların hareketleri karşısında kızgın bir boğadan başka yaşamda rolümüz kalmaz.

Bugünkü dünyanın hallerine bir bakalım.

Dil, din, ırk, zenginlik gibi bütün ortak özelliklerine sahip Arapların İsrali’in karşısındaki durumu arenadaki boğadan ne farkı var?

Bugün Petrolü güvene aldık diyen bir Amerikan başkanı Trump’ın  matadordan farkı ne?

Ya bizim durumumuz?

Nefret ettiğimiz, hakkımızı gasp etmeye çalışan ülkelerin ürettiği teknolojilerle üretilen ürünlerin bağımlısı olarak boğadan farkımız var mı?

Bence hayır.

Ama bizim boğalığımızın Araplardan farkı; Tarihimiz, binlerce yıllık kurmuş olduğumuz devletler, yok olmaktan kurtaracak liderler çıkaran potansiyele sahip bir millet olmamız.

Eğer bereketin formülüne, rotasına göre yaşamazsak, durup düşünüp ortak paydalarda buluşamazsak matadorlar ve arena sahipleri binlerce yıllık biriktirdikleri şeytani planlarla bekliyorlar.