Nefsini ruhunun emrine almıştı

Yedi yaşında Mevlâna

Ölene kadar bırakmadı uğraştı

“Boşa bırakmayın nefsinizi

Felaketinize sebep olur” demişti

Mevlâna Hazretleri dedi ki;

“İsterken Allah’tan isteyin

Kim el açıp kullardan isterse

Bizden şefaat beklemesin iki cihanda”

Gelirdi soyu Hz. Ebubekir efendimizden

Babası Bahâeddin Veled Hazretleri

Rasulullahı rüyasında gördü

Sultan’ül Ulema adını verdi kendisine.

Hz. Mevlâna’nın yanında en az

Dört yüz beş yüz kişi olur

Binlerce talebesi

Her gün ders alır, dinler

Sayıları gün be gün artardı

Mevlâna Hazretleri bir gün

Sarraflar çarşısından geçerken

Bir dükkanın önünde aniden durdu

Çekiç seslerinin Allah Allah dediğini duydu

Bir nazar etti Selahaddinin dükkanına

Altın oldu tüm eşyaları

Selahaddin fark etti, terk etti işini

Mevlâna’ya hayran ve meftûn oldu

Dersine girdi, İslam büyüklerinden oldu

Alimlerden bir zât Hz. Mevlâna’ya

İleri geri konuşur, ağzını eğer

Söylerler Hz. Mevlâna’ya

“Kendi kesesini doldurur,

Dua edelim de talebe yetiştirsin, düzelsin” der.

O gece âlim rüyasında gördü kendini

Zincirlenmiş halatlar boynunda

Tam atılacak cehenneme

Ona derler; “yıllardır dil uzattın

Tam kelepçelerken seni

Dua etti sana, her gördüğünü hızır bil” dendi.

Kendi feryadına, kendisi uyandı

Mevlâna’nın kapısında buldu,

Tevbe etti, öyle bir oldu ki

Ellerine kapandı, kapından kovsan da

Gitmeyeceğim” dedi.

Meşhur talebelerinden oldu.

Hz. Mevlâna sohbet veriyor,

Kendinden geçmiş şekilde.

Hz. Musa ve Hızır as.mın ,

Kıssasını anlatıyor.

Dinleyen cemaaatten birisi

Mırın kırın ederek; “sanki Üçüncümüzde sendin diyor.”

Ona; “Sen de kimsin” dedim,

Bana bir baktı derin

“Sen Hızır as.mısın?” dedim.

Ona; “Bana dua et” dedim.

O da; “Ben dua etmem!

Hz.Mevlâna’nın yanında

Denize maya çalma gibidir.” dedi.

Hz. Mevlâna’nın yanına vardım.

“Ey talebem, Hızır as. mın dediğine

Çok mu hayret ettin?”

Ben de; “Bu kadar da bilmiyordum doğrusu” dedim.

Mevlâna; “Allah’ın CC öyle dostları,

Sevdikleri, evliyaları vardır ki,

Hızırını da geçer,

Hazırını da geçer.” dedi…

Vefatından bir hafta öncesi,

Kedisi acı acı bağırmaya başlar,

"Ne oldu bu kediye ya Hz. Mevlâna'm,

Acı içinde feryat feryat bağırır" derler.

"İnsanlardan önce hayvanlar,

Bizim öleceğimizi anlar

Sen gidersen Mevlâna'm

Beni kim yedirecek kim içirecek diye ağlıyor.

Elim yakanızda,

Ne olur benim kedimi aç bırakmayın.

Bak böyle miyav miyav diyerek,

Mevlâna'm Mevlâna'm diye ağlıyor.

Bedreddin Hz.leri, al şu parayı,

Taze ekmek getir” dedi .

Kahvaltı saati geçti amma,

Bu ekmeği ne yapacak dedim.

Hz. Mevlâna'yı izlemeye başladım,

Kedisinin yanıbaşına vardı,

Gümbür gümbür konuşuyorlar,

Bölmüş bölmüş kedisine yedirmiş

Bir ekmeği bitirmişti.

"Ben gideceğim ahirete,

Çok tembihledim Bedreddin'e,

İnşAllah seni, doyuracaklar” dedi.

"Üzülme ağlama böyle,

İçim üzülüyor, kalbim acıyor,

Sana da yavrularına da bakacaklar,

Aç kalmayacaksınız" dedi.

Eliyle besledi Mevlâna

Kedisini ekmeğiyle,

Maviş maviş gözleriyle birbirlerine

Bakışırlar Mevlâna'yla .

Kafasını yere kor,

İçin için kedisinin gözleri ağlar,

“Yine de ben sana

Çok üzüleceğim “ der gibi bakar.

"Bu Allah'ın emridir

Rabbime kavuşacağım,

Arada ben sana görünür,

Aç koyarlarsa yetişirim "der.

Kedisi bu söze çok sevinir.

Kedi deyip geçmeyelim,

Allah'ın dilsiz kullarıdır,

Anlayan ve merhamet eden gerek onlara,

Hz. Mevlâna gibi.

Ey dost gel!

Heyben acıyla dolar da

Nefes alamazsan gel!

Huzur bulacağın dualarım senindir.

Ne olursan ol yine gel!

Umutların solar kurur da su bulamazsan,

Beraber sulayalım gönül bahçem senindir.

Umutsuzluk dergahı değil burası

Yine gel!

Biz güzeliz, sen de güzelleş, beze kendini.

Yine gel.