Köyden şehre göçün hızlandığı, birçok köyün boşaldığı zamanları yaşıyoruz.

Tarlalar, meralar öksüz kalıyor.

Gıda pahalanıyor, çiftçi daha az kazanıyor. Her geçen gün insanlar daha pahalıya besleniyor.

Köyler çaresizleşiyor. Büyük şehir yasası ile  daha şimdiden köy kavramının yerini mahalle aldı.

İnsanlar modern kentlerde ,  kapitalizmin yönlendirdiği modern yaşamaların çarklarında kayboluyor.

Depresyon toplumda arttı. Bireysellik hızla artarken toplumsal dayanışma azaldı.
Çatışma ortamları kuvvetleniyor.

Bu gelişmeler yaşanırken, çocukluğumdaki imeceleri hatırladım. Hızla yok olan tarihi geleneğimiz.

İmece, köylerde toplumsal dayanışmanın, istişarelerle paylaşılarak, işlerin kolaylaştırılması, sıraya konması için yapılan organizasyon. 

Muhtar ilan eder;

İnsanlar, yol imecesine,  temizlik imecesine, su imecesine katılırdı.

Muhtar salma salardı, imeceye bedenle katılamayanlar parasını verirdi.

Salma  köye bir araç gereç ,bir inşaatın malzemesi alımı çeşme yapımı, köy odası, mezarlık, yapımı, çevre temizliği için salınırdı

Bu tip imeceler köyün genel işleri için yapılırdı.

Bir de kendiliğinden oluşan komşu imeceleri vardı. 

Bunlar düğün dernek imeceleri ya da ekim,dikim, hasat gibi ziraat için yapılan imecelerdi.

Komşu imeceleri gönüllülük esasına göre olduğu gibi salma, köy imecesi; köy ihtiyar heyeti ve halkın aldığı ortak kararın uygulanması şeklindedir.

İmece kültürü  Türklerin tarihi kadar eski. Kutadgu Bilig’de; Yalnız Kaz ötmez M.A.Kara Arş. Gr. Giresun Üniversitesi. Dayanışma kültürünün kültürümüzün tarihi açısından çok önemli.

Daha çok köy içerisindeki ihtiyaçların karşılanması için yapılır.

Toplumsal iletişimi sürekli açık olmasını sağlar.  İnsanların dayanışma kabiliyetini sıcak tutar, geliştirir. Toplumsal bağları geliştirir. Problemleri daha başlangıcında çözer. Köyün geleceğine birlikte bakılır, geçmişinden birlikte ders alınırdı.
Demokratikti, birbirini ikna etmeye dayanırdı.

Komşu komşunun külüne muhtaçtır.

Bir elin nesi var ,iki elin sesi var

 Siz birbirinizden ayrılırsanız, hepinizi ok gibi birer birer kırıp parçalarlar. Hâlbuki birlik olursanız, hiçbir kuvvet sizi kıramaz. (Oğuz Kağan)

 Herkes her kes içindir. 

Bir taşla duvar yapılmaz.

Bu kadar güzel özellikleri olan ve kültürümüzün temel taşlarından biri olan imece, dünyadaki gelişmelerden özellikle kapitalizmin dayattığı yaşamdan olumsuz etkilenmiştir.

Hatta olumsuz etkilenmesi için kampanyalar yapılmıştır

İmecenin köyden ulusal ve uluslararası bir organizasyona dönüşmüş hali Kooperatifçilik belki olumsuz propagandalar yapılmasa idi belki de çiftçilerimiz bugünkü çaresizliğini, yoksulluğunu yaşamazdı.

Toplum İmece’den kooperatife dönüş bilse idi, belki de bugün kapitalizmin ve komünizmin başarısız yansımalarına maruz kalmayacaktı.

İki kutuplu dünyada emperyalizm kapitalizmi ve daha sonra liberalizmi kahraman ilan ederken karşısında komünizmi de düşman ilan ederek iki sistem arasında insanlarımızı sömüren düzeni yönettiler.

İnsanı kapitalizm çarkının bir parçası haline getirerek, aslında  insanlığı sömürdüler. Bireyin önemli olduğu dayanışma düzeninden, adını modernleşme koyarak, güçlünün var olabildiği düzeni;  erişilmesi gereken hedef olarak gösterdiler. Sonuç;  bütçesi ülkelerden büyük olan küresel firmalar ortaya çıktı. Beş on ailenin  şekillendirdiği dünya düzeninde insan küçücük kaldı. İnsanlık şirketlerin koyduğu sınırlar içinde yaşayan pasif bir özellik haline geldi.

Böyle bir zamanda bence ülkemizde özellikle tarımsal üretimde kooperatifçiliği tez elden canlandırmalıyız. 

Öncelikle kooperatifçiliği komünizmin aracı ilan ederek toplumun algısını olumsuzlaştıran bakış açısını değiştirmemiz lazım.

Toplumda oluşan bu yargıyı değiştirmemiz lazım.

Kooperatifçiliğin,  komünizmle, dinsizlikle, kapitalizmle alakası olmadığını, toplumsal dayanışmanın ekonomik ve sosyal olarak organize edildiği bir kurum olduğu algısını tekrar meydana çıkarmalıyız.

Çekirdeğini imece samimiyeti ve dayanışmasından alacak şekilde kooperatifçilik kanunu güncellemeliyiz.

Kooperatif üyelerinin haklarını koruyan bunu düzenli şekilde yapılmasını sağlayan hukuksal alt yapıyı sağlamalıyız. Kooperatifleri siyasi arenanın güç odaklarından korumalıyız.

Yerel yönetimlerin ve kaymakamlığı , valiliğin aktif katkısı olan, bütçesi ile var olabilen  bir dayanışma ortamı kurmalıyız.

Bugün dünyada ve ülkemizde çok başarılı örnekler var.

Eğitim alanında, bankacılık alanında, tarım, balıkçılık, ulaşım, konut ve hizmetler alanında çok güçlü kooperatifler var.

Mesela TORKU küresel bazda oyuncu olabilecek konuma gelmiş bir çiftçi kuruluşudur.Bence  Torku bu konuda çok önemli lokomotif görevi görebilir.

Ülkemizde,Huğulu  av tüfekleri kooperatifi, Tariş, fiskobirlik  gibi sayıları 12000 civarında kooperatif var.

Bence devletin kooperatif konusunda hızlı bir bilinçlendirme,eğitim ve öğretim stratejisi hazırlaması lazım. Toplumun geneli tarafından içselleştirilmesi için özel politikalar oluşturulmalı.

Yoksa yarın çiftçimiz yok olacak, tarımımız da küresel sermayenin eline geçecek.

Kooperatifçilik gününü kutladığımız bir günde kooperatifçiliği kutlamaktan çok öteye geçen bu sistemi anlamayı, algılamayı ve yaşama geçirmenin yollarını tez elden bulmalıyız.

Yoksa insanlarımızı sermayenin önüne atmış oluruz. Gücün önünde çaresiz bırakmış oluruz

Çiftçilerimizin hepsine şirket kurduramayacağımıza göre onları kooperatifler etrafında organize ederek etkin hale getirebiliriz.

Bugün aracıların, ilaççıların gübrecilerin kıskacında kıvranan çiftçilerimiz, karın tokluğuna yaşıyor.

Bireysel sermayeleri olmayan çiftçilerimiz kooperatifler içerisinde üretime verimli katkı yapacak pozisyona gelebilirler.

Eskiden köylerimizde yetişmiş eleman yoktu , şimdi her köyde ziraat mühendisi, işletmeci, hukukçu,veteriner her meslekten insan var. Bu organizasyon için yetişmiş insan kaynağı açısından daha şanslıyız.

Eğer  bu işi organize edebilecek bir strateji oluşursa devletin tarım üzerindeki etkinliği artar.

Üretim, kaynak kullanımı, kalite, standart, düzenli ekim ve düzenli fiyatlandırma ile hem çiftçi kazanır hem tüketici.

Şehirden Köye dönüş başlar.Köyden şehire göç durur.

Köyler tarım kentler haline gelir. 

Tarım kurtulur, insanımız kurtulur, köyler kurtulur.