İnşaat Mühendisleri Odası(İMO) Konya Şube Başkanı Dr. Süleyman Kamil Akın ve yönetim kurulu üyelerinin 2022 yılının son haftasında genel bir değerlendirme yaptığı basın toplantısına katılmıştım. Basın Toplantısında Başkan Akın, İnşaat Mühendisliği mesleğinin yaşadığı sorunları ve geleceğinin nasıl olması gerektiğine işaret etti.

İnşaat sektörünün olmazsa olmazı olan İnşaat Mühendisliğinin bir kanunun çıkmasını talep etmesi dikkatimi çekti. 

Çünkü Şehrimizde odaya kayıtlı olan 4 bin 300 ve Türkiye genelinde ise 160 bin inşaat mühendisini bu kanun doğrudan ilgilendiriyor.

Yeni yılda "Mühendislik Kanunu"nun çıkması yönündeki talebinde çoğunlukta olduğunu gördüm. 

Bunun yanında,  güvenilir mühendislik hizmetlerini her bir vatandaşımız için ulaşılabilir hale getirilmesini,  insan onuruna yakışır şartlarda çalışmak ve mesleğini hak ettiği itibarla yaşamak istiyorlar.

Emeklerinin karşılığın almayı dile getirirken, Yeterli İstihdam ve Kamudaki atamalarda da Adil Bir atanma beklentisindeler.

2023 Türkiye'sinde, iktidar tarafından İnşaat Mühendislerin beklentileri yerine getirilerek, bir rahatlanma sağlanır diye düşünüyorum.                                                 

Konuyla ilgili İnşaat Mühendisleri Odası(İMO) Konya Şube Başkanı Dr. Süleyman Kamil Akın'ın bizlerle paylaştıklarının önemli olanını sizlere aktarmak istiyorum.

Başkan Süleyman Kamil Akın, "Bizler, her sarsıntıda yürekleri ağza getirmeyen sağlam yapılar üretmek, her yağmurda sele teslim olmayan güvenilir şehirler inşa etmek, ülkemizi can pazarına dönüşmeyen emniyetli yollar ile kuşatmak ve mesleğimizi ilgilendiren her alanda güvenli yaşam alanları yaratmak için sabırsızlanan meslektaşlarız. Ancak okullarımızdan, ülkemizin geleceğini inşa edecek bir mesleğin mensubu olma bilinciyle ve onca hayalle mezun olmuş olmamıza rağmen, mevcut ekonomik kriz ve dizginlenemeyen kar hırsı nedeniyle işsizlikle sınanıyor; düşük ücretlere, uzun mesailere, insani olmayan ağır çalışma koşullarına, baskıya, tehdide, güvencesizliğe mahkûm ediliyor ve nihayet çoğu zaman mesleğimizle alakalı olmayan sektörlerde çalışmak zorunda kalarak hayatta kalma mücadelesi veriyoruz" diyor.

İnşaat Mühendislerinin sağlam yapılar üretmek amacında olduğunu vurgulayan Başkan Akın, her sarsıntıda yürekleri ağza getirmeyen sağlam yapılar üretmek, her yağmurda sele teslim olmayan güvenilir şehirler inşa etmek için sabırsızlanan bir mesleği yerine getirdiklerini söylüyor. Günümüzde düşük ücretlere, uzun mesailere, insani olmayan ağır çalışma koşullarına, baskıya, tehdide, güvencesizliğe mahkûm ediliyor olmalarına da bir çözüm istiyor.

Gelelim özetlemeye çalışacağım İnşaat Mühendislerinin yaşadığı sorunlar ve çözüm önerilerine;

 Genç inşaat mühendislerinin karşı karşıya kaldığı en yakıcı problem olan işsizliğin son bulması için kamuda ve özel sektörde istihdam alanları yaratılmalıdır.

Bir şantiye şefinin, belirtilen sınırın üzerine çıkan çalışma alanlarında birden fazla şantiyenin kâğıt üzerinde şefi olarak görev almasına izin verilmemelidir.

Yapılacak düzenlemenin amacına uygun şekilde uygulanıp uygulanmadığı, şantiyelerde gerçekleştirilecek sürekli ve detaylı denetimlerle takip edilmeli, idaresi mevzuata uygun şekilde fiili olarak bir şantiye şefi tarafından gerçekleştirilmeyen hiçbir şantiyede yapım çalışmalarına devam edilmesine müsaade edilmemelidir.

Özel sektörde çalışan İnşaat Mühendislerinin işyerlerinde fiilen yaptıkları iş ile SGK kayıtlarında yer alan meslek kodları Sosyal Güvenlik Kurumu ve ilgili kamu kuruluşları tarafından karşılaştırılmalı, yaptıkları işe uygun meslek kodu ve en az TMMOB tarafından belirlenen asgari mühendis maaşı ile çalışmaları sağlanmalıdır.

Yapı denetim hizmetleri kamu görevi sayılmalı, bu hizmetleri yerine getiren İnşaat Mühendisleri, gerçekleştirdikleri kamu görevinden doğacak güvence ile koruma altına alınmalıdır.

Tüm iş yerlerinde çalışma koşulları ve süreleri, mevcut durumda da denetim görev ve yetkisine sahip Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı müfettişlerince aktif ve sürekli olarak denetlenmelidir.

İş Kanunu ve ilgili mevzuatın fazla çalışma için belirlediği süre sınırına riayet edilmesi ve fazla çalışma sonucu işçi lehine belirlenen kazanımların İnşaat Mühendisleri tarafından elde edilmesi sağlanmalıdır.

Bununla birlikte işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri azami hassasiyetle yerine getirilmeli, tüm çalışma alanları bütün çalışanlar için güvenli hale getirilmelidir.

Kamuda taşeronlaşmaya derhal son verilmeli, taşeron olarak çalışan İnşaat Mühendisleri kadroya geçirilmelidir.

 Kamu kurum ve kuruluşları, ihtiyaç duydukları mühendislik hizmetlerini taşeron ve müşavir firmalardan değil, hâlihazırda çoğunluğu boş olan mühendis kadrolarına yapılacak adil ve şeffaf inşaat mühendisi atamaları ile oluşturulacak öz kaynaklarından temin etmelidir.

Kamu kurumlarına yapılacak atamalarda, adı “torpil” ile özdeşleşen “mülakat” uygulamasından vazgeçilmeli, atamalar yalnızca KPSS puanı ile adil şekilde gerçekleştirilmelidir.

Kamuda çalışanların üzerindeki siyasi baskı ve sürgün tehdidi son bulmalı, güvencesiz kamu istihdamı modelleri ortadan kaldırılmalıdır.

Ücretli kesimlerin omzuna yıkılan vergi yükü hafifletilmeli, bütçe gelirleri büyük oranda kar, faiz ve servetin vergilendirilmesine dayanmalıdır.

Kamuda çalışan İnşaat Mühendislerinin ücretlerinde meydana gelen gelir vergisi dilimine bağlı mağduriyet giderilmelidir.

Kamuda çalışanların ek gösterge oranları yeniden düzenlenmelidir. Emeklilikte hak ettiklerini alabilmeleri için çarpan grubunu bir üste çıkaracak yeni ek gösterge rakamları, 1. derecenin 4. kademesindeki mühendisler için 6400 olarak belirlenmelidir.

Teknik Hizmetler Sınıfı kapsamında Özel Hizmet Tazminatları belirlenen tavan oranı %160’dan %215-%260’a yükseltilmeli ve bu oran emekli aylık ücretlerine yansıtılmalıdır.

Sonuçta İnşaat Mühendisleri ülkeyi yöneten siyasi iradeden, mesleklerini ilgilendiren her alanda hukuka ve çağdaş standartlara uygun planlama, projelendirme, yapım ve denetim faaliyetleri yürütülmesini bekliyorlar.

Bunun yanında mesleklerini insani şartlarda yaşamlarını sürdürebilmelerini sağlayacak düzeyde iş imkân ve koşullarına sahip olmasını çoğunluklu olarak talep ediyorlar.

Haklı olarak talep ve beklentilerinin biran önce hayata geçirilerek, uygulanmasından yanıdırlar.

Ne dersiniz sizce de öyle olması gerekmez mi?