İki Kurbanlığın Oğlu

Abone Ol

Kurban, kelimesi kelime anlamıyla kurdan gelmektedir. Kurb, yakınlık demektir. Kurban Farsçaya Arapçadan geçen kelime, an-en takısını alarak ıyd kelimesiyle birleşerek sıfat tamlaması oluşturmuştur. Kurbiyet ise ıstılahı manada Allah'a yaklaşmayı, yakın olmayı ifade eder.

Kurban dini bir terim Allah'ın bir emri olarak kabul edilir ve Zilhicce ayının 10. Günü kurban kesilir. Kurban kesmek için varlıklı olmak gerekir. Ailesini darda bırakmayacak şekilde belirli bir meblağa ulaşan kişilerin kurban kesmeleri vaciptir.

Kurban olayı ilk defa Hz. Adem zamanında ortaya çıkmıştır. Bu olay Tevrat'ın tekvin bölümünde şöyle zikredilmektedir:

 Hazreti Adem'in iki oğlu vardı. Habil ile Kabil. Kabil büyük oğlu, Habil ise küçük oğludur. Habil hayvanları çok sevdiğinden ve gayet merhametli olduğundan çoban oldu. Sürüleri gittikçe çoğaldı. Kabil ise ziraatla uğraşmayı sevdiğinden çiftçi oldu ve her yıl ambarları dolup taştı. Hz. Adem çocuklarını yanına çağırdı ve Allah'a karşı olan şükrünüzü eda edin dedi. Çocuklar nasıl eda edeceklerini babalarına sordular. Hz. Adem de Habil ile Kabile, yetiştirdiklerinizden en beğendiğinizi, en semiz ve gürbüz olanı götürüp şu karşıki dağa bırakacaksınız, Allah'ın verdiği nimetlere şükredip, diğer canlıların da istifade etmesini sağlayacaksınız dedi. Bunun üzerine Habil sürüsünden o yıl ilk doğan ve en gürbüz olan hayvanı keserek Rabbine takdim etti. Kabil ise yetiştirdiği sebzelere kıyamadı ve en kötü olanları, çürük ve kokuşmuş olanları Allah'a takdim etmek üzere dağın tepesine bıraktı. Ertesi gün dağa gittiklerinde Cenab-ı Allah'ın Habil'in kurbanının kabul ettiğini, Kabil'inkilerin ise bıraktığı yerde öylece durduğunu gördüler. Bu olaya çok öfkelenen Kabil Habil'e dönerek;

-And olsun ki seni öldüreceğim! dedi.

Allah'ın uyarması ve Habil'in nasihatlerine kulak asmadı. Kabil, oracıkta kardeşinin üzerine yürüyerek Habil'i öldürdü. (1)

Habil Kabil hadisesi Kur'an'da isim zikredilmeden şöyle geçmektedir:

“Onlara, Adem'in iki oğlu arasındaki haberi gerçek olarak oku. Hani her biri birer kurban sunmuşlardı da biri kabul edilmiş, öteki kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen, “seni öldüreceğim!” demişti. O da sadece, Allah sadece muttaki olanlardan kabul eder. And olsun sen beni öldürmek için bana elini uzatsan da ben sana elimi uzatmam. Ben âlemlerin Rabbi'nden korkarım. Ben dilerim ki sen benim günahımı da kendi günahına yüklenesin ve cehennem halkından olasın. Zalimlerin cezası budur.” dedi.  Nefsi, kendisini kardeşini öldürmeye yöneltti ve nihayet onu öldürdü. Böylece ziyana uğrayanlardan oldu. O anda Allah bir karga gönderdi. Karga ona, kardeşinin nasıl gömeceğini göstermek için yeri eşeliyordu. “Yazık bana, şu karga kadar bile olmaktan, kardeşimin cenazesini gömmekten aciz miyim?” dedi ve sonunda da pişmanlık duyanlardan oldu.” ( 2)

Kurban hadisesi ikinci defa olarak Hazret-i İbrahim ve Hz. İsmail kıssasında geçmektedir. Hz. İbrahim'in saçları bembeyaz olduğu halde kendisine varis olacak bir erkek evladı olmamıştı. Bunun üzerine Allah'a kendisine bir erkek evlat vermesi için dua etti: “Eğer bir erkek evlad verirsen onu sana kurban edeceğim” diye adakta bulundu. Cenab-ı Allah duasını kabul etti ve İbrahim Aleyhisselam'a bir oğul verdi. Hanımı Sare Hatun, İsmail'i ve annesini kıskandı ve ona bir zarar gelmesin diye Kabe'nin bulunduğu yere bırakıp geri döndü. İsmail Aleyhisselam 10-11 yaşına gelince Cenab-ı Allah Hz. İbrahim'e vadini hatırlattı. Rüyasında oğlunu kurban ediyor görüyordu. Bu rüyayı sürekli görünce rüyanın Hakk olduğunu kabul etti ve oğlunu kurban etmek üzere yola çıktı. Oğlu kayıtsız şartsız babasına teslim oldu ve “Allah'a verdiğin vadini yerine getir” dedi. Babası korkmaması için oğlunun gözlerini bağladı ve dizine yatırdı. Elindeki bıçak o kadar keskindi ki taşa çalsa paramparça ederdi. Bıçağı birkaç defa boynuna çaldığı halde bıçak kesmedi. Bıçağı taşa çaldı taşı un ufak etti. Sonra Cenab-ı Allah Hz. İbrahim'e hitap etti. Ey İbrahim sözünü tuttun. Sen bunu kurban et dedi. Ve gökten bir koç gönderdi.”(3)

Üçüncü kurban hadisesi ise Hz. Peygamberimizi babası Abdullah'ın kurban edilmesi olayıdır. Olay şöyle gerçekleşiyor. Abdülmuttalib'in tek çocuğu vardı, ismi Haris'ti. Araplar arsında erkek çocuğunun çok olması bir övünç vesilesiydi. Bunun için Abdülmuttalib'i ayıplıyorlardı. Abdülmuttalib, ellerini havaya kaldırarak Allah'a dua etti: Ya Rabbi, bana bir oğul ver onu sana kurban edeyim dedi.  Cenabı Allah ona ay parçası gibi bir oğul verdi ve adını Abdullah koydu. Abdullah'tan başka 3 oğlu daha oldu. Çocuk büyüyüp serpilince Cenab-ı Allah Abdülmuttalib'e sözünü hatırlattı. Çocuk o kadar güzeldi ki ata yüreği bir türlü oğlunu kurban etmeye yanaşmıyordu. Mekke'de bulunan bir rahibe olayı danıştılar. Rahib de bir tarafa develeri bir kenara okları koy. Çekiliş yap, her oka karşı develer çıkıncaya kadar 10'ar 10'ar arttır dedi. İlk çekilişte kura Abdullah'a çıktı. Abdüllmuttalib 10 deve koydu. Çekilişte, 10. oka kadar kura Abdulla'a çıktı. Onuncu okta kura develere çıktı ve develerin sayısı 100'ü buldu. Abdülmuttalip, 100 deveyi oracıkta kurban etti. Bundan böyle insan hayatının bedeli 100 deve olarak kabul edildi.

Kurban kesmek Müslümanların dini bir vecibesidir ve H. 2. yılında emredilmiştir. Hali vakti yerinde olanlara Cenab-ı Allah emretmiştir.  Küçükbaş hayvanlardan tek, büyük baş hayvanlardan ise 7 kişiyi geçmemek şartıyla ortaklaşa kurban kesebilirler. Anasının boyuna yetişmiş, koyun, kuzu, keçi v.s. çift tırnaklı hayvanlar, büyük baş hayvanlarından sığır, deve v.s. çift tırnaklı hayvanların iki yaşını doldurmuş olması, hayvanların çok zayıf, kör, topal ve kulağının kopuk boynuzunun kırık olmaması gibi hususlara dikkat edilmesi gerekir.

İslam âleminin kurban bayramını kutlar, hayırlara vesile olmasını dilerim. Allah bu millete düşman çizmesi ve kamçısını tattırmasın. Bu mübarek günler hürmetine esir olan soydaşlarımızı hürriyetlerine kavuştursun, zulüm altında inleyen İslam âlemini ayağa kaldırsın. Amin.

Dipnot:

1)Harman, Ömer Faruk, “Habil ile Kabil” Diyanet İslam Asiklopedisi, c:14,s.376. Türkiye Diyanet vakfı Yay. 1996/İST

2) Maide: 27- 31 ayetler; Elmalı Hamdi Yazır; Hak Dini Kur'an Dili, c:4, s: 38-40, Eser Neşriyat ve Dağıtım.1992/İST

3) Saffat Suresi, 100-103 ayetler.