İlk insandan günümüze, hayatın anlamını idrak etmiş, hayat içindeki kendi maharetini keşfetmiş, gerçeği bulmuş ya da gerçeğe yaklaşmış kişi ve toplumlar lider olmuşlardır.

Bir zamanlar belki bilgiye ulaşmak gerçeği bulmanın yeterli şartlarından biriydi. Ancak günümüz dünyasında bilgi en kolay ulaşılan araç olmuştur.

Bilgiyi becerilerle donatıp bir marifetle gerçeğe dönüştürebilirsek o zaman bir değer ifade ediyor.

Yani irfan sahibi nesillere ihtiyacımız var.

İşte bunu becerebilmek için okul öncesi çağımızdan itibaren kaliteli bir öğretim ve eğitim sistemini kurmalıyız.

İşte bu işi yapan ustalar öğretmenlerimizdir.

Onlar irfan merdivenlerinin her basamağında bizlerin elinden tutan, aklımızı kullanmayı öğreten, içimizdeki bizi keşfederken bizim en güvendiğimiz rehberimiz. Kendi ruhumuzu tanıma yolunda, onu irademizle kullanmayı öğrenirken yanı başımızdaki en mahir kişi; öğretmenlerimizdir.

Daha okul öncesinde; ailemizden başka insanlarla yaşamı paylaşacağımızı, onlarla  hayatı paylaşacağımızı ruhumuza onlar fısıldar.

İçinde bulunduğumuz toplumun dilini, bilinçli bir şekilde konuşmayı, yazmayı ve okumayı bize o öğretir.

Kelimeleri anlamlandırmayı, farklı kelimelerle bilinçli bir şekilde, anlamlı cümleler kurmayı bize öğretir.

Derken cümleleri manalarla donatmayı, içimizdeki duygu ve düşünceyi ifade becerisini de onlarla beraber keşfederiz.

Yaşam içindeki yerimizi, diğer canlılarla yaşamı paylaşım şekillerini, onları tanımayı yine onların rehberliğinde keşfederiz.

Yaşama her birey olarak farklı bakış açıları ile bakmamız gerektiğini, yaşamın içerisinde her canlının farklı olduğunu, insanlar içinde bile farklı şifrelerle donatıldığımız , yine öğretmenlerimizle beraber öğreniriz.

Maddeyi, evreni, zamanı mekânı ve bu uzaydaki yerimizi onların değerli deneyim ve becerilerinin rehberliğinde, kendimizi zenginleştirerek öğreniriz.

Maddenin çekirdeğini, manyetik alanını öğrenirken, kendi çekim gücümüzü de tanımayı öğreniriz.

Nereden geldiğimiz, nereye gittiğimiz,  kimlerin bu yaşamdan gelip geçtiğini ve deneyimlerini birlikte öğreniriz.

Bir maden cevheri olarak başladığımız eğitim ve öğretim sürecinde onlarla ve onların maharetiyle zenginleşerek irfan basamaklarını tırmanarak mücevhere dönüşürüz.

Bu meslek irfan ustalığıdır.

Bu mesleği seçenler onun için bu yola baş koymuş kişiler olmalıdır.

Öyle geliri iyi, tatili bol,  kolay yoldan iş sahibi olurum düşüncesi ile yapılacak bir meslek değildir.

O bir gönül mesleği, ruh mesleğidir. 

Gönlünü, ruhunu mesleğe vermeyenlere bu meslek bir eziyettir. Zahmettir. Şikâyettir. Hastalıktır.

Topluma zararlı insan olmaktır. Toplumun istiklali ve istikbali ile oynamaktır.

Onlar irfan merdivenlerinin ustalarıdır. Usta olabilecekler bu yola girmelidir.

’Bir millet irfan ordusuna sahip olmadıkça, muharebe meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin kalıcı sonuçlar vermesi ancak irfan ordusuna bağlıdır.’’ derken Kemal Atatürk, irfan sahibi insana sahip olmadıkça Çanakkale’de kazandığımız zaferi, Kurtuluş savaşında elde ettiğimiz Cumhuriyeti ne geliştirebiliriz ne de koruyabiliriz demek istemiştir.

İrfan ustalığı öyle basit bir meslek değildir.

O bilimin marifete dönüştürülmesi, yaşamın içindeki gerçeklerin keşfedilme becerisinin öğretme ve eğitme mesleğidir.

İrfan ordusunun önderi, en ileri gelendir.

Kendisini sürekli geliştiren ve güncelleyen, bilgelik makamının sırlarını öğreten ve öğrenen özel insanlardır, özel olmalıdır.

Bu gerçeği yeteri kadar anlamadığımızdan değil mi?

  • Kendi tarihimize yabancılığımız,
  • Kendi coğrafyamızı başka insanlardan öğrenişimiz,
  • Kendi  doğal rezervlerimizin kaymağını yabancı devletler yedikten sonra sahiplenişimiz,
  • İnsan kaynaklarını har vurup harman savurmamız, beyin göçü ile insanlarımızı kaybedişimiz,
  • Kendimize ait teknolojilerimizin olmaması,
  • Başkalarının reçeteleri ile iyileşmeye çalışmamız,
  • Bir düğmeye basınca savrulan toplumsal ve ekonomik yapımız
  • Hala duygularımızın esiri olarak; başkalarının gölge oyununda nefretlerimizle çatışmalarımız
  • Akılı, muhakemeyi muhasebeyi kullanma becerisinden uzaklığımız,
  • Kendi kültürel zenginliğimiz ayaklar altına alıp, başka kültürlerde kendimizi aramamız,
  • Kendi standartlarımızı koyamamamız,
  • Kendi kanunlarımızı yapamamamız,
  • Cumhuru ve hürriyeti bir türlü hazmedemeyişimiz
  • Kendi ortak değerlerimizi geliştiremeyişimiz,

Neden?

Bize tarihi sevdirmeyen, kimyadan korkutan, fiziği anlaşılmaz kılan,edebiyatı ulaşılmaz bir sanat gösteren, matematiği yaşamdan kopmuş bir formüller, fonksiyonlar ve isimleri  olarak ezberleştiren, okumayı sevdirmeyen, okulu kaçılacak mekan yapan, toplumsal yapı ve onun içinden çıkan  öğretmenlerimiz değil mi?

Çok şükür çevremde;

Çok sevdiğim eşim, kardeşim ve arkadaşlarım başta olmak üzere, her geçen gün irfan ustalığını hak eden o kadar öğretmen var ki imrenerek izliyorum.

Sosyal medyanın da imkânları ile yurdun dört bir tarafından başarılı irfan ustalarını izliyorum.

Bize düşen toplum olarak;

Eğer istiklal ve istikbalimizi düşünüyorsak;

İstikbalde muasır medeniyeti hedefliyorsak;

Nitelikli insan gücüne ulaşmamız lazım. İnsan kaynaklarımızı bilim ve irfan sahibi insanlarla donatmamız lazım.

Bunun yolu irfan ustalığı;  öğretmenlik mesleğini oluştururken doğru insanlarla yola çıkalım.

Aklı gönlü mesleğinde olabilecek insanlar ancak mesleklerinde erbap olabilir,usta  olabilir.

Aklı gönlü mesleğinde olan; öğrencilerinin kalbinde geleceğe yolculuk yapan, başta öğrencileri tarafından sevilen, toplumun tamamlayıcı aklı, ruhu rehberi öğretmenlerimizi saygı ile selamlıyorum.

Öğretmenler günü sadece kutlanacak, anılacak  bir gün değildir, bir toplumun en önce anlaması, algılaması ve hayatın baş köşesine yerleşmesi gereken,  toplumun en elzem ihtiyacı, insanlar ustalar öğretmenlerimizdir.