Günümüzde çocuk istismarı çok fazla yaşanıyor. Bu konuda uzmanlar ailelerin çocuklarını eğitmeleri gerektiğini söylerken, ‘benim evladımın başına gelmez’ düşüncesinin çok yanlış olduğunu belirtiyor. Konuyla ilgili önemli bilgiler aktaran Geleceğe Yön Ver Derneği Yönetim Kurulu Başkanı, Ulusal Çocuk Hakları Derneği (UDER) Genel Koordinatörü ve Aile Danışmanı Özlem Bilgi ise, dernek olarak çocuk ihmal ve istismarına dikkat çekmek için çok sayıda seminer, konferans ve panel düzenlediklerini anlattı. Çocuk istismarı davalarında dernek çatıları altında çocukların yanında olduğunu ve farklı Sivil Toplum Kuruluşlarında konuyla ilgili birçok faaliyetler de yürüttüklerinden bahseden Özlem Bilgi, “Bilinçlendirme çalışmalarını gerçekleştirdik. Genellikle hep çocuk alanında çalıştım. Sonrasında bu deneyimleri kendi derneğimi kurarak taçlandırmak istedim. Sivil Toplum Kuruluşlarında alanında uzman arkadaşlarla Geleceğe Yön Ver Derneği’ni kurduk. Dernek olarak ise hem çocukların hem de gençlerin iyilik hali üzerine çalışmalar yapıyoruz. Bu yılı afet bölgesinde 6 Şubat depreminden etkilenen çocuklara ayırdık. İlk etkinliğimizi Hatay, ikincisini de Adıyaman’da gerçekleştirdik. Kahramanmaraş’ta ise bir kütüphane açma çalışması içerisine girdik. Afet bölgesindeki çocuklarla psikodramalar yaptık. Bunların yanında avukatlarımız, psikologlarımız çocuklara haklarına öğrettiler. Biz inanıyoruz ki çocuklar haklarını bildiklerinde kendilerini koruyabilirler. Çocukların, yaşlarına uygun eğitimler alarak kendilerini korumalarını çok önemsiyoruz. Çünkü istismar olayı gerçekleştikten sonra büyük travmalara neden oluyor. Aslında bu konuyla ilgili daha da fazla eğitim vermek istedik ama aileleri ikna etmek biraz zor oluyor. Kendi yavrularının başına böylesine kötü bir şey gelmeyeceğine kesin gözüyle bakıyorlar” diye konuştu.
PSİKOLOGLAR BU YÜZDEN KİŞİLERİN İLK ÖNCE ÇOCUKLUKLARINA İNİYOR!
Çocukları istismar eden kişilerin yüzde 90’ının çok yakın çevreden olduğuna dikkat çeken Özlem Bilgi, insanların güvendiği kişilerin bazen istismarcı çıkabildiğinden yakındı. Dolayısıyla yanlarında birisi yokken çocukların kendilerini nasıl korumaları gerektiğini onlara 3 yaşından itibaren öğretilmesinin önemli olduğunun altını çizen Bilgi, “Çocuk istismarı büyük travmalara neden olduğu için olay meydana gelmeden önce çocuklarımızı korumaya önem veriyoruz. Bununla ilgili dernek olarak çalışmalar yürütüyoruz” diye kaydetti. Ayrıca günümüzde sıkça yaşanan çocuk istismarını açıklayan Özlem Bilgi, “Çocuğun bir yetişkin tarafından fiziksel ve cinsel yönden uğradığı kötü muamele, çocuk istismarıdır” dedi. Özlem Bilgi, çocuk ihmalinin ise onların doğuştan elde ettiği hakların karşılanmaması olduğunu belirterek, “İhmalde bir eylemsizlik söz konusuysa, istismarda bir eylem söz konusu oluyor. İkisi de çocuklara ciddi anlamda büyük travmalar yaşatan kötü süreci barındırıyor. Psikologlar da her zaman kişinin çocukluğuna inmeye çalışırlar. O yüzden herkesin sağlıklı bir çocuk dönemi geçirmesi çok kıymetli. Bir çocuğun kötü travmalar yaşaması aslında toplumu çarpan etkisiyle inanılmaz derecede etkiliyor. Bugün mülteci çocuklara da sahip çıkıp topluma uyum sağlamalarını sağlamamız gerekiyor. Bütün çocukların yaşama, eğitim ve sağlık hakkı var. Nefret söylemleriyle onlara karşı ayrımcılık yaparsak bu ileride toplumu da etkileyecek. Çünkü mülteci çocuklar bu bağlamda ayrımcılık ile büyürse gelecekte toplumumuza karşı nefret ve kin dolu olacaklar” şeklinde konuştu.
SAVAŞ VE DEPREME ŞAHİT OLAN ÇOCUKLARA HAKLARI ANLATILMALI
Gazze’de bir insanlık suçu işlendiğini belirten Bilgi, İsrail’in yaptıklarını izleyemediklerini, canlı yayınlarda çocukların ve sivil insanların katledilişini gördüklerini ifade etti. Dünya olarak soykırıma şahit olunulduğunu ve bunun için birlik oluşturulması gerekildiğini vurgulayan Bilgi, “Dünya güzel bir yer olsun istiyorsak temelde çocukları iyi yetiştirmemiz gerekiyor. Aksi takdirde Gazze’deki çocukları büyük travmalar bekliyor. Bizim de dernek olarak elimizden çok fazla bir şey gelmiyor maalesef. Ama bütün bu savaşa rağmen Filistinli çocuklarda öyle bir şey dikkatimi çekti ki; ben onlar kadar cesur ve kendini bu kadar ifade edebilen bir milletin çocuklarını görmedim. Bunun yanında 6 Şubat depreminden etkilenen afet bölgesinde de alanında uzman arkadaşlarımızla dernek olarak bulunduk. Burada ilk önce barınmayı sağlamaya çalıştık ama bir yandan çocukların eğitimlerine başlaması gerekiyordu. Biz oraya gittiğimizde depremzede çocuklara resimler yaptırdığımızda yüzde 90’ının yaptığı sadece bir ev resmiydi. Bu beni çok derinden etkiledi. Onlarca hakları varken hepsi barınma hakkını ilk önce istedi. Ayrıca afet bölgesine yardımlar çok kontrolsüz bir şekilde gitti. Bir tarafa yardımlar yığılmışken başka bir yere hiç yardım gitmedi. Hatta afet bölgesindeki çocuklara bir takım eğitimler vermeye gittiğimizde direkt elimize baktıklarını gördük. Bizden sadece hediye bekliyorlar. Aslında oraya hem çocuklara haklarını öğretmek hem de psikodramayla gün geçirmelerini sağlamak istedik. Fakat aileler ve çocuklar yalnızca insani yardım ve hediye bekliyorlar. Aslında çocukların sürekli hediye beklemesi onların güvenlik alanları için çok tehlikeli bir şey. Çünkü bugün ben ona hediye verirsem yarın istismarcı birisi onlara hediye verirse çocuk oraya doğru çekilecek. Çocuğun bir mahrem alanı var ve o tarafa girmemek için çalıştık. Dayanışma ve haklarını göstermek istedik. Bu istismar konusunda bütün aileler eğitim almalı ve ‘benim çocuğumun başına gelmez’ dememeli” ifadelerine yer verdi.
ÇOCUK İHMAL VE İSTİSMARINI GÖRMEZDEN GELMEYİN!
Çocuk istismarının hukuki boyutuna değinen Geleceğe Yön Ver Derneği Av. Gülşah Ekin ise, şu kanunları açıkladı: “Çocuk ihmal ve istismarını bildirme yükümlülüğü, hem hukuki hem de etik bir zorunluluktur. Bu yükümlülük, belirli meslek grupları için zorunlu olmakla aslında tüm bireylerin sorumluluğundadır. Hukuki Yükümlülük: 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK) 279. ve 280. maddeler: Kamu görevlileri ve sağlık mesleği mensuplarının görevi sırasında öğrendikleri suçları bildirme yükümlülüğü bulunmaktadır. Çocuk istismarı veya ihmali ile karşılaşıldığında, bu durumu yetkili makamlara bildirmemek suç teşkil eder. Çocuk Koruma Kanunu (5395 sayılı Kanun): Bu kanun, çocukların korunmasına ilişkin tedbirlerin alınmasını ve gerekli hallerde ilgili mercilere bildirilmesinden bahseder. Bildirim Süreci: İhmal ve istismar şüphesi durumunda, durum aciliyetine göre kolluk kuvvetlerine (polis, jandarma), savcılığa veya Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüklerine bildirilmelidir. Sağlık kuruluşlarında, sağlık çalışanları çocuk ihmali veya istismarı şüphesi taşıyan durumlarda bu durumu hastane yönetimine bildirmekle ve gerekli hukuki süreçleri başlatmak mecburiyetindedir.Çocuk ihmal ve istismarını bildirme yükümlülüğü, hem hukuki hem de etik bir zorunluluktur. Bu yükümlülük, belirli meslek grupları için zorunlu olmakla birlikte, aslında tüm bireylerin sorumluluğundadır. Türkiye'de bu konuya dair yükümlülükler şu şekilde özetlenebilir: Hukuki Yükümlülük: - 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK) 279. ve 280. maddeler: Kamu görevlileri ve sağlık mesleği mensuplarının görevi sırasında öğrendikleri suçları bildirme yükümlülüğü bulunmaktadır. Çocuk istismarı veya ihmali ile karşılaşıldığında, bu durumu yetkili makamlara bildirmemek suç teşkil eder. Çocuk Koruma Kanunu (5395 sayılı Kanun) Bu kanun, çocukların korunmasına ilişkin tedbirlerin alınmasını ve gerekli hallerde ilgili mercilere bildirilmesini öngörür. Bildirim Süreci: - İhmal ve istismar şüphesi durumunda, durum aciliyetine göre kolluk kuvvetlerine (polis, jandarma), savcılığa veya Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüklerine bildirilmelidir. - Sağlık kuruluşlarında, sağlık çalışanları çocuk ihmali veya istismarı şüphesi taşıyan durumlarda bu durumu hastane yönetimine bildirmekle ve gerekli hukuki süreçleri başlatmakla yükümlüdür. Etik Yükümlülük: - Çocuk haklarını korumak her bireyin sorumluluğundadır. Çocukların fiziksel veya psikolojik zarara uğraması durumunda, ilgili mercilere haber vermek, çocuğun korunmasına katkıda bulunur. Meslek Gruplarına Özgü Yükümlülükleri yine TCK 280. madde: - Öğretmenler, sosyal hizmet uzmanları, sağlık çalışanları gibi meslek grupları, meslekleri gereği çocuklarla sık temas halinde oldukları için istismar veya ihmal durumlarını bildirme zorunlulukları vardır. Sonuç olarak, çocuk ihmal ve istismarını bildirme yükümlülüğü hem toplumsal bir sorumluluk hem de hukuki bir zorunluluktur. Bildirim yapmamak, hem cezai yaptırımlara hem de çocuğun daha fazla zarar görmesine yol açabilir.”