Türkler tarafından tarif edilmiş bir Türk ve Türk Milliyetçiliği yoktu. Türklük dünya sisteminin çarklarına zarar vermeyecek bir ambalaja konulmuştu.
Türk, efrâdını cami' ağyarını mani' bir tarife kavuşamamıştı. Türk deyince bu daireye kimler girer? Kimler o dairenin dışındadır? Tamamen bir muğlaklık vardı. Bu muğlaklık küfür hakimiyetinin işini kolaylaştıran bir vasatı destekliyordu. Anti-Türk 'bilim adamları' tarafından uydurulan üfürme tarihe göre tanzim edilen gayrimuayyen Türklük, İslam dışında da kendine bir varlık sahası açabiliyordu. Buna göre Türkler tarihin bir döneminde Müslüman olmuşlardı. Şimdi de Müslüman olmadan da yollarına devam ettirebilirlerdi. Yani kişinin İslam'la arasına koyduğu mesafe onun Türklüğüne bir halel getirmiyordu. Giderek gâvur olarak da Türk olabilirdin. 'İslam'ın kılıcı Türk'ten İslam düşmanı bir Türk'e yolculuk on yıllar boyunca devam ettirildi.
Gayrimüslim dünyanın keyfini kaçırmamak şartına bağlanmıştı Türklük. Din ayrı milliyet ayrıydı. Dünyada büyük milletler (İngilizler, Fransızlar, Ruslar) ve Türkler vardı. Kardeşçe yaşayabilirlerdi! Zaten malum olan bu meseleyi teferruatlandırmaya lüzum yok. Parçalı bulutlu, tenakuzlarla malul, milletin hakiki, asli vasfından kopuk bir Türk milliyetçiliğiydi ortada dolanan.
Bu sütuna sığdırılması mümkün olmayan Türklük mevzuunu teferruatlandırmak değil niyetim. Sadece has, halis, sahih tarife işaretle iktifa edeceğim. Kafirle çatışmayı göze alan Müslüman'a Türk denir İsmet Özel. Ve tefrik edici soru: Türk müsün Gavur musun?
Bu tarif modern teorilere mahpus bilimsel kafanın asla alamayacağı bir tarif. Bu tarifi anlamak için önce gâvurun 'bilim' dediğinin 'cehalet' olduğunu idrak etmek iktiza ediyor.
'Biz' dediğimiz şey eğer her şeyi içine alıyorsa artık biz diye bir şeyden bahsedemeyeceğiz demektir. 'Biz' diyebilmek için öncelikle neyi dışarıda bıraktığımızı beyan etmemiz gerekir. Şayet 'Türklük gayri İslami vasıfları da uhdesinde bulundurabilir' diyorsanız; 'Türklük diye bir şey yok' demiş olursunuz.
Bu sıkışınca Atatürk Milliyetçisiyiz diyenlere sormazlar mı, madem hem gavur hem Türk olunabiliyordu da Mustafa Kemal niçin Meclisten kendisine Gazi ünvanı verilmesini istedi diye? Gâzi ne demek? Gaza eden demek. Yani 'küffârla' savaşan. Çünkü Türk Milleti küffara haddini bildirmemiş birisini başında görmek istemez. Bu nedenle O, 'Gazi' Mustafa Kemal olmak zorundaydı.
Ve Mustafa Kemal'in Türk Milleti tarifi: "Türkiye Cumhuriyetini kurmuş Türkiye ahalisine Türk Milleti denir. El-hâk doğrudur. Türkiye Cumhuriyeti İstiklal Harbi verilerek, İstiklal Harbiyle kazandığımız zemin üzerine inşa edilebilmişti. İstiklal Harbini biz kime karşı kazandık? İstiklal Harbini, Yunan ordularının önemli bir kısmını teşkil eden Rumlara, bazen Fransız bazen Rus desteğiyle bize taarruz eden Ermenilere karşı kazanmıştık. Yani! Yanisi şu: Türkiye Cumhuriyetini Türkiye'de yaşayan ahalinin tamamı kurmadı. Ya kim kurdu? İstiklal Harbinin, Sakarya Meydan Muharebesinin galipleri kurdu, mağlupları değil. Galipler ise etnik kökeni ne olursa olsun ben memleketimi gâvura yedirtmem diyen Müslümanlardan başkası değildi. Osmanlı Meclisi Mebusan'ının neredeyse üçte biri gayrimüslim iken 23 Nisan 1920'de kurulan Millet Meclisinde bir tane bile -açıktan- Rum, Ermeni, Yahudi meb'us yoktu.
Nasıl olsundu? Millet Meclisi, Müslüman ahaliyi gâvur çizmesi altına almaya çalışan cümle gâvurlara karşı İstiklal Harbini idame ve idare ettirmek için teşekkül etmişti. Bizim İstiklal Harbimizi daha Meclis kurulmadan aylar önce Maraş'ta bir Cuma namazı esnaında sancaksız namaz olmaz diyen Türkler başlatmıştı. Meclis başlayan bu direniş ve atılıma iştirak etti. Biz İstiklal Harbini laiklik gelsin, memlekette Müslim, gayrimüslim eşit olsun diye mi yaptık?
Elbette hayır. Bilakis tıpkı 13. Asırda Anatolia'yı 'Türkiye' yapan ecdadımız gibi bu memlekette Müslüman'ın sözü geçecek diye İstiklal Harbinde canımızı, cananımızı bütün varımızı verdik. 'Önce Vatan' dedik. Dedik de ne mi aldık? Hiç olmazsa kurtardığımız vatanın dar-ül İslam vasfının beyan edilmesine mecbur ettik. Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihin ilk ve tek İslam Cumhuriyeti olduğunu 364 Sayılı Kanunun 2.maddesiyle, 29 Ekim 1923'te ilân ettik:"Türkiye Devletinin dinî, din-i İslamdır." Bu hüküm Kahraman Maraşlılara 3 sene sonra 'Cuma namazınızı rahatça kılabilirsiniz' demiş oluyordu. Cuma kılabilirsiniz çünkü burası 'Müslüman memleketi'dir.
Bu itibarla İstiklal Harbini yok sayamayan Lozan, gayrimüslimleri milletler arası garanti altına aldı ve azınlık statüsü verdi. Bu memlekette gayrimüslimlerin de sözü geçecekti de niye canından cananından oldu bu millet?
Bu memlekette gayrimüslimler yaşamasın mı abi? Yaşasın. Ancak son sözün Türk'e ait olduğu bilinsin. Türk Milleti yaşanan onca herc-ü merce rağmen hala bu ülkenin asli vasfının İslam olduğunun beyan edilmesini bekler iken partisinin adında 'milliyetçi' kelimesi bulunan bir parti gayrimüslim idarecilere milleti hazırlamakla mı meşgul?
Parti bayrağına üç hilali seçen bu partinin akademik kariyerli idarecileri Tanzimat Fermanına kadar bu memlekette gayrimüslimlerin idareci, asker olmalarının yasak olduğunu, cizye ödemek zorunda olduklarını, at binmelerinin bile yasak olduğunu bilmiyorlar mı sanıyorsunuz? 'Klasik Osmanlı Nizamı' denilen bu nizamda Müslümanlara Millet-i Hakime denirdi. Bu 'Millet-i Hakime'nin hükmü ve zimmeti altında sırasıyla Rumlar, Ermeniler, Yahudiler- yer alırdı. Osmanlı düveli muazzamanın tehdidiyle ilan etmek zorunda kaldığı Tanzimat Fermanıyla Müslümanlarla gayrimüslim teb'a arasında fark gözetmediğini beyana mecbur kılınmıştı. Aslında laiklik 'dış güçlerin' zoruyla o tarihte gelmişti. İtikadı bozuk olmayan Müslüman ahali buna razı gelmedi ve bundan böyle gavura gavur denmeyecekmiş diyerek bu kaideden intikam aldı. Gayrimüslimlerle eşit olma dolmasını kusarak İstiklal Harbini verebildik. İstiklal Harbini biz kazandık; Rumlar, Ermeniler, Yahudiler değil.
Hayat memat meselesi gördüğü seçimin en civcivli zamanında bile Ermenice eğitim verecek okullara ve misyonerlik faaliyetlerine cevaz veren '2.Demokrasi Paketi'ni çıkarmakla vazifesini ifada kusur etmeyeceğini ızhar eden AKP'ye muhalefetmiş gibi yapan MHP, gösterdiği adaylarla 'muhalif' olduğu partinin yarım bıraktığı işlere talip olduğunun sinyalini vermiş oldu. Tıpkı Fethullah Gülen'in BBC'ye verdiği mülakatta İmralı ile pazarlığa karşı değilim işmarı gibi bir şeydi bu. Anlayan anladı. Mesaj yerine ulaştı.
Türkçeden gayrı resmi dili yasaklayan Karamanoğlu Mehmet Bey'in niyetinin Arapça'yı değil de 'Gavurcayı' yasaklamak olduğunu kim kime haber verecek? Ermenice siyasi propagandanın önünü açan paket İslam'a mesafeli İslamcıların mı, milliyete mesafeli milliyetçilerin mi rahatını kaçırıyor?
Mustafa DEVECİ, 4 Cemaziyel Evvel 1435
(*) 'KİLİSEYE GİDERİM, ALLAH'IMI BİLİRİM MHP'LİYİM - MHP Bakırköy Belediye Meclisi adayları arasında yer alan Nerses Yeramyan'ın 27 Şubat 2014 tarihli Agos Gazetesi'nde neşrolunan sözleri.