Yıl 1996 Eylül, üç yıldır çalıştığım firmadan ayrıldım.

Birgün patronumun yanına gittim. Ben işten ayrılmak istiyorum dedim.

Neden dedi?

 Maaşım bana yetmiyor. İş yerindeki iş de yeterince çok değil, o da bana yetmiyor dedim. Bu durumda ücret talep etmem uygun olmaz. Ayrıca üretimle ilgili bir işte çalışmak istiyorum, dedim.

 Patronum önce olmaz dedi, sana şirketimizin birinde yöneticilik vereceğim dedi.

Ben kararlı bir şekilde üretim ile ilgili bir şirkette çalışmak istiyorum dedim.

İş buldun mu? dedi hayır dedim.

O zaman buluncaya kadar devam et, biz de senin için iş bakalım dedi.

Bu arada şirketin ortaklar dışında en güvenilir insanı olarak çalışıyordum. Joker gibiydim. Yurt dışı ilişkilerin kurulması, yurt dışı operasyonların yürütülmesi. Finans, bankalar her türlü ticari işlemlerde icracı elemandım.
Unvanım bazen yönetim kurulu üyesi, genel müdür yardımcısı, kasacı, kısacası güvenilir joker eleman.

Aslında şirkette patronlara göre müdürlük tahsis edilmiş ufak tefek yetkiler verilmiş bir konumdaydı.
Öyle büyük müdürlüklerle yöneticilerle yönetilecek bir hiyerarşiye de gerek de yoktu.

Benim tanımlanmamış ismimin adı ticaret sorumlusu belki denebilirdi.  
Bu arada Orta Asya’ya ihracat yapıyorduk. O piyasanın kurulması, ilk malların gönderilmesi, işletmenin kurulması işlemini ben yapmıştım.
İlk orta Asya gezim oydu.

Neyse;

Patronla ayrılma konusunu konuşmuş masama oturmuştum. Çay içiyordum.

Kız kardeşim aradı abi ne yaptın diye. Ben de konuştum dedim. Abi Sabah gazetesinin orta Sayfasında iş ilanı var dedi. Sabah gazetesi şirkette vardı. Gerçekten de bir ilan vardı. Daha sonra 10 şirketten oluştuğunu öğrendiğim grup Uluslararası Nakliye firmasına yönetici arıyordu.

Firmayı tanıyan tanıdıklarım vasıtası ile randevu aldım.
Gittim konuştum. Ayrıldım.

Soruşturmuşlar ertesi gün sabah işe başlamamı istediler.

Ortada dört tır var, kırk tır için de teşvik başvurusu. Tırlar da başka nakliye firmasında kiralık.

Ben teşvik belgesini çıkarmak için uğraşırken, boş zamanlarda metal firmasındaki arkadaşlara yardım etmek üzere patron görev verdi. Metal firmasının pazarı müteahhitler Ankara’daydı ve ben Ankara’yı biliyordum.

Derken bu geziler beni Metal fabrikasına önce pazarlama müdürü yaptı.

Sonra fabrikanın kuruluş yerinin yanlış olduğu pazar ziyaretleri ile ortaya çıkınca
Demirin üretim yeri Payas’tan tel ve çivi fabrikası satın aldık ben de oraya patronun yetkili vekili olarak Metal fabrikamızla gittim.

Tel ve çivi fabrikası Avrupa birliğine ihraç yapıyor. Yüksek standartta üretim yapıyordu.

Bütün organizasyon toplam kalite yönetimi eğitimi almış. Kalite, kültür olmuş. Ama fabrika on yıl hiç kar etmediği için satmışlar. Biz satın almışız.

Daha sonra Arşivlerini inceleyince ve ekibi ve işi analiz edince fabrikayı neden sattıkları ortaya çıktı.

Pahalı eğitimler almışlar.

Elamanlar gerçekten bunu öğrenmiş.
Ama holdingin görev verdiği yetkililer bu ekibi yönetememiş.

Fabrikada maliyet sistemi kurulamamış.
Holding fabrikayı küçümsemiş.
İkili ilişkilerden fabrika kurtulamamış.

Bu arada ben yeni vekil olarak patronun yarı hafiye yarı yetkili işi yürütmeye çalışıyorum.

Bir taraftan da işi analiz ediyorum.

İlk önce düzgün maliyet sistemleri olmadığını ortaya koydum yeni maliyet sistemini yaptım.

Sonra elemanların çoğunluğunun çok kaliteli ve özverili olduğunu gördüm. Patronun ısrarlı telkinlerine rağmen önyargılı takip istediği insanları da önyargısız araştırdım. Sonra çoğunun hedef saptırmak için gerçek sorunları örtmek için uydurulmuş ithamlarla patronun doldurulmuş olduğunu gördüm.
Asıl problemi yanlışı bularak patronu ikna ederek onları işten çıkardım. Verdikleri zararla beraber işyerini terk ettiler.

Onlar ayrıldıkça işyerinin ayağındaki kum torbaları da azaldığı için artık daha düzgün hareket ediyor daha doğru karar ve icraatlar ortaya çıkıyordu.

Maliyetin düzelmesiyle beraber satış ve karlılığımız artmaya başladı.

Daha düzenli termin vermeye başladık.

Patron da bu sisteme inanmaya başladı.

Bu arada Tel ve çivi fabrikasını almadan önce merkezde yönetim şöyleydi.

İşler kaosla yönetiliyordu. Amaç sorun bulup insanları zayıf düşürmek üzerine şikayetti. Kim daha çok şikâyet yaparsa o önemliydi. Sorunu çözmek, fikir üretmek şirkette boşa zahmet sayılıyordu. Çünkü sonuç almak zaman alıyordu oysa şikayet anında görüntü sağlıyor onun güvenilir olduğunu gösteriyordu.

Herkes çok çalışıyordu ama iş çıkmıyordu. Sorun bitmiyordu.

İnsanlar tuvalete gidecek vaktim yok, yemek yiyemedim gibi yoğun olduğunu ima eden kahramanlarla doluydu.

Kimse kimseye yardım etmiyordu. Tamamlamak paylaşmak, zafiyet göstergesiydi. Başkalarının hatalarını abartmak, başkalarını küçük düşürmek meziyetti

Onlar yeni fabrikadaki işleyiş üzerinde etkili olmak için çok uğraştı ama artan kar, işleyen ve  gelişen fabrika patronu daha çok memnun etti. Sonraki yıllarda geriye kalan dokuz işyeri tasfiye oldu. Tek fabrika hepsinin ettiği kardan daha fazla kar etti.

Yeni fabrika kitaplarda olur dediğimiz şekilde teori ile uygulamanın gereceğe dönüştüğü yerdi sanki

Muhasebe bütün alt sistemleri ile çalışıyordu.

Hammadde, yarı mamul, hurda ve malzeme depoları çalışıyordu. Hepsinin kayıt sitemi vardı.
Bir vida kullanımı dahi takip edilebiliyordu. Maliyet kullanıma göre çıkıyordu.

Stoklar emniyet stokları ile takip ediliyordu.

Pazarlama sipariş alırken fabrikanın üretim kabiliyetine göre termin veriyor, hatları sıkıştırmadan çalıştırıyor, verimliliği yüksek tutmaya çalıştırıyordu.

İki aylık üç aylık termin planlamamızı hiç kimse bozmuyordu. Çünkü toplam kalite eğitimli ekip bir yer aksarsa her yer aksardı.

Her birim diğerinin müşterisi gibi çalışıyor, onun aksatmamaya çalışıyordu.

Hata da, yanlış da, iş de, moral de, üretim de her şey ölçülebiliyordu.

Bu, işin duygusal değerlendirmelerden kurtulmasını sağlıyordu.

Ruh ve heves bükücülere iş kalmıyordu.

Bu arada yeni ekip de ilk başta şüphe ile yaklaşırken bana daha sonra muhteşem ekibin parçası olduk. 

İki yıl gibi kısa bir sürede Fabrikanın satın alma parasını ödedik. Avrupa Pazar payımız arttı.

Çünkü sürdürülebilir kalite şirketin ruhuydu. 

Ve yeni yönetimle mevcut ekip zararın sahibi değil karın ve üretimin kahramanlarıydı.