Merhamet, rahmet ve rahim aynı kökten gelen kelimelerdir. Bu kökün manası ise, yumuşaklık demektir. Daha sonra bu kelime kalp yumuşaklığı manasında kullanılmış ve bu yumuşaklığın sonucu olarak yapılan iyiliğe rahmet ve merhamet denilmiştir.

Evet, insan kalp yumuşaklığının sonucu olarak iyilik yapar. Bazen de iyilik yapmak ister; fakat yapamaz. İşte eğer bu kalp yumuşaklığı fazlalaşırsa veya kişi o yumuşamanın gereği olan iyiliği yapamazsa kalbi acı çeker. Onun için merhamet kelimesi, Türkçede genellikle acımak diye çevrilir.

Merhamet insanı hassas ve diğerkâm kılar. İmam Gazali, “Sırf nefsini esirgeyen kimse merhametli değildir, merhametli kimse hem kendini hem de başkalarını esirgeyendir.” sözünü açıklarken “insanın kendisine karşı merhametli olması; kendisini Allah’ın azabından esirgemesi, yasaklarını işlemekten, emirlerini yapmamaktan sakınmasıdır” der ve bunun da günahtan vazgeçmekle, günahtan tövbeyle, Allah rızasını gözeterek ibadet etmekle mümkün olacağını ifade eder. Başkalarına karşı merhametli olmak ise kul hakkına dikkat etmek, canlılara hürmet etmek ve başkalarına zarar vermemektir.

İnsanoğlu, insanı insanın kurdu olarak gördüğü müddetçe merhametsizlik ve kötülüğün pençesinde dünyamız can çekişmeye devam edecek. Ancak kalplerindeki merhamet kandilini tutuşturanlar dünyayı bir huzur adasına dönüştürebilir. Şair, “Senden umut kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır” derken her insanın kalbinde olan merhamet kandiline işaret ediyor. O kandili ancak başkalarının acısını kalbimizde hissederek tutuştururuz.

Müslim’in Selmân–ı Fârisî’den naklettiği hadiste ise, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Hiç şüphesiz Allah Teâlâ’nın yüz rahmeti vardır. Bu rahmetten bir tanesi sebebiyle varlıklar birbirlerine merhamet ederler. Doksan dokuz rahmet ise kıyamet günü içindir buyurdu.” Başka rivâyette Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Allah, gökleri ve yeri yarattığı gün, yüz rahmet yaratmıştır. Her bir rahmet göklerle yer arasını dolduracak enginliğe sahiptir. Bunlardan sadece bir rahmeti yeryüzüne indirmiştir. İşte anne yavrusuna bu sayede şefkat gösterir. Yabani hayvanlar ve kuşlar bunun sonucu olarak birbirlerine merhamet ederler. Allah Teâlâ kıyamette, bu biri doksan dokuza katarak rahmetini yüze tamamlayacaktır.”

Hemen hepsi aynı mânada ve aynı gerçeği gözlerimiz önüne seren bu rivayetler, yeryüzünde varlıklar arasında gördüğümüz şefkat ve merhamet dolu davranışların Allah Teâlâ’nın nihayetsiz rahmetinin çok küçük bir bölümünün eseri olduğunu ortaya koymaktadır. O’nun hudutsuz rahmetinin böyle yüz parçaya bölünmüş olduğunun bildirilmesi, bize konuya ait bir fikir verebilmek içindir.

Yüzde biri yeryüzündeki bütün şefkat, sevgi ve merhamet olay ve davranışlarının kaynağı ise, yüzde yüzünün tecellisinin nasıl bir ortam meydana getireceğini şöyle bir düşünmemiz ve tabiî umutlanıp sevinmemiz gerekir. Aynı zamanda bu ifadeler, yüce rabbimizin rahmetine sınır çizilemeyeceğini anlatır.

O dehşetli kıyamet gününde, ilâhî rahmetin bütünüyle tecelli edeceği müjdesi, bizler için en büyük güvencedir.