Geçen yılın son günleri ve bu yılın ilk ayında çok şükür özlenen kar yağışını gördük. Ülkemizin birçok kesiminde görülen, aralıklarla yağan kar ve hava şartları bazı illerde ulaşımı da olumsuz etkilemiştir. Ancak unutulmamalıdır ki her oyunun bir kuralı olduğu gibi karlı günlerde de alınacak tedbirler vardır. Normal lastiklerle kış lastiksiz, zincirsiz yola çıkanlar, bir de yolda temizlik yok ve araç sayısı da az ise tabii ki olumsuzluklar yaşanmaktadır. Bu durumlarla karşılaşmamak için kış ve kar şartlarına uygun seyahatler yapılmalıdır.

Yağışlara seviniyoruz,

Çok şükür televizyonlardan kar için “beyaz felaket” sözünü duymadığımız için de seviniyoruz.

Kar bitkilerin yorganıdır, üşüyünce nasıl yorganı üstümüze çekiyorsak kar yağdı bitkilerin yorganı örtülmüş oldu. Ülkemizde bulunan kalan suyun yeterli olmadığı söylenilen göl, gölet ve barajlar yağış alınca dolmaya başladı. Bu ve benzer birçok faydaları nedeniyle yağışlara ve kar yağışına seviniyoruz.

Dünyada ve ülkemizde iklim değişikliği yaşanmaktadır. Bu inkâr edilemez bir gerçektir. Ancak uyarılara ne kadar kulak veriyor ve dikkate alıyoruz, onu sorgulamak gerekmektedir. İklim değişikliğinden birçok sektör farklı şekillerde etkilenmekte ve yeterli tedbir alınmaz ise bu etkinin giderek artacağı beklenmektedir. Tarım sektörü de çok yönden etkilenecek sektörlerden birisidir. Yağışların azalması ve yağış süre ve miktarındaki görülmekte olan farklılıklar, özellikle su yetersizliğinden tarım sektörü en çok etkilenecek sektörlerin başında gelmektedir.

Türkiye’de tarım sektöründe iklim değişikliğinin etkilerine karşı bilimsel araştırmalar artırılmalı ve uyum önlemlerinin alınmadır. Tarımsal üretim politikaları çerçevesinde, bütün kaynakların korunması ve muhafazasında olduğu gibi su kaynaklarının en alt düzeyde bile doğru ve etkin yönetilmesi gerekmektedir. Tarım sektöründe havza bazında su yönetiminin iyileştirilmesi için; fiziki altyapı hizmetlerinin geliştirilmesi, eğimli arazilerde erozyonun ve taşkınların önlenmesi için alternatif toprak ve su muhafaza yapılarının yaygınlaştırılması gerekmektedir.

Mevcut orman alanlarının artırılması, mera alanlarında bitki örtüsünün güçlendirilmesi, mera ıslah projelerinde de toprak ve su muhafaza yapılarına mutlaka yer verilmelidir.

Yağışlarla yeryüzüne düşen suyun doğru kullanımı yanında yerleşim yerlerinde biriktirilmesi için yapılanmaya gidilmelidir.

Su tasarrufu konusunda kullanıcıların bilinçlendirme faaliyetlerinin artırılmalıdır. Tarımda tarla bazında da uygun sulama yöntemleri yaygınlaştırılmalı, ıslah çalışmaları sonucu bölge için tescil edilmiş bölge iklimine uygun bitki tür ve çeşitlerinin ekilmesi teşvik edilmeli ve farklı oranda desteklenmelidir.

Ülkemizin bazı bölgelerinde olduğu gibi sulamada kullanılan suyun kalitesi, özellikle bazı akarsu ve yeraltı kuyularında bilinçsiz gübrelemeye dayalı nitrat kirlenmesi de karşılaşılan problemlerdendir. Ayrıca bölgemizde derin kuyuların tuzluluk durumu da dikkate alınması gerekeli bir problem olarak görülmeli ve tedbir alınmalıdır. Yağışlar azaldığı dönemlerde derin kuyular daha derinleştirildikçe özellikle tuz gölüne yakın bölgelerde tuzlu su karışabileceği düşünülmeli ve su analizleri yapılmalı, su kullanımında ve münavebede uygun bitkilere yer verilmelidir.

Toplum olarak tarım sektörünün bitkisel ve hayvansal üretim dallarında ürettiği besin maddelerine ihtiyacımız her zaman vardır. Bu besinlerin sağlığımıza zarar vermemesi için yeterli miktarda ve sağlıklı üretilmesi gerekmektedir. 

İklim değişikliğinden insan sağlığı da etkilendiğinden sağlık sektörü de etkilenmektedir. Sağlık sektörü oluşan risklere karşı kuruluşlarının kapasitelerinin güçlendirilmesi, personelinin artırılması elbette bir tedbirdir. Ancak sağlıklı gıdalarla, doğru ve yeterli beslenme hastalıklara karşı alınması gerekli en önemli bir tedbirdir.  Bu nedenle önce sağlıklı ve yeterli gıda üretimini sağlayacak tedbirlere yer verilmeli, sahada üreticini yanında yer alan ziraat mühendisi, teknisyen ve teknikerleri ve veteriner sayısı artırılmalıdır. Sağlık önemli, sağlıklı gıda üretimi de önemli görülmeli ve öncelikli tutulmalıdır.

Türkiye gen kaynakların bulunduğu önemli bir bölgeye sahip olması nedeniyle biyolojik çeşitlilik hem bitki hem de hayvan türü açısından zengin bir ülkedir. Bu çeşitlilik özelliğini sürdürebilmelidir. Bitki türlerinin 4000’ den fazlası endemik bitkilerdir. Türkiye, hayvan gen kaynakları açısından da zengindir ve pek çok hayvan ırkı Anadolu menşelidir. Bu alanlar, bitkiler ve hayvan türleri mevcut ekosistem içerisinde korunmalıdır.

Mevcut yapıyı bozmak çok kolay ve kısa sürede yapılabilirken, bozulmuş olanı eski haline dönüştürmek zor, masraflı ve uzun zaman almakta olduğu unutulmamalıdır. Örneğin bir ormanı yakarak, bir merayı tarla haline getirerek kullanım özelliğini kısa sürede değiştirebilirsiniz, ancak yeni bir orman oluşturmak veya bozulmuş bir merayı ıslah ederek en üst düzeyde (klimaks vejetasyon) bitki örtüsüne kavuşturmak en az 10-15 yıl gibi bir zamana ihtiyaç duyulacağı bilinmelidir.

İklim değişikliğinin etkilerini en aza indirmek için mevcut bitki örtüsünün devamlılığını sağlamak, onları korumak ve bu alanları doğru kullanmak gerekmektedir.

İklim değişikliği ile ilgili dünyada ve ülkemizde yapılan birçok toplantıda alınan kararların uygulanması önemlidir. Bugüne kadar değişik isimlerle farklı özel ve kamu kurumlarınca yapılmıştır. Son günlerde yapılmış olan Eko İklim Ekonomi ve İklim Değişikliği Zirvesi Bilgilendirme Toplantısı gibi birçok toplantıda alınması gerekli tedbirler olarak belirtilen önerilerin tutanaklarda kalmamalıdır. Bu tedbirler ilgililerce uygulanmalı ki ülkemiz iklim değişikliğinden en az etkilenmiş olsun.  

Bunun gerçekleşmesi temennisi ile hoşça kalınız.