İnsanlığın Sessiz Dostu, 2015 Dünya Toprak Yılı

Abone Ol

Koşuşturma ve telaş zannettiğimiz olaylar yumağı arasından sıyrılmayı başarırsak, asıl meseleler üzerinde mesaiye başlayabiliriz. Demem o ki geçici durumları asıl görmeyin. Etrafımıza baktığımızda, dinamik bir yaşam, bütün olumlu ve olumsuzluğuyla birlikte sürüp gitmektedir. Gözlerimize indirdiğimiz yeni perdeler ile dinamik işleyişin ana arterlerini es geçmemeliyiz. Kendimizi hiçbir zaman kandırmamalıyız. Hülasa yeni günlerin ve geleciğin takipçisi değil yönlendiren ve yol göstericisi olmalıyız.

Bu haliyle gündem aralarına sıkışan veya hiç yer bulamayan konuları olabildiğince sahiplenmeli ve gündem üstüne çıkarmalıyız. Bu konulardan bir tanesi de 2015 yılının, belki de pek çoğumuzun haberdar olmadığı, “Dünya Toprak Yılı” olarak ilan edilmesidir. İnsanlığın sessiz dostu; türkülerimizden tutun da siyasetimize kadar girmiş olan hatta derslerimizden tutun da yaşam biçimimize yön veren, kimi zaman ana, kimi zaman üretim faktörü olan belki de dünyanın en çok canlı kısmı olarak ifade edebileceğimiz kavram, topraktır.

Toprağın önemi anlatmakla bitmez. Ancak bu yazıda daha çok toprağın öneminden maada toprağın yok oluşundan bahsedeceğim. Evet, toprak yok olmaktadır. Hem de kendi ellerimizle toprağı yok ediyoruz. Nasıl mı? 

 

  • Yanlış tarımsal uygulamalarla, 
  • Yanlış imar planlarıyla, 
  • Yanlış atık politikalarıyla, 
  • Erozyona mazur bırakmayla, 
  • Yanlış betonlaşmayla,

o, kıyamadığımız verimli topraklarımız belki de bir daha geri dönmemecesine yok edilebiliyor. 1 cm toprak için neredeyse 1000 yıllık bir zaman geçmesi gerektiği göz önünde tutulacak olursa, topraklarımıza yaptığımız bu ihanet anlaşılır gibi görünmemektedir. 

Sürdürülebilir geleceğimizin en önemli teminatı olan toprak, hiç vakit geçirmeden zararlı uygulamalarından arındırılmalıdır. Toprağa her yönüyle olan bağımlılığımız göz ardı edilmemelidir. Toprağın sundukları karşısında teşekkür ve onu koruma yerine bir daha kullanılamaz hale dönüştürmek anlayışını derhal terk etmeliyiz. Milyonlarca insanın açlığı, çevresel felaketler, çarpık sanayileşme ortada iken, topraksız bir yaşamı düşünmek gelecek nesiller için onarılamaz yaraları beraberinde getirebilir.

Yapılacak planlarda, mutlaka toprak faktörü hesaba katılmalıdır. Günlük yaşantımızla beraber, tüm gönüllü birliktelikler ile ve kamu-siyasi otoriteleri bu öncelikli konu etrafında birleştirmemiz gerekmektedir. Gelecek sağlıklı nesiller bu düstur üzere vücuda getirilebilir. 

Dünyanın canlılığı ve devamı için bu kadim dostu her zamankinden daha sıkıca bağrımıza basalım.