Tarım sektörünün bitkisel ve hayvansal üretim dallarında ürettiği besin maddelerine her canlının ihtiyacı her zaman vardır. Bu besinlerin sağlığımıza zarar vermemesi için yeterli miktarda ve sağlıklı üretilmesi gerekmektedir. 

Ülkemiz ve bölgemizde, iklim değişikliğine neden olan etkileri bütün sektörlerde en aza indirmek ve oluşabilecek riskleri azaltmak için; bitki örtüsünü sağlıklı tutmak, tarım arazilerini ve toprak, su ve diğer doğal kaynakları korumak, doğru kullanmak, geliştirmek, teknolojik gelişmeler zamanında ve yerinde kullanılmalıdır. İklim değişikliği ve artan nüfusa rağmen ihtiyaç duyulan gıda ihtiyacı da artmaktadır. Bu nedenle tarıma gereken önem verilmeli, tarım sektörü doğru planlanmalı ve desteklenmelidir. İklim değişikliğinden etkilenen insan sağlığı ve sağlık sektörü oluşan risklere karşı kuruluşlarının kapasitelerinin güçlendirilmesi, personelinin artırılması elbette önemli bir tedbirdir. Ancak sağlıklı gıdalarla, doğru ve yeterli beslenme hastalıklara karşı alınması gerekli en önemli bir tedbirdir.  Bu nedenle öncelikle sağlıklı ve yeterli gıda üretimini sağlayacak tedbirlere yer verilmelidir. Sahada üreticini yanında yer alan ziraat mühendisi, teknisyen ve teknikerleri ve veteriner sayısı artırılmalıdır. Sağlık önemli, sağlıklı gıda üretimi de önemli görülmeli ve öncelikli tutulmalıdır.

Türkiye gen kaynakların bulunduğu önemli bir bölgeye sahip olması nedeniyle biyolojik çeşitlilik hem bitki hem de hayvan türü açısından zengin bir ülkedir. Bu çeşitlilik özelliğini sürdürebilmelidir. Bitki türlerinin 4000’ den fazlası endemik bitkilerdir. Türkiye, hayvan gen kaynakları açısından da zengindir ve pek çok hayvan ırkı Anadolu menşelidir. Bu alanlar, bitkiler ve hayvan türleri mevcut ekosistem içerisinde korunmalıdır.

Mevcut yapıyı bozmak çok kolay ve kısa sürede yapılabilirken, bozulmuş olanı eski haline dönüştürmek zor, masraflı ve uzun zaman almakta olduğu unutulmamalıdır. Örneğin bir tarım alanını meskene veya hastaneye çevirir tamamen yok edebilirsiniz, bir ormanı yakarak, bir merayı tarla haline getirerek kullanım özelliğini kısa sürede değiştirebilirsiniz, ancak yeni bir orman oluşturmak veya bozulmuş bir merayı ıslah ederek en üst düzeyde (klimaks vejetasyon) bitki örtüsüne kavuşturmak en az 10-15 yıl gibi bir zamana ihtiyaç duyulacağı bilinmelidir. İklim değişikliğinin etkilerini en aza indirmek için mevcut bitki örtüsünün devamlılığını sağlamak, onları korumak ve bu alanları doğru kullanmak gerekmektedir.

Dünyada kişi başına düşen tarım alanı 1961-2015 yılları arasında 3,7 dekardan 1,9 dekara gerilemiştir. Türkiye'de ise bu oran 8,2 dekardan 2,6 dekara kadar düşmüştür. Ülkemizin tarım alanlarındaki azalma oranı tüm dünya ülkelerinin ortalamasının üzerinde seyretmektedir. Ülkemizde tarım arazilerinin kapladığı alan 1992-2017 yılları arasında %27,6 hektardan %23,4 hektara gerilerken, bu süre zarfında toplam 4 milyon hektar tarım alanı yani tüm tarım arazilerimizin %15’i kaybedilmiş ve bu kayıp devam etmektedir.

Tarım arazilerinin yanında mera ve otlak alanlarında da gözle görülür bir kayıp söz konusudur. Cumhuriyetimizin ilk yıllarında 44 milyon hektar 1970’li yıllarda 21,6 milyon hektar mera alanına sahip olan ülkemiz, günümüze kadar bu alanlardan kayıp vermeye devam etmektedir. Mera alanlarımızın kapladığı alan 14,6 milyon hektara kadar düşmüş durumdadır. Yani ülkemizin kurulduğu ilk yıllarda ülkemizin yüz ölçümünün %56’sı mera alanı iken günümüzde bu alan %18-19 oranlarına kadar gerilemiştir. Ayrıca meralarımızın verimliliği ve ot kalitesi de maalesef düşmüş olup çoğu yerde istenilen durumda değildir. Tarla kültürü içerisinde bir bitki yetiştiriciliği ve kendiliğinden oluşan çayır-meralar birçok bilim dalıyla ilişkileri olan bir bilim dalıdır. Tarım alanlarında ve meralarda görülen bu değişiklikler bazı çevre problemlerini de beraberinde getirmektedir.

İklim değişikliği ve diğer bazı nedenler sonucu sıkıntıya düşen köylüler köyden kente göçü hızlandırmaktadır. Günümüzde köyden kente artan göç, kentleşme ve küreselleşen dünyada iş kollarının değişmesi gibi sebepler nedeniyle tarım sektörü oldukça etkilenmektedir. Türkiye’de köyden kente göçler nedeniyle çiftçi sayısı son 12 yılda %48 azalmıştır. 2008’de 1 milyon 127 bin olan çiftçi sayısı 2019’de 600 bine kadar düşmüştür. Bu veriler, kayıtlı çiftçi sayısında 2008’den bu yana 541 bin 600 azalma anlamına geliyor. Bu da yüzde %48'lik düşüş demektir. Büyükşehir yasası ile de bu düşüşün özellikle 2011’den sonra hızlandığı görülmekte olup çiftçi sayısında azalma devam etmektedir.

Dünya nüfusunun artması, bu artış sebebiyle gıda talebinin artmasına ve bu talebi karşılayabilecek tek sektörün tarım sektörü olmasına rağmen tarım sektörünün ekonomilerdeki payı ve tarım arazilerinin oranı azalmaktadır.

TÜİK verilerine göre tarım sektöründe istihdam edilen kişi sayısı ise 2002’de 7 milyon 458 000 kişiyken, 2021 yılı III. Çeyreğinde 4 954 000 kişiye geriledi. Bu da son 19 yılda 2 504 bin daha az tarım çalışanı anlamına gelmektedir. Tarım sektöründe istihdam edilen kişi sayısının %43,43 azalmıştır. Türkiye’de bu dönemde istihdam edilenlerin %17,1'i tarım, %21,4'ü sanayi, %6,2'si inşaat, %55,4'ü ise hizmet sektöründe çalışmaktadır.

Bitkisel üretimde sürdürülebilir verimliliği artırmak, çevre problemlerini azaltmak, kimyasal gübrede yurtdışına bağımlılığı minimize etmek için ahır gübreleri uygun şartlarda fermente edilerek, organik karakterli şehir çöpleri kompostlanarak toprakla buluşturulmalı ve yeşil gübrelemeler yapılmalıdır. Bünyelerinde %20-50 organik madde, %3-6 makro ve mikro besin elementleri ve %50-70 oranlarında su içeren bu gübreler tarım alanlarında kullanılmalıdır.

            Yeşil gübreleme amacıyla yetiştirilen bitkilerden maksimum faydanın sağlanması için bitkiler, gelişmelerinin belirli bir devresinde ve henüz yeşil halde iken sürülerek, biçilerek veya parçalanarak toprağa karıştırılmalıdır. Birçok bitki yeşil gübre bitkisi olarak yetiştirilse de baklagil bitkileri daima baklagil olmayan bitkilere göre tercih edilmektedir. 

Bitkisel üretimde kaliteli ve bol ürün verimi sadece toprağa bağlı olmayıp yetiştirilen bitki genetik materyali, yöre iklimi ve çiftçilik yapan insana bağlıdır. Tarım alanlarında; Verim = Toprak + Tohum + İklim + İnsan (V = T + T + İ + İ) eşitliğinde görüldüğü gibidir. Çiftçi toprak sorunlarını giderse, kaliteli tohum, fide/fidan kullansa, uzmanların önerileri doğrultusunda ekim, dikim, gübreleme, çapalama, sulama, ilaçlama, hasat vb. gibi bakım işlemlerini de yapsa iklim olaylarını bitkinin istediği şekle getiremediği için hiçbir zaman genetik materyalin optimum koşullardaki verim ve kalitesine ulaşamayacaktır. Ürün verimi ve kalitesinin düşük kalmasında yöre ikliminin gece-gündüz sıcaklıkları, yağış, bulutluluk, ışıklanma düzeyi, rüzgâr, hava rutubeti vb. gibi öğeleri çok etkili olmaktadır. Özellikle açık arazilerde iklim faktörlerine hâkim olunamayacağından yöre iklimine en iyi uyum sağlamış ve ıslah edilmiş kültür bitkileri yetiştirilmelidir.

Ormanlar ve diğer bitkiler bulundukları yerin hava ve toprak sıcaklıklarını önemli oranda etkilemektedir. Özellikle orman vejetasyonu serbest hava hareketlerini engellediği için bir yerin hava sıcaklığı, toprak sıcaklığı ve iklimini de etkilemektedir. Bitkiler genel ısınmaya katkıda bulunmaz, çünkü terlemeden gelen aşırı sıcaklık buharlaşma (evaporatif soğutma) ile dengelenmekte, bu nedenle bitki örtüsü fazla olan yerlerde ortam soğutulmaktadır. Bitkilerin bu özelliklerinden dolayı bitki örtüsü bulunan alanlarda sıcaklık değişimleri açık alanlara oranla daha azdır. Yapılan araştırmalarda, bitki örtülü alanlarda sıcaklık değişiminin %2-5 arasında daha az olduğu belirtilmektedir.

İklim değişikliği bitkisel ve hayvansal üretim faaliyetlerini de etkilemektedir. Daha yüksek sıcaklıklar mevcut ekosistemin değişmesine neden olmaktadır. Ülkemizin sıcak bölgelerinde yetişen bitkiler ileriki yıllarda küresel ısınma nedeniyle ortam sıcaklığı daha da artacağından ekolojik alan Anadolu’nun kuzeyine doğru kayarak yeni bölgelerinde yetiştirileceklerdir. Bazı bitkiler iklim değişikliği nedeniyle daha yüksek sıcaklıklardan ve artan karbondioksitten yararlanabilirken bazıları yararlanmayabilir. Ağaçlar ve otsu bitkiler havadaki karbondioksiti alarak atmosfere oksijen verirler, havayı temizlerler.  Atmosferdeki ısınma ve karbondioksit miktarı artınca bitkilerde büyüme mevsimi uzayabilir ve daha uzun büyüme ve erken olgunlaşma dönemlerine yol açabilir. Halen sıcaklık sınırlarına yakın olan ürünler, küresel ısınma nedeniyle sıcaklıklar yükselmeye devam ederse verim ve kalite açısından daha çok etkilenecekler, bunun yanında sıcaklık eşiklerine yakın olmayan ürünler daha yüksek sıcaklıklardan faydalanacak ve muhtemelen verim ve kaliteleri artacaktır.

İklim Şurası 2022 çalışmalarını yürüten Bakanlık ve Konya Büyükşehir Belediyesi önceden yapmış olduğu hazırlıkların sonucunda çok sayıda katılımcı ile gerçekleştirilmiştir. Ancak bu tip toplantıların daha çok konu uzmanı akademisyen ve ilgililerle daha fazla katkı sağlanacağını düşünmekteyim.  Bazı toplantılarda gördüğümüz gibi kendimiz çalıp kendimiz oynadığımızda güzel neticelerin alınamayacağını hepimiz biliyoruz.

Konya’da yapılan “İklim Şurası 2022” toplantısına bini aşkın öğretim üyesi ve öğretim elemanı bilim insanı katılmış ve katılımcıların katkılarıyla hem teorik altyapısı hem de pratikte Cumhuriyet tarihimizin en güçlü, en çevreci, en doğasever iş birliğine sahne olmuştur. Açılışından kapanışına kadar çeşitli etkinliklerle desteklenen İklim Şûrası çalışmaları 5 gün sürmüştür. Şûrada; Yeşil Kalkınma ve 2053 Net Sıfır Emisyon hedeflerine ve ulusal katkı beyanımızın düzenlenmesine ilişkin bilimsel müzakereler yürüttük. Bir yandan ülkemizin sürdürülebilir kalkınmasını sağlayacak konular konuşulmuştur. Yedi ayrı komisyon halinde sera gazı azaltılmasını tüm sektörlerde sağlamak, İklim değişikliğine uyum politikalarını belirlemek, Bilim ve teknoloji, Yeşil finansman ve Karbon Fiyatlama, Yerel yönetimler, Göç, adil geçiş ve sosyal politikalar konuları raporlanmıştır.

Bugüne kadar değişik isimlerle farklı özel ve kamu kurumlarınca benzer toplantılar yapılmıştır. İklim değişikliği ile ilgili dünyada ve ülkemizde yapılan birçok toplantıda alınan kararların uygulanmasını önemsemeliyiz. Ancak bu toplantıda alınan kararların ve önerilenlerin tutanaklarda kalmamasıdır. Bu tedbirler ilgililerce uygulanmalı ki dünya ve ülkemiz iklim değişikliğinden en az etkilenmiş olsun. 

İklim Şurası 2022 Sonuçlarının Hayırlı Vesile Olsun.