Çumralıların gönlünde yer edinen ve Çumra’nın lokman hekimi olarak anılan Merhum Dr. Ömer Yıldırım, gidişiyle birlikte Çumra’da yeri doldurulamaz bir boşluk oluşturdu. Ortaokul yıllarından bu yana bağları kopmadan dostlukları devam eden arkadaşlarından biri olan Alaaddin Çimili, Türk ülkelerinde yaptığı gezi, yardım ve araştırmalarla bilinen ve gezilerde Merhum Dr. Yıldırım’ın da kendisine eşlik ettiği Araştırmacı Muammer Yavuz, Çumra’ denilince akla gelen ilk isimlerden birinin Dr. Ömer Yıldırım olduğunu ifade eden Mustafa Durdu, Dr. Ömer Yıldırım’ı anlattı. Dostlarından Ali Altuntaş ise Dr. Ömer Yıldırım’ın gidişiyle Çumra’nın yetim kaldığını ifade ederken, Yazar Mehmet Altuntaş da “Çumra’nın gülen yüzü, 7’den 70’e herkesin doktoru Dr. Ömer Yıldırım da işte o ‘iyi atlara binip gidenler’ kervanına katılanlardan biri.” dedi.

‘LİSE YILLARINDA LAKABI PEHLİVAN İDİ’

Merhum Yıldırım’ın ortaokul yıllarından bu yana bağları kopmadan dostlukları devam eden kişilerden biri de Alaaddin Çimili idi. Ortaokuldan bu yana arkadaşı olan Dr. Ömer Yıldırım’ı anlatan Alaaddin Çimili, üniversite yıllarında da fakülteleri farklı olsa da aynı evde kalarak Dr. Yıldırım ile aynı evde kaldıklarını ifade etti. Dr. Ömer Yıldırım’ın lise yıllarında güreşte Türkiye üçüncülüğü de bulunması nedeniyle kendisini ‘Pehlivan’ lakabıyla çağırdıklarını aktaran Çimili, “Ömer ile 50-60 yıllık bir hukukumuz vardı. Çok sevecen, sempatik, güler yüzlü bir arkadaşımızdı; yardımseverdi, paralı-parasız her hastaya bakardı.” şeklinde konuştu.

‘BULAŞIK YIKAMAYI, HEPİMİZ GİBİ O DA SEVMEZDİ’

Merhum Yıldırım ile üniversite yıllarındaki anılarından birini paylaşan Alaaddin Çimili, aynı evde kaldıkları süreçte ev işlerini de sırayla yaptıklarını; Dr. Ömer’in bulaşık yıkamayı sevmediği için sıra kendisine geldiğinde ‘sıra baştan başlasın’ diyerek espri yaptığını aktardı. Mezun olana kadar beraber kaldıkları evde Dr. Yıldırım ile aralarının her zaman iyi olduğunu söyleyen Çimili, “Onunla ilgili anlatacağımız güzellikler bitmez. Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun inşallah. Allah hepimize sabır ve metanet versin.” dedi.

‘TEBESSÜMÜ SADAKA GİBİ DAĞITIRDI’

Yazar Mehmet Altuntaş, vefatının ardından Şair Necip Fazıl Kısakürek’in ‘İyi İnsanlar İyi Atlara Binip Gitti’ sözünü akıllara getiren Dr. Ömer Yıldırım’ı kaleme aldı. Merhum Yıldırım’ın güler yüzüyle 7’den 70’e herkesin doktoru olan ve tebessümünü sadaka gibi dağıtan bir kişiliğe sahip olduğunu ifade eden Yazar Mehmet Altuntaş, “Bazı insanlar vardır; sabah ezanında doğar, akşam ezanında ölürler. Geride yalnızca is, toz, kir ve pislik bırakırlar. Ama öyle insanlar da vardır ki, ölümlerinin ardından isim, iz, eser ve güzel sözler bırakırlar. Hayırla anılır, dualarla yâd edilirler.

Anayurttan Atayurt’a yaptığımız bir gezide, kendisiyle 10-12 gün birlikte olduk. O süre boyunca bir kez bile şikâyet ettiğini duymadık. Güler yüzü, nüktedan tavrı ve içtenliğiyle herkesle dost, herkese yakın biriydi. Özellikle zaman zaman katıldığımız Çumra Cuma Grubu’nda onun yokluğu hemen hissedilirdi. Telefonları hiç susmaz, hastalarını sabırla dinler, onlara moral verirdi. Ömer Abi; iyi bir dost, iyi bir arkadaş ve aynı zamanda da iyi bir hekimdi. En son Pazartesi günü bir cenazede görüşmüştük. Ertesi gün vefat etti. Çumra Cuma Grubu’na bizi göstererek, “İşte sizi Balkanlara götürecek adam,” demişti. Bu vesileyle Merhum Dr. Ömer Yıldırım’a bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum. Ruhu şad, mekânı cennet olsun.” diyerek Merhum Yıldırım’ı anlattı.

ÇUMRA’NIN HAFIZASI; ÇUMRA DENİLİNCE AKLA GELEN İLK İNSANLARDANDI

Dr. Ömer Yıldırım ile 2005 yılında tanıştığını ve ‘Çumra’ denilince akla gelen ilk isimlerden birinin Dr. Ömer Yıldırım olduğunu ifade eden Mustafa Durdu, Merhum Yıldırım’ın Çumra’nın hafızası olduğunu belirtti. Konya Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü vasıtasıyla tanıştığı Dr. Yıldırım ile daha sonrasında toplantılarla düzenli olarak görüştüklerini söyleyen Durdu, “Çumra’nın hafızasıydı Ömer Ağabey. Çumra’nın ilçe olarak kuruluşundan günümüze kadar yakın tarihini, folklorunu ve sosyolojisini çok iyi bilirdi. Çumra’nın köylerini de çok iyi tanırdı. Sohbetlerinde kısa anekdotlarla Çumra kültürünü ve tarihî şahsiyetlerini anlatırdı. Bizzat yaşadığı ilginç hatıraları vardı. Çumra Belediyesinin karşısında muayenehanesi vardı. Evi de üst kattaydı. Muayenehanesi hem hastaların duasıyla hem de gönül ve kültür adamlarının sohbetleriyle dolardı. Çumra ve köylerinde yaşayanların çoğu ya tedavi için Ömer Ağabey’in muayenehanesine gitmiş veya bir şekilde sohbetine katılmıştır. Doktorluk mesleği için hani derler ya “kiminin duası, kimin parası” diye. Ben şahit oldum ki Ömer Ağabey, paradan çok dua almıştır. Son derece mütevazı ve mütebessimdi. İnsan ruhuna hoş gelecek şekilde bir hitabı vardı. Hastalar ilaçtan önce onun tatlı sözü, güler yüzü ve hoş sohbetiyle şifa bulurdu. Her daim iyimserdi. Kimseyi kırmazdı. Elinden geldiğince herkese yardım etmek isterdi. Velhasıl Çumra’nın doktoru, Çumralıların erdemli ağabeyi, Çumra Grubu’nun lideri ve dostlarının güzel meziyetli şahsiyetiydi.  

Konyalılar ve özellikle Çumra ahalisi ondan hep hayırla bahsediyor. Yine özellikle Çumra için unutulacak biri değildir. Her daim hatırlanacaktır. Çumra’daki dostları onun vefat ettiğine hâlâ inanamıyor. Çumra Grubu olarak bizler de onun vefat haberine inanmakta zorlandık. Güzel ve hayırlı anılar ile kendisine dua eden insanlar bıraktı. İyi bir Müslüman’dı, şahidiz buna. Allah rahmet eylesin. Mekânı cennet olsun.” diyerek Merhum Dr. Ömer Yıldırım’ı anlattı.   

‘ÇIRPINIRDI KARADENİZ MARŞINI DENİZE BAKIP AĞLAYARAK OKUDU’

Türk ülkelerinde yaptığı gezi, yardım ve araştırmalarla bilinen Araştırmacı Muammer Yavuz da Dr. Ömer Yıldırım’la olan gezilerinden yola çıkarak Merhum Yıldırım’ı aktardı. Aynı zamanda Çumra’daki Cuma Sohbet Grubundan da Yıldırım’ı tanıdığını belirten Muammer Yavuz, 40 kişiyle oluşturdukları ‘Ana Yurttan Ata Yurda’ programında Merhum Yıldırım ile şu anılarını anlattı: “Ben yıllardır Türk Cumhuriyetlerine gidip geliyorum ve Dr. Ömer’de beni her gördüğünde ‘Bizi ne zaman götüreceksin’ diyerek bana sitem ederdi.  Samimi arkadaş grubumuzdan oluşturduğumuz bir grupla Karadeniz üzerinden Batum’dan da Kafkas’a gittiğimiz esnada, Ahmed Cevad’ın Çırpınırdı Karadeniz şiirini Azerbaycan Türklerinin orada söylediğini aktardım. Dr. Ömer şoföre hemen deniz kenarında durmasını söyledi ve elinde bayraklarla Karadeniz’in tam kenarında ‘Çırpınırdı Karadeniz Marşı’nı ağlayarak söylemeye başladı. Grubumuzdaki erkekler de pantolonlu bir şekilde ellerinde bayraklarla Karadeniz’in sularına kendilerini atarak marşa eşlik etmişti. Tiflis’te gezdiğimiz camilerde ağladı, farklı yerlerde şiirler okudu; duygu yüklü bir insandı.”

YARDIMI CEVAPSIZ BIRAKMADI!

Muammer Yavuz, yine Dr. Yıldırım ile bir sohbetleri esnasında bir Türkmen dağı komutanıyla telefon konuşmasına dahil olan merhumun yaptığı yardımı anlattı: “Dr. Ömer’le birarada olduğumuz bir sohbette tesadüfen Türkmen dağının komutanıyla telefonla görüşürken, Dr. Ömer komutana ‘Ne ihtiyacınız var, buradan ne yapabiliriz’ dedi. Komutan da Konyalılardan çok yardım gördüklerini ancak jeneratör, telsiz, telefon, sağlık malzemeleri ve kaynak makinesi gibi ihtiyaçların olduğunu söyledi. Sağ olsun Ömer de bu yardımları küçük bir kamyonete toplayarak Yayladağı’na kadar götürmüştü.”

‘TEYZENİN REÇETEYİ DİZİNE SARMASINA KAHKAHALAR ATMIŞTI’

Çumra’da Dr. Ömer Yıldırım’ı ziyaret ettiği bir gün yaşlı bir hastası ile şakalaşmasına da şahit olduğunu söyleyen Muammer Yavuz, “Bir gün Çumra’da kendisini ziyarete gittiğimde içeriden gülme sesleri geliyordu. İçeride ihtiyar bir kadın vardı ve Ömer onunla sohbet ediyordu. Daha sonra gülme nedenlerini benim de duymam için yaşlı teyzeye anlattırdı. Teyze dizlerinden rahatsızmış ve Dr. Ömer de bir reçete yazarak reçetede yazılanı alıp dizine sarmasını söylemiş. ‘Bir hafta sonra tekrar gel’ dediği teyze geldiğinde ağrılarının azalmadığını söylemiş. Dr. Ömer teyzenin dizlerine tekrar baktığında ise kadının reçeteyi dizlerine sardığını görmüş. O gülüş sesleri de Ömer’in kadının dizlerinde reçeteyi gördüğü an attığı kahkahalar sesleriymiş. Yardımcısına teyzenin ilaçları aldırarak ve gülerek o ilacı teyzeye sürdü.” diyerek anısını anlattı.

3 çocuktan biriydi! 3 çocuktan biriydi!

ÜNİVERSİTEDE DE GÜREŞTİ

Merhum Dr. Ömer Yıldırım’ın vefatıyla birlikte ‘Çumra yetim kaldı’ yorumunda bulunan Ali Altuntaş da çocukluk yıllarından bu yana anımsadığı kadarıyla Merhum Yıldırım’ı anlattı. Ali Altuntaş’ın kaleminden dökülenler şöyle:

Ömer Bey’le tanışıklığımız, çocukluğumuzun geçtiği mahallede başladı, Eskişehir’de üniversite hayatımızın ilk yılında pekişti ve özellikle onun da benim de çalışma hayatımızın geçtiği Çumra’da artarak devam etti. 1972 yılında Eskişehir’deyiz. Ben makine mühendisliğinde, Ömer Bey de İktisadi Ticari İlimlerde birinci sınıfta öğrenciyiz. (Tıp Fakültesine sene sonunda devam edecektir) Kredi ve Yurtlar Kurumunun öğrenci yurdunda kalıyoruz. İçeri Çumralı Durmuş Ergün Bey de aynı yurtta kalıyor. Üniversiteler arası güreş seçmeleri var ve Ömer Bey de güreşçi… Seçmelere katılıyor. Rakibi 2-3 yıldan beri Akademiyi temsil eden bir güreşçi… Taraftar olmak hem heyecanlı hem zor hem de güzel, tabii ki kazanırsanız… Ömer Bey bir iki yoklama ve elenseden sonra rakibine çift daldı ve bağırarak kaldırıp yere çaldı. Alkış ve tezahüratlar Ömer Bey içindi ve galip gelmek kesinlikle çok hoş bir duyguydu. 

‘PEYGAMBERİN DÜNYAYA TEŞRİFİNİ, ÜCRETSİZ MUAYENE İLE KUTLARDI’

Müftü hocamızın önerisiyle ‘Kutlu Doğum Haftası’ içerisinde belirlenen herhangi bir gün muayene için gelen hastaları ücretsiz muayene ederdi. Ücretsiz muayene günü sürpriz olması için öncesinde ilan edilmezdi. Belirlene günde gelen hastalar muayene sonucu ödeyecekleri parayı sorar o güne mahsus ücret alınmayacağını duyunca merak ederler ve sebebini sorarlar. Ömer Bey de Peygamber Efendimizin dünyaya teşrifleri münasebetiyle ücret almadığını anlatırdı. Bu güzel mesaj hastalar üzerinde de tabii ki hem maddi hem manevi çok olumlu etkiler yapardı.

ESPRİ, HAYATININ HER ANINA HAKİMDİ

Her zaman hastalar doktora gelmez; bazen doktor da bir meslektaşına tedavi için gidecektir. Dr. Ömer Konya Numune Hastanesinde safra kesesi ameliyatı olacaktır. Cerrah, Ömer Bey’e kaç kilo olduğunu sorar. Gülerek esprili bir şekilde cevap verir. ‘Aç karna mı, tok karna mı’ ve devam eder ‘aç karna 100, tok karna 105 kilo…’ Espri hayatının her anına hakimdir. Bir akşam üzeri muayenehanesine uğradım, yoktu. Aradım, nerede olduğunu sordum. Otopsiye gittiğini söyledi. Şaşırmıştım, hükümet tabibi değildi, ne otopsisi diye sordum. Cevap her zamanki gibi gülümseticiydi: Tandıra bir kuzu düşmüştü ve kızarmış hali incelemeye değerdi.

Muhabir: HACER CEYLAN ZAMAN