İnsan yalnız yaşayamayan bir varlık. Yalnızlık insanı bunalıma sürükleyen, belki de insanlığını yozlaştıran bir durum. Atamız Adem'e onda sükun bulması için bir eş yaratılması bu gerçeğin en üst seviyede ifadesi.
İnsan kainattaki rollerini yerine getirebilmek için başka insanlarla bir arada olmak zorunda. Aileler aşiretler, boylar soylar, camialar cemaatler, klikler partiler, milletler devletler vs! Bunların hepsi bu bir arada olma zorunluluğunun giderilmesi amacına hizmet eden oluşumlar.
Kuraldır bu. Hiçbir bir aradalık ilanihaye sürmez. Sonsuza kadar sürecek olan Allah ve onun emri. Geriye kalan ne varsa tümü, ister maddi ister manevi olsun, sonlu. İnsanoğlu, tüm olup bitenlerden hoş bir seda kalmasının ümidindedir, çoğu kez -ne yazık ki- o da kalmaz. Hoş bir seda yerine yırtıcı hayvanların boğuşmaları sırasında çıkardıkları cinsten uğultularla kapanır binlerce hayat defteri.
Hayattır bu. Gün gelir karşınıza bir yol ayrımı çıkar. Kiminde keskin bir viraj vardır bu yol ayrımlarının, kiminde ise öyle yumuşaktır ki ayrılış siz bile farkına varamayabilirsiniz. Bir de bakarsınız ki yanınızdakilerden bazıları sizin girdiğiniz yola girmemiş.
İnsandır bu. Sizin girdiğiniz yola girmeyenlerin yanlış yola girdiklerini düşünebilirsiniz. "Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak! diye haykırabilirsiniz de. Bir kişinin eksikliği bile sizi üzebilir, sükununuzu bozabilir. Bir kemiğin arkasından saatlerce yol giden / İtler bile gülecek kimsesizliğimize duygusuna kapılabilirsiniz. Ama sonuçta bu bir tercih meselesidir, isteyen istediği yola gidecektir.
Tercihtir bu. İnsanı insan yapan biraz da tercihleri değil midir? Tercihi olmayan ya kainatın sırrına ermiş, tasavvufçuların deyimiyle fenafillaha ulaşmıştır ya da bedenen insan olmakla birlikte varlık hiyerarşisinde bir alt sıraya inmiştir. İlginç olan şudur ki, ister ahsen-i takvim üstünde olsun ister esfel-i safilin altında, insanın tercihsizlik seviyesinde olması da sonuç itibarıyla tercihlerinin bir sonucu.
Tercih etle kemik gibi ayrılmaz bir bütün oluşturur sorumlulukla. Tercihiniz varsa sorumluluğunuz da var demektir. Size zorla yaptırılanlardan sorumlu tutulmanız bu dünyanın eksik adalet koşullarında olsa bile boynuzlu koyunun boynuz koyundan hakkının alınacağı yerde düşünülemez.
Erişkin bir insanın ya da insan topluluklarının tercihlerinde zorlanmaması esastır. Fıtrat sizin yolunuz size, bizim yolumuz bize deyip geçmeyi gerektiriyor. Zorlama başladığında sorumluk bitiyor, sorunlar başlıyor. Zorlama, insanlık tarihindeki bunca acının, kanın, gözyaşının temelinde yatan bir numaralı neden. Fıtrata aykırı eylemlerden başkaca bir sonuç çıkmasını beklemek de ham hayal zaten.
Ne kadar aksini söylese de, hatta "böyle bir kavramı tümden reddediyorum" dese de insanın eylemlerinin arkasında ilahla ilişki kaygısı yatar. Bu kiminde Allah'a ait olanı ele geçirmeye, O'na ortak olmaya, ortak koşmaya kalkışma, kiminde ise Allah'a boyun eğme, O'na iman etme, teslim olma şeklinde tezahür eder. Allah'ın bile serbest bıraktığı tercihleri kulları engellemeye kalkışırsa burada insanlıktan çıkıp ilahlığa soyunma iddiasının bulunduğunu söylemekte bir beis olmasa gerek.
***
Ey insan, hemen kendini yokla! Tercihleri engellemeyi mi tercih ediyorsun, yoksa tercihlerin önündeki engelleri kaldırmayı mı?
***
Bu dünya yapıp ettiklerimizin yankılanıp bize döneceği bir dağdır (Mevlana)