İyilik mevsimi

Abone Ol

İyilik, iyi olan, güzel olan, faydalı olan, yapıldığında insanı hem bu dünyada hem de ahrette mutlu edecek olan niyet, söz ve davranışlardır.

Kötülük ise, iyiliğin aksine kötü olan, zararlı olan, çirkin olan, yapıldığında insanı hem bu dünyada hem de ahrette mutsuz edecek olan niyet, söz ve davranışlardır.

Niyet diyorum, çünkü insanın eylemlerinde içinde taşıdığı, yüreğinde taşıdığı, öncelikle aklından geçirdiği karar, o olayı tercih etmedeki irade oldukça önemlidir. Yani o işi neden ve niçin yapacağı düşüncesi, amacı ve iradesi yapacağı işe iyi ya da kötü bir değer katacaktır.

Atalarımız “Niyet Hayr, Akibet Hayr” derken her hangi bir işe başlamadan önceki güzel niyetin, yapılacak işi güzelleştireceğini söylemek istemişlerdir.

Niyetlerimiz bir maya gibi davranışlarımızı ya iyiye ya da kötüye yönlendirebilir.

Hz. Peygamber (sav) İyilik ve kötülük konusunda, niyet konusunda söylemiş olduğu şu sözler bir hayli manidardır, anlamlıdır:

“Bir mü'min, bir iyilik yapmaya niyet eder ve onu yaparsa, on misli, yetmiş misli, yedi yüz misli sevap kazanır. Bir mü'min, bir iyilik yapmaya niyet eder de onu yapamazsa yine bir sevap kazanır. Bir mü'min bir kötülük yapmaya niyet eder de onu yaparsa bir günah kazanır. Bir mü'min bir kötülük yapmaya niyet eder de onu yapmaktan vazgeçerse bir sevap kazanır”

Burada bir kişinin iyi niyetinden dolayı onu yapamasa bile sevap kazandığını, kötü niyetinden vazgeçmesinin de boşa gitmediğini öğrenmiş oluyoruz.

Şu günlerde iyiliklerin asla boşa gitmediği bir “İyilik Mevsimi”ni yaşıyoruz. İyilik duygularımızın güçlendiği, kuvvet kazandığı, kötülük duygularının azalıp zayıfladığı bir “İyilik Mevsimi”ni idrak ediyoruz.

“İyilik yap, denize at, balık bilmezse Hâlık bilir”dendiği gibi, hiçbir iyilik boşa gitmiyor. İçinde yaşadığımız günler, gönül kabımızı, gönül dağarcığımızı iyiliklerle doldurmanın tam da zamanı olan günlerdir.

Hepimizin yakın çevremize, uzak çevremize, yakın ve uzak akrabamıza, yetim ve öksüzlere, çaresiz kalmış kimselere, kimsesizlere yapacağımız bir iyilik vardır.

Hepimizin çevremizde yaşayan insanlara, hayvanlara hatta içinde bulunduğumuz tabiata, ağaçlara, çiçeklere, böceklere bile yapacağı bir iyilik vardır.

Hepimizin kendimize bile yapacağı bir iyilik vardır.

Bir hastayı ziyaret etmek, yoldan bir taşı bir dikeni almak, çevreyi temiz tutmak, yolda karşılaştıklarımıza selâm vermek, verilen selâmı almak kendimize yaptığımız bir iyiliktir.

Dolmuşta ya da otobüste bir yaşlıya bir anneye yer vermek, evine yetişmeye çalışan birini aracımıza alıp evine ulaştırmak, bir fakiri iftar soframıza oturtarak, uzaktaki bir dostu telefonla arayıp hal ve hatır sormak, hepsi kendimize yaptığımız bir iyiliktir.

Aslında başkasına yaptığımız iyilik de, başkasına yaptığımız kötülük de kendimize yaptığımız bir iyilik ya da bir kötülüktür.

Vermek, infak etmek, fakir ve muhtaçlara para yardımı yapmak kimileri için oldukça zordur. Oysa verirken alırız.

Hayatta “para biriktirmeyip, insan biriktiren” ender şahsiyetler vardır. Böyle insanlar hep vererek, yük olmayıp yük alarak, insanlara iyilik yaparak insan biriktirmişlerdir. Dost kazanmışlardır.

İçinde bulunduğumuz “İyilik Mevsimi'ni iyi değerlendirmeliyiz. Yaptığımız iyilikleri başa kakmadan, riyâ ve gösteriş mikrobu, virüsü bulaştırmadan, dünyalık bir çıkar beklemeden, Allah rızası gibi iyi bir niyetle yapmaya çalışmalıyız.

“İyiliğe iyilik her kişinin kârıdır, kötülüğe iyilik er kişinin kârıdır”diyerek sadece bize iyilik edenlere değil, bazen kötülük edenlere bile, bize yaptıkları kötülüğü unutup iyilik etmenin güzelliğini yaşamalıyız.

Sonuç olarak, yapacağımız iyiliklerle kendi aramızda bir “İyilik Toplumu” bir “Sevgi Toplumu” oluşturalım. Kendimizi “Sevgi Engelli” olmaktan kurtaralım.

Kim bilir? Belki de bu, kendimize yapacağımız en büyük iyilik olacaktır.

Sevgiyle kalın, gönüllerinizden “İyilik Mevsimi” hiç eksilmesin. Allah yaptığınız iyilikleri kabul etsin.

                                         HZ. ALİ'NİN İYİLİK ÖLÇÜSÜ

Hazreti Ali(r.a) hurma bahçesinde akşama kadar çalışmış, akşam da devesinin üzerine bir çuval hurma yükleyerek evinin yolunu tutmuştu.

Devenin yuları yardımcısı Kamber'in elinde kendisi önde gidiyordu. Medine'nin içine girdiklerinden yolun kenarından bir ses geldi. Yoksulun biri elini açmış sızlanıyordu:

-Ne olur Allah rızası için! Diyordu.

İşte bu sırada sesi duyan Hz. Ali(r.a) ile arkadan deveyi getiren Kamber arasında şu konuşma geçiyor. Hazreti İmam soruyor:

   -Kamber ne istiyor bu yoksul?

   -Hurma istiyor efendim.

   -Ver öyleyse.

   -Hurma çuvalda efendim.

   -Çuvalla ver öyle ise.

   -Çuval devenin üzerinde.

-Deveyle ver öyleyse.

Emri yerine getiren Kamber der ki:

-Devenin ipi de benim elimde demekten korktum. Çünkü beni de deveyle birlikte yoksula vermekte tereddüt etmeyebilirdi.

 

                                                    GÜNÜN SÖZÜ

SANA YETEN AZ, SENİ AZDIRAN ÇOKTAN İYİDİR. İMAN SAHİBİ AZ KONUŞUR, ÇOK İŞ YAPAR. MÜNAFIK İSE ÇOK KONUŞUR, AZ İŞ YAPAR.

                                                                                                         Ahmed Rufaî

 

KAMİL BİRCAN 26.06.2015