Geçmiş yıllardaki gazete köşe yazılarımı toplamış olduğum “Hüseyni Makamında” adlı kitabımda Hıdırellez ile ilgili bir yazım mevcut.

 Hızır ve İlyas isimlerinin halk ağzında aldığı şekilden ibaret olan Hıdırellez, kökü İslam Öncesi eski Orta Asya, Orta Doğu ve Anadolu yaz bayramlarına dayanan, Hızır yahut İlyas kavramları etrafında dini bir muhtevaya bürünmüş halk bayramının adıdır. Bir bahar bayramıdır ve bütün bahar bayramları gibi kökü çok eskilere ve çok farklı kültür ve dinlere dayanır. Anadolu ve Balkan Türkleri arasında yaygın olarak kutlanmaktadır.

 Bugün kullandığımız miladi takvime göre Hıdırellez 6 Mayısa tekabül eder. Rumi takvimde ise 23 Nisan gününe rastlar. Doğa o gün yeşillenir, bitkiler o gün canlanır.

HIZIR ALEYHİSSELAM KİMDİR?

 Hıdırellezin baş kahramanı olan Hızır, halk arasında ölümsüz olduğuna ve darda kalanların yardımına koştuğuna inanılan, iyilik, bolluk getiren efsanevi kişidir.

 Halk Hızır’ı peygamber sayar; bu nedenle de Hızır Aleyhisselam, Hızır Nebi, Hızır peygamber gibi adlarla anar. Nitekim “Hızır gibi yetişmek,Hızır’ın eli değmiş, kul bunalmayınca Hızır yetişmez” benzeri deyim ve atasözleri bu inancın ürünüdür.

 Bazı alimler de O’nu “Nebi” bazıları ise “Veli” sayarlar.

  Ölümsüzlüğü, ab-ı hayat-ı bulup içmiş olmasındandır. Ayrıca sık sık kendini tanıtmadan değişik kılık ve görünümlerde yeryüzünde insanların arasına karıştığına inanılır.

 Hızır Aleyhisselam’ın İbrahim Aleyhisselam’dan sonra yaşamış bir peygamber veya veli, ayrıca Avrupa ve Asya Kıtalarına hakim olan Zülkarneyn Aleyhisselamın kumandanı ve teyzesinin oğlu olduğuna inanılır. Soyunun Nuh Aeyhisselamın “Sam” isimli oğluna dayandığı bildirilmiştir. Hızır lakabıyla ünlenmesinin sebebi, kuru bir yere oturup kalktığı zaman, oranın yeşerip yemyeşil olmasından dolayıdır. Bu Sahih-i Buhar’i de verilen bir hadis-i şerifte belirtilmiştir.

Hızır Aleyhisselam’ın:

İsmi BELYA

Künyesi EBUL ABBAS

Lakabı HIZIR

Bunu bilip de  unutmayan kimselerin imanla öleceğine inanılmaktadır.

Hızır Aleyhisselam güzel ahlak sahibi, cömert ve insanlara karşı çok şefkatlidir. Allah cc’ın izni ile keramet ehli olup, kimya ilmini bilirdi. Hak Teala’nın bildirmesi ile de ledünni ilme sahipti. Bu ilmi başkalarına öğretmek de görevlerinden birisiydi.

 Hızır as’ ın Musa peygamber ile buluşması, görüşmesi ve yolculuğu Kur’an-ı Kerim de Kehf suresi 60 ve 80. Ayetlerinde ve hadislerde bildirilmiştir.

Peygamber efendimiz (s.a.v) Ashab-ı Kiram ile Tebük harbinde iken; ikindi namazını kıldıktan sonra iki beyit işittiler. Fakat şiiri söyleyeni göremediler. Efendimiz (s.a.v): “bu iki beytin söyleyicisi kardeşim Hızır’dır. Sizi övüyor” buyurdu.

 Hızır as birçok zatın tasavvufta yetişmesine rehberlik etmiş, feyz vermiştir. Bunların en meşhurlarından bir tanesi Abdulhalık Gücdüvani Hazretleri’dir.

  Hızır as, İlyas as ile birlikte peygamberimizin (s.a.v)  vefatında hane-i saadetlerine gelip, Ehl-i Beyt için sabır tavsiyesinde bulunmuştur. Hz Ebubekir onların geldiklerini Ehl-i Beyt’e bildirmiştir.

 Yakından tanıdığım bir arkadaş iş dolayısıyla Orta Anadolu’nun bir başka şehrinden Konya’ya gelmişti. Sağlam duruşu ve karakteriyle dikkatimi çekiyordu. Zamanla bunun nedenini anladım. Genç yaşta evlenmiş ve yıllar boyunca kayınvalidesiyle birlikte yaşamıştı. Kayınvalidesi ise cefa görmüş ve bunun sonucunda Hızır as ile konuşma ayrıcalığına ulaşmış birisiydi. Bu görüşmelerden birisine gelin hanımda şahit olmuş ve bu büyük zatı yakından görme şerefine erişmişti.

 Evlerinin önünde birkaç komşu ile beraber oturup sohbet ederlerken karşı dağın eteğindeki ormanlık kısımdan bir yabancı onlara doğru gelmeye başlayınca komşular hoş olmayan bir koku geldiğini söyleyip hızlıca dağılmışlar, geride sadece gelin hanım ve kayınvalidesi kalmış. Onlar ise  hiçbir kötü koku duymamışlar.

 Kayınvalide gelen kişiyi tanıyarak ayağa kalkıp tazim göstermiş “Hoş geldin. Nerelerdeydin? Çok özledim. Sana yemek hazırlayalım.” Demiş. Ellerini öpmüş, yaralı gibi bezlere sarılı kolunu açarak düzeltip tekrar sarmış, tırnaklarını kesmiş. Tazimde o kadar ileri gitmiş ki, gelin hanım durumu yadırgamış “Bir yabancıya annem niçin bu kadar yakın davranıyor?” diye. Onun Hızır as. Olduğunu kayınvalide tam 8 yıl sonra açıklamış gelin hanıma.

 Kayınvalidenin ölümünden bir süre sonra mucizevi bir olayla Hızır as. Gelin hanımın karşısına çıkmış. Dilenci kılığında aynı eve gelmiş ve para istemiş. Gelin hanım yuvarlak yüz hatlarını ve ahvalini hemen tanımış. Zar zor bozuk para bularak ona verince Hızır as “Allah cc kaza bela vermesin” diyerek oradan uzaklaşmış. Biraz sonra gelin hanım ve eşi memleketi bırakıp Konya’ya gelmek üzere yola çıkmışlar. Yolda beyefendinin çok uykusu gelir ama ısrarla araba kullanmaya devam eder yolumuz az kaldı diyerek. O arada bir gürültü patırtı kopar ve kendilerini bir uçurumun kenarında bulurlar. Kimseye bir şey olmamıştır. Ancak arabayı uçuruma düşmekten zor kurtarırlar. Hemen uçurumun kenarında bir çoban çeşmesi vardır. Ellerini yüzlerini yıkayıp yola devam ederler. Bu yoldan o kadar gelip gittikleri halde o uçurumu ve çoban çeşmesini o güne kadar hiç görmemişlerdir. Bu sırlı olayın ardından sağ salim evlerine dönerler.

 Zamanında çok fakirlik çeken kayınvalideye Hızır as ilk görüşmesinde “Allah cc sana daha neler verecek sen evini hep temiz tut” diye tavsiye vermiştir.

Anadoluda ve Balkanlarda da Hıdırellez kutlamalarından önce evlerin güzelce temizlenmesine özen gösterilir ve temiz olmayan evlere Hızır as’ın uğramayacağına inanılır.

 Samimi inançla gül fidanlarına dilek bağlayanların bir kısmının dileklerinin hemen o yıl gerçekleştiğine şahidim. İslami bir temeli olmasa da ihlasla yapılan her şeyin hayatta bir karşılığı olduğuna inananlardanım.

Hızır as ve İlyas as var ve yaşıyorlar. Buna gönülden inanıp muhabbet beslersek elbette bu karşılıksız kalmayacaktır. Altmış yıllık ömrüm bana bir niyetin mutlak iyi veya kötü bir karşılığının olduğunu ispatlamıştır. Özellikle samimiyetin ve iyi niyetin karşılığı “Hızır hızında” ve cömertçe bahşedilmektedir.

Bazı Allah dostları sıkıntılı anlarda, Hızır Aleyhisselam’dan yardım istemek için aşağıdaki beyti zaman zaman okumuşlardır:

Edrik Ebe’l Abbas enni münhasır

Seyyidi Belya’bni Melkani’l-Hızır

                                     (La edri)

Anlamı: Efendim Belya Melkan’ın oğlu Hızır!

             Yetiş ey Ebu’l Abbas, sıkıntıdayım demektir.